Babür Pınar

Kurgu ve Algı Yönetme

“Salgının olduğu bir dönemde kongre yapıyoruz ve Rize’de salon lebalep dolu” sözleri Recep Tayyip Erdoğan’a ait. AKP’nin tüm il kongreleri de benzer şekilde yapıldı ve Tüm illerdeki kongrelerin lebalep dolu olmasını da AKP’nin başı istedi. Kuşkusuz halkın pandemi sürecinde yurttaşlara,  “mesafe, maske, hijyen” çağrısı yaparak uyaran RTE’nin, kongre sürecindeki söylemi ve tavrı tepki aldı. Tüm bu tepkileri kulak asmaz biçimde Erdoğan; tüm il kongrelerini, AKP kadın kolları ve Gençlik kolları kongrelerinin, “boy gösterme kaygısıyla” lebalep halde gerçekleşmesini zorladı.

AKP’nin İl kongreleri, Kadın ve Gençlik kolları kongreleri, RTE’nin emrine binaen “lebalep”  biçimde yapıldıktan sonra; AKP büyük kongresinin salgın hastalık kurallarına uygun yapılacağı beklenmiyordu ve öylede oldu; AKP genel kongresi de lebalep (tam anlamıyla dudak dudağa) gerçekleştirildi.

Genel kongrede söylenen sözler, önceden de söylenenlerin tekrarıydı. Somut hiçbir veri üzerine oturmayan sempatizanlara gaz vermekten öte anlamı olmayan, abartılı;  2023, 2053 ve 2071 tarihleriyle adlandırılan mizansenler anlatımıydı RTE’nin söylevi. Bu nedenle “AKP cephesinde değişen bir şey yok.” cümlesini yadsıyacak bir durum gerçekleşmedi.

AKP kongresinde, Genel Başkan RTE’nin söyleyip, kendinin ve yakın çevresinin inandığı ve danışmanlarının süsleyerek yazıya döktükleri “Yurttaşlara mavalları” irdelemek bu yazının konusu değil.

RTE ve AKP yetkilileri, pandemi sürecinde korunmak ve tedbirlere uymak  gerektiğini açıklamalarına karşın AKP kongrelerinde, “Başkasına verir talkını kendi yer salkımı” örneği, söylediklerinin tam tersi  lebalep durumu gerçekleştirdiler. Bu çelişkiye karşın; AKP kadro ve sempatizanlarının kongrelere katılımının altındaki sabit fikrin ne olduğunun irdelenmesi; AKP’nin kurgu ve algı yönetme politikasını anlamak açısından önemlidir.

Öncelikle AKP kadroları ve sempatizanlarının büyük çoğunluğu; Covit-19 hastalığının ölümcül olduğuna inanmıyor. Ya da denilebilir ki, “kaderime ne yazılmışsa o olur; tedbir almak nafile” saptaması; AKP kadro ve sempatizanlarının pratiğinin yol çizicisidir. Bu saplantı, bilimsel yaklaşımın gerektirdiği tedbirlere karşı ayak diremenin gerekçesidir.  Bu fikri saplantıya dayalı karşı duruş, toplumsal alanda “bilime uzak duruşa” başat sürdürülen bir tavırdır. Diğer etkenlerin yanında bu yaklaşım biçiminin; covit-19 ‘un ülkenin her tarafına yayılmasında önemli rolü oldu. ( Hacıların önlem alınmadan şehirlere dağılması, Ayasofya’nın açılışı için İstanbul’a gelip şehirlerine dönen insanların vurdumduymazlığı, özellikle tarikat şeflerinin ve AKP önder kadrolarının cenaze törenlerine, AKP yöneticilerinin ve kadrolarının riski umursamaz “lebalep” katılımı. vb.)

Bilimsel yaklaşımla inatlaşan tavır; AKP sempatizanları kadar yönetici kadro arasında da sürdürüldü. AKP’nin yönetici kadroları; bilim karşıtı söylemleriyle ve hastalığın öldürücülüğünü savsaklayan tavırla sürdürdükleri yaşam biçiminde ısrar ettiler. İstanbul Büyük Şehir Belediyesi eski başkanı Kadir Topbaş ve AKP eski milletvekili Burhan kuzu örnektir. Basına yansıyan /yansımayan birçok AKP, MHP yöneticisi kişinin bu süreçte hastalığa yakalanıp ölmesine karşı aynı tavır sürdürüldü; AKP, MHP kadroları ve sempatizanları; kongrelere, cenaze, taziye, asker uğurlama eylemlerine “lebalep” katıldılar.

AKP elitinin, “ölüm” riskine rağmen pandemi kurallarını hiçe sayarak kongrelere katılma gerekçeleri açıktır; Yandaş iş adamları, AKP yanlısı bürokratlar, gazeteciler, sanatçılar; AKP’nin kendilerine sağladığı maddi (dini değil) çıkarlarının zorlaması altındadırlar. AKP’nin yandaşları ile arasındaki bağ; maddi ilişkidir ve bu maddi ilişki yandaş pratiğini belirleyici etkendir. AKP ile yandaş çevre arasındaki ilişkide din; “sanıldığı gibi” esas unsur değil; din, maddi ilişkilerin mütemmim cüzü olma noktasında bir unsurdur. Çevre ile parti arasındaki ilişkide din; maddi ilişki eksenine oturan bağın gömleğidir.

AKP sempatizanlarının emre amade pratik sergileyerek kongrelere, toplantılara katılmaları da; işe ve aşa ulaşma gerekçesinin tehdidiyle karşı karşıya olma durumuyla doğrudan ilişkilidir.

Tabiiyet ve sadakat doğrudan; bireyin, itaat ve sadakat olgusunun, kendi varoluş durumuna ilişkin olduğunu zannetmesiyle bağlantılıdır. Kendi varoluş tarzını; gerçekliğin en “doğru” yanı olduğuna inanan birey; İlişkinin yapısal vasfı nedeniyle gerçekleşen durumun pratisyeni olur. Dolayısıyla köle köleliğinin gerektirdiğini gerçekleştirmeği yaşamının gereği sayar ve bu bilinç onu efendinin emrine amade oluşunu koşullandırır.  Ve diğer yandan muktedirin bilinci de, kendine köleleri yönetme olanağı sunan iktidarın varoluş formuna doğrudan amade olarak şekillenir.

AKP Başkanının ve etrafındaki kadronun pratiklerini şekillendiren; Kurum ve amaç, insan için değil; insan ve toplum, kurum için vardır, yargısıdır.  Parti ve amaç uğruna insan/ toplum feda edilebilir bilinci, bu topluluğun hareketini biçimlendiren esas unsurdur. Kuşkusuz AKP’nin başının pratiğine yön veren; bu bilinç halinin, toplumun büyük çoğunluğunun davranışını yönlendiren bilinç olmasıdır. RTE ve AKP yönetimi; hemen hemen tüm politikalarına toplumun bu durumunu kullanarak şekil verdi. Siyasi iktidar, kurgusal politika ve algı yönetme eylemini, bu toplumsal bilinç üzerine oturttu.

Toplum pratiğini yönlendirmek doğrultusunda politikasını kurgularken muktedirin, hareket tarzını şekillendiren; “insan/ toplum, amaç için kendini feda edebilir” bilincini toplumun içselleştirmiş olmasıdır. Kuşkusuz söz konusu amaçta; efendinin (kralın) amacıdır.

RTE’nin tek amacı var; iktidarını sürdürmek. Bu amaç doğrultusunda kurgulanan senaryonun gerçekleşme sürecinde toplumun hayatını sürdürme seklini riske edecek maddi yıkım olabilir ve bu pratik içerisinde, onlarca, yüzlerce insan ölebilir. Amaca ulaşmak için reis;  en yakınındaki insanı dahi harcayabilir.   Bu durum açıktır ve harcanma ihtimaline rağmen, RTE’nin etrafındaki grubun amacı da muktedirin amacının hayat bulmasıdır. Bu fedailik durumu da doğrudan maddi çıkar zemininde gerçekleşir. İnsanların, hayatını riske etme pahasına bilim karşıtı pratik gerçekleştirmesi; “muktedirin amacına feda olma bilinciyle” doğrudan ilişkilidir.

Kongreler ve Ayasofya’nın açılışı ve benzer açılışlar; covid-19 virüsünün, lokal kalmayıp, her şehre yayılmasını sağlayan ortamlar yarattığı açıktı.

AKP il kongrelerinin yapıldığı şehirlerde hastalık fark edilir biçimde arttı. Bu nedenle AKP yönetimine karşı tepki çoğaldı. Ama buna rağmen yine lebalep şekilde Gençlik kolları, Kadın kolları kongreleri de toplandı. Bu inatçı tavır tepkinin daha da artmasına yol açtı.

Bu tepkiye karşın Genel kongrenin lebalep yapılması hedeflenmişti ve bu kongre sonrası hastalığın yurt düzeyinde yoğunluğunun artacağı açıktı.

Bu somut durumu bilen RTE ve yakın kadro bu tepkiyi elimine etmek için bir senaryo kurguladı ve senaryo doğrultusunda harekete geçildi.

Bilim adamlarının karşı çıkmasına ve tedbirlerin kaldırılmaması gerektiği konusunda uyarı yapmalarına karşın AKP hükümeti, kurgulanan senaryo doğrultusunda “normale geçiş adımı” attı. Kuşkusuz bu “normale geçiş” hastalığın yoğunlaşması demekti ve bu nedenle günlük ölüm sayısı artacaktı. Bu felaket durumu, amaç için toplumsal kırımın gerçekleşmesi demekti. ( Oysa hükümet, sürecin başında yapılması gerekeni “gecikmiş olsa da yapabilir; yoğun tedbir alarak acil ihtiyaçların üretim alanında serbestlik ama diğer tüm alanlarda; doktorların tavsiyesi doğrultusunda saptanan süre içerisinde, süreç boyunca işçilerin ve emekçilerin ücretlerini ödemek koşuluyla sokağa çıkma yasağı uygulanabilirdi. Gerçekçi ve doğru çözüm de budur)

Pandemi sürecinin başından beri insanları feda etme yolunu ve yöntemini tercih eden hükümet; bu tavrını sürdürdü.

Yürürlüğe konulan anormal  “normalleşme” ile hastalık yoğunlaştı. Beklenen bu idi ve AKP yönetimi bu beklenen olgu üzerine kurguladığı hedefine ulaştı. “Normalleşme ile hastalığın yayılması durumu; AKP’nin lebalep yapılan kongrelerin hastalığın yayılmasının ana sebebi olduğu olgusunun üzerini örtme olanağını sundu. AKP yöneticileri için artık, “günah keçisi” vardı. AKP Genel Kongresi sonrası hastalığın yayılma hızı ve yoğunluğunun artışının vebalini; “normalleşmenin”  üzerine atmanın yolu açılmıştı.

AKP’nin 7.Büyük kongresine katılanların yaygınlaştıracağı hastalık yoğunlaşıp ölüm oranları artınca; AKP yönetimine karşı tepkinin artacağı da açıktı. Ancak kurgulanan senaryonun gerçekleşmesi ölçüsünde, RTE “normalleşme” ile hastalık yayıldı deme olanağını ele geçirdi.

Kurgu ile hedeflenin ne olduğu; AKP milletvekili Cahit Özkan’ın, “ Normalleşme nedeniyle lokantaların kafelerin açılması, hastalığın yoğunlaşmasına neden oldu” sözleriyle açıkça dile getirildi.

Şimdi RTE; kurgulanan pratikle elde ettiği gerekçeye dayanarak; “hastalığın yayılma hızının artmasında AKP kongrelerinin etkisi yok” deme olanağını kullanma rahatlığıyla (AKP’nin kongre yaptığı illerin valilerinin hastalığın ivmesinin artmasına, Cenaze törenlerini ve taziyeleri gerekçe göstermesi örnektir.) “suçlu” ilan edilen  “normalleşme açılımına” son verdi.

Kurguyla olgunlaştırılan meyve; gerekçe bekleyen AKP yandaşlarına sunuldu.

AKP yandaşları; “Hastalık, AKP kongreleri nedeniyle yoğunlaşmadı” mavalını AKP’ye oy veren çoğunluğa yedirmeye çalışacaklar.

AKP’ye oy verenlerin çoğunluğu, bu meyveyi yer mi?

Yiyecekler.

Çaresizliğe sürüklenmeyi alın yazısı sayanların; çaresizliğin getirisi olan tavrı da içkin kılması olağandır.

Yaşamsal çıkarlarını elde etmek uğruna; çaresizliğin iç çığlığını dindiren “sofra artığıyla” göbekten iktidara bağlanan yurttaşların, “sürünerek yaşam sürdürme” gerekçesi; efendinin istenciyle şekillenir.

https://devrimcidusun.org/wp-content/uploads/2021/04/1.png
Giriş Yap

Devrimci Düşün Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!