Neoliberalizm, 1980’lerden itibaren Türkiye’de ekonomik, toplumsal ve siyasal yapıyı dönüştüren bir ideoloji ve politika çerçevesi olarak etkili olmuştur. Bu dönüşüm, Kürt ulusal sorununu da derinden etkilemiş, sorunun tarihsel dinamiklerini yeni bir bağlama oturtarak hem devletin politikalarını hem de Kürt hareketinin yönelimlerini şekillendirmiştir.
Devletin asimilasyonist ve baskıcı politikalarını neoliberal mantıkla yeniden düzenlemesi, Kürt toplumunun ekonomik sömürüyle daha fazla karşı karşıya kalması ve Kürt hareketinin mücadele yöntemlerinde görülen değişimler, neoliberalizmin bu soruna etkilerinin temel başlıklarını oluşturur.
Bu makalede, Türkiye’de neoliberalizmin Kürt ulusal sorununa etkilerini, tarihsel bağlamı, ekonomik ve toplumsal sonuçları, örnekler ve verilerle ele alarak değerlendireceğiz.
1. Neoliberalizmin Türkiye’deki Tarihsel Bağlamı ve Kürt Sorunu
Türkiye’de neoliberalizm, 1980’deki 24 Ocak Kararları ve 12 Eylül f. askeri darbesiyle hız kazanmıştır. İhracata dayalı büyüme, özelleştirme, serbest piyasa politikaları ve devletin ekonomideki rolünün azaltılması, neoliberalizmin temel taşlarıdır. Bu politikalar, Kürt sorununun tarihsel olarak inkâr ve asimilasyon üzerine kurulu yapısını yeni bir bağlama taşımıştır. Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren Kürt kimliği, Türk ulus-devlet inşasının bir engeli olarak görülmüş, Kürtlerin dil, kültür ve siyasal hakları sistematik olarak bastırılmıştır. Neoliberalizm, bu baskıcı politikaları piyasa mantığıyla birleştirerek, Kürt coğrafyasını hem ekonomik sömürü hem de siyasal baskı altında yeniden yapılandırmıştır.
Verilerle Tarihsel Çerçeve:
- 1980’lerde dış ticaret hacmi %50 artmış, ancak bu artış ithalata dayalı olmuş ve Kürt bölgelerindeki ekonomik geri kalmışlık devam etmiştir (TÜİK).
- 1984-1999 arasında, Kürt hareketinin yükselişiyle devlet tarafından uygulanan Olağanüstü Hal (OHAL) politikaları, bölgede 3.000’den fazla köyün boşaltılmasına ve 1 milyondan fazla insanın göç etmesine neden olmuştur (İHD Raporu, 2000).
2. Neoliberalizmin Kürt Ulusal Sorununa Ekonomik Etkileri
Neoliberal politikalar, Kürt coğrafyasını sermayenin birikim alanına dönüştürerek ekonomik eşitsizlikleri derinleştirmiştir. Kürt illerinde sanayi yatırımlarının sınırlı kalması, tarımın çöküşü ve altyapı yatırımlarının yetersizliği, bölgenin ekonomik olarak geri bırakılmışlığını pekiştirmiştir.
- Bölgesel Eşitsizliklerin Artması: Neoliberalizm, Türkiye’de bölgesel kalkınma farklarını artırmıştır. Örneğin, 2020’de Türkiye’nin batı illerinde kişi başına düşen GSYİH 12.000 dolar civarındayken, Kürt illerinde bu rakam 4.000 doların altındadır (TÜİK). GAP (Güneydoğu Anadolu Projesi) gibi projeler, bölgeye kalkınma getirme vaadiyle başlatılmış, ancak büyük ölçüde sulama ve enerji altyapısı özel sektöre devredilerek yerel halkın ihtiyaçlarından uzaklaşmıştır.
- Tarımın Tasfiyesi ve Göç: Neoliberal tarım politikaları, Kürt köylülüğünü yıkıma uğratmıştır. 2000-2020 arasında Kürt illerinde tarım arazilerinin %20’si ekilemez hale gelmiş, çiftçi borçları 2020’de 784 milyar TL’ye ulaşmıştır (TÜİK). Bu süreç, köy boşaltmalarla birleştiğinde, milyonlarca Kürt’ün batı illerine göç etmesine neden olmuştur. Örneğin, 1990’larda Diyarbakır’dan İstanbul’a göç edenlerin sayısı 500.000’i aşmıştır (Hacettepe Üniversitesi Göç Araştırmaları, 2006).
- Güvencesiz Çalışma ve İşçi Sınıfının Eğretileşmesi: Neoliberalizm, Kürt işçileri güvencesiz çalışma koşullarına mahkûm etmiştir. Batı illerine göç eden Kürt emekçilerin çoğu, inşaat, tekstil ve hizmet sektörlerinde düşük ücretli, sigortasız işlerde çalışmaktadır. DİSK-AR’ın 2020 raporuna göre, İstanbul’daki tekstil işçilerinin %30’u Kürt kökenlidir ve bunların %60’ı taşeron veya geçici sözleşmelerle çalışmaktadır.
3. Neoliberalizmin Siyasal ve Kültürel Etkileri
Neoliberalizm, Kürt ulusal sorununu yalnızca ekonomik değil, siyasal ve kültürel boyutlarıyla da yeniden şekillendirmiştir. Devletin güvenlik(kirli savaş) odaklı politikaları, neoliberal mantıkla birleşerek Kürt hareketini baskılamaya devam ederken, aynı zamanda Kürt burjuvazisinin ortaya çıkışı ve hareketin iç dinamiklerinde değişimler gözlenmiştir.
- Güvenlik Siyasalarının Neoliberalleşmesi: Neoliberalizm, devletin Kürt sorununa yaklaşımını “güvenlik piyasası” mantığıyla dönüştürmüştür. Örneğin, 1990’lardan itibaren köy koruculuğu sistemi, neoliberal esneklik anlayışıyla genişletilmiş, 2020 itibarıyla 70.000 korucu istihdam edilmiştir (İçişleri Bakanlığı). Bu sistem, yerel halkı devletin güvenlik politikalarına entegre ederek toplumsal dayanışmayı zayıflatmıştır. Ayrıca, özel güvenlik şirketlerinin bölgedeki enerji projelerinde (örneğin, BTC Boru Hattı) kullanılması, neoliberalizmin güvenlik politikalarını özelleştirme eğilimini yansıtmaktadır.
- Kürt Burjuvazisinin Yükselişi: Neoliberal politikalar, Kürt coğrafyasında bir yerel burjuvazi sınıfının oluşumunu teşvik etmiştir. Örneğin, Diyarbakır ve Şanlıurfa gibi illerde inşaat, enerji ve hizmet sektörlerinde faaliyet gösteren Kürt sermayedarları ortaya çıkmıştır. Bu sınıf, AKP’nin neoliberal popülizm politikalarıyla (sosyal yardımlar, klientalist ilişkiler) güçlendirilmiş, ancak Kürt hareketinin devrimci karakterini dahada zayıflatmıştır. Abdullah Öcalan’ın “demokratik çözüm” platformu, bu burjuva sınıfın çıkarlarıyla uyumlu bir uzlaşma çizgisini yansıtmıştır.
- Kültürel Asimilasyonun Neoliberal Biçimi: Neoliberalizm, kültürel asimilasyonu piyasa mantığıyla yeniden üretmiştir. Örneğin, Kürtçe dil kurslarının özel sektör aracılığıyla sunulması veya TRT Şeş gibi devlet kontrollü yayınlar, Kürt kimliğini piyasa ve devlet denetimine tabi kılarak asimilasyonun “yumuşak” bir biçimini oluşturmuştur. Bu, Kürt hareketinin kültürel taleplerini sistem içine çekme stratejisinin bir parçasıdır.
4. Kürt Hareketinin Dönüşümü ve Neoliberalizm
Neoliberalizm, Kürt hareketinin ideolojik ve stratejik yönelimlerini de etkilemiştir. 1980’lerde devrimci bir ulusal kurtuluş hareketi olarak ortaya çıkan PKK, neoliberal dönemde ABD-İngiltere emperyalizminin Orta Doğu politikaları, bölgedeki velayet dalaşı, sosyalist bloğun dağılması, emperyalizmin ideolojik tahakkümü, İsrail’in yayılmacı ve pragmatist stratejisi vb nesnel nedenlerin yanısıra, Öcalan’ın önderliği, PKK’nin emperyalist güçler ve siyonist devlet ile kurduğu karmaşık ilişkiler gibi öznel nedenlerinde etkisiyle farklı bir çizgiye evrilmiştir.
- Uzlaşma ve Liberalleşme: 1990’lardan itibaren PKK’nin stratejisi, devrimci ulusal kurtuluş hedeflerinden hakim ulusun devletinin tahakkümünün kabulü ve bağımsızlığın ötelendiği “demokratik çözüm” platformuna kaymıştır. Bu, Kürt burjuvazisinin çıkarlarıyla uzlaşma eğilimini yansıtır. Örneğin, 1990’larda PKK-PSK Protokolü, hareketin anayasal çözümlere yöneldiğini göstermiştir. Bu süreç, neoliberalizmin devrimci hareketleri sistem içine çekme eğilimiyle uyumludur.
- Sınıfsal Ayrışmalar: Neoliberalizm, Kürt hareketi içinde sınıfsal çelişkileri derinleştirmiştir. Kürt burjuvazisinin yükselişi, hareketin alt sınıflara dayalı devrimci niteliğini zayıflatmıştır. Örneğin, 2000’lerde Kürt iş insanlarının AKP ile ekonomik ortaklıklar kurması, hareketin tabanını burjuva çıkarlarına iyice yaklaştırmıştır.
- Gezi Direnişi ve Yeni Dinamikler: 2013 Gezi Direnişi, Kürt hareketini neoliberalizme karşı mücadelede yeni ittifaklar arayışına işaret etmiştir. Kürt gençlerinin ve devrimci dinamiklerinin Gezi’de sol hareketlerle dayanışması, neoliberal politikaların ortak bir mücadele zemini yarattığını göstermiştir. Ancak, bu dayanışma, devletin baskıcı politikaları, Kürt hareketinin iç çelişkileri ve siyasal rekabet yaklaşımı gibi nedenlerle sınırlı kalmıştır.
5. Toplumsal ve Ekonomik Sonuçlar
Neoliberalizmin Kürt ulusal sorununa etkileri, toplumsal ve ekonomik sonuçlarıyla da çarpıcıdır.
- Yerinden Edilme ve Göç: 1990’larda köy boşaltmalar, neoliberal politikalarla birleşerek Kürt nüfusunun yerinden edilmesini hızlandırmıştır. Örneğin, 1994-1999 arasında 3.000 köyün boşaltılması, Kürtlerin batı illerine göçünü tetiklemiş, bu da kentsel yoksulluğu artırmıştır (İHD, 2000).
- Eşitsizlik ve Yoksulluk: Kürt illerinde yoksulluk oranı, Türkiye ortalamasının üzerindedir. 2020’de Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yoksulluk oranı %22 iken, Türkiye geneli %14’tür (TÜİK). Bu, neoliberal politikaların bölgedeki yatırımları batıya yönlendirmesinin bir sonucudur.
- Şiddet Sarmalı: Neoliberalizm, devletin güvenlik politikalarını özelleştirerek ve baskıyı yoğunlaştırarak şiddet sarmalını derinleştirmiştir. Örneğin, 2015-2016’da Cizre ve Sur’daki çatışmalar, neoliberal kentsel dönüşüm projeleriyle birleşerek şehirlerin tahrip edilmesine ve sivil kayıplara yol açmıştır.
6. Değerlendirme
Neoliberalizm, Kürt ulusal sorununu kapitalist sistemin çıkarları doğrultusunda yeniden yapılandırmış, sorunun devrimci çözümünü zorlaştırmıştır. Marksist analizle, neoliberalizm, devletin asimilasyonist politikalarını piyasa mantığıyla güçlendirmiş, Kürt hareketini ise burjuva uzlaşmacılığına yöneltmiştir. Ancak, Kürt halkının yoksul kesimleri, neoliberalizmin yıkıcı etkilerine karşı direniş potansiyelini halen korumaktadır.
- Sınıf Mücadelesi ve Kürt Dinamiği: Kürt sorunu, yalnızca ulusal bir sorun değil, aynı zamanda bir sınıf meselesidir. Neoliberalizm, Kürt yoksullarını güvencesizleştirmiş, ancak bu kesimlerin devrimci potansiyelini de ortaya çıkarmıştır. Özellikle, TEKEL Direnişi (2009-2010) gibi kitlesel işçi direnişleri ve grevler Kürt ve Türk işçilerin ortak mücadelesinin yaratacağı güce, gerçek kardeşleşmenin ve bütünleşmenin olanaklarına, yakın ve orta vaadede sağlayacağı devrimci kazanımlara birkez daha işaret ederek sınıf eksenli örgütlenmenin zorunluluğunu ve buna zeminin gayet uygun olduğunu göstermiştir.
Sonuç
Neoliberalizm, Türkiye’de Kürt ulusal sorununu ekonomik, siyasal ve kültürel boyutlarıyla yeniden şekillendirmiştir. Bölgesel eşitsizliklerin artması, tarımın tasfiyesi, güvencesiz çalışma koşulları ve göç, neoliberal politikaların ekonomik sonuçlarıdır.
Güvenlik politikalarının özelleştirilmesi, Kürt burjuvazisinin yükselişi ve kültürel asimilasyonun piyasa mantığıyla yeniden üretilmesi, sorunun siyasal ve kültürel boyutlarını etkilemiştir.
Neoliberalizm, Kürt sorununu kapitalist sistemin bir aracı haline getirmiş, ancak Kürt yoksullarının ve emekçilerinin direniş potansiyeli, bu sömürü düzenine karşı halen bir umut kaynağıdır.
Kürt hareketinin devrimci dinamiklerini sosyalist bir vizyonla birleştiren bir mücadele, neoliberalizmin yıkıcı etkilerine karşı durabilir, faşist otokratik rejime son vererek kalıcı ve nihai barışı tesis edebilir. Üzerinde durulması, yoğunlaşılması ve pratikleştirilmesi gereken görevler, bu bakış açısıyla belirlenmelidir.