İSTANBUL – Siyasi iktidarın halk kitlelerinin ayaklanmasından duydukları korkunun bir türü olan Gezi korkusu karşısında çaresizlikle yalanlara sarılmayı sürdürüyorlar.
Çalışan ve üreten milyonlarca insana açlık sınırında bir asgari ücret verip döner koltuklarında oturdukları yerde tüm kazancı cebe indiren sermayedarların utanmaz arlanmaz sınıfsal karekteridir sermaye düzeninin figüranlarının karekteri. O yüzden sermayedarların sözcüleridir ve devlet kimliklerine sahip olmaları daha iyi karekter sahibi olduklarına değil, sermayenin resmi sözcüleri oldukları anlamına gelmektedir. Bu nedenledir ki patronun işçinin hak mücadelesinden korktuğu, nefret ettiği gibi sermaye devleti ve sözcüleri de işçilerin, kitlelerin hak mücadelelerinden korkar ve nefret eder.
Benzer Haberler
Öyle ki, bu korku ve nefret tüm dünyanın göz önünde açıkça yalan söyleyecek ve bu yalanda ısrar edecek bir seviyeye ulaşabilir.
Hep aynı yalanlar
AKP Şefi/Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul İl Kongresi’nde yaptığı konuşmada 2013 yılındaki Gezi Direnişine değinerek “Onlar ezanları susturmak için kapılara dayandılar. Bira kutularıyla beraber o camiimize girenler bunlar değil mi? Bu ahlaksızlar, edepsizler, teröristler değil mi?” dedi.
Oysa o dönemde aynı yalanı söyleyen Erdoğan, sözkonusu caminin müezzini Fuat Yıldırım tarafından “Yukarıda Allah var, bira içilmedi” denilerek yalanlanmıştı.
Erdoğan konuşmasını kitleleri tehdit ederek sürdü ve “O Gezi Olayları’nda da bunların hesabını onlara sorduk. Bundan sonra da bilsinler ki ola ki böyle bir yola tevessül edecek olurlarsa bu millet bunun bedelini çok ağır ödetir.” dedi. Dini argümanları politik malzeme olarak kullanma üzerine inşaa edilmiş siyasetine vurgu yapan Erdoğan “Biz cevabımızı geceler boyunca hiç dinmeden süren selalarımızla verdik, onlar milletimizi birbirine karşı kışkırtmak için her yolu denediler, biz cevabımızı Rabia’mızla verdik.” ifadelerini kullandı.
0
Mutlu
0
Üzgün
0
Kızgın
0
Şaşırmış
