İSTANBUL – “Emeğin ve fedakârlığın değerinin bilinmediği; bencilliğin, çıkarcılığın, paranın kutsandığı; adaletsizliğin ve eşitsizliğin hâkim kılındığı bir dünya ve ülke ortamında ayrım yapmadan ihtiyaç duyana sağlık hizmeti sunmakta olan hekimlerin günü bugün…” sözleriyle başlayan bildirgede, 14 Mart’ın tarihsel kökeni anımsatıldı ve şu ifadelere yer verildi:
“Demokratik tepkimizi 2025’te de göstermeye devam edeceğiz”
“14 Mart’ın bu tarihselliğinden ve insanların ruhuna ve bedenine temas edebilme ayrıcalığına sahip olan hekimliğin sorgulayıcı, biat etmeyen ve bağımsızlıkçı yönünden güç alarak sorunlarımızı gidermek üzere önerilerimizi, taleplerimizi ve demokratik tepkimizi 2025 yılında da göstermeye devam edeceğiz. Bu kararlılıkla kamuoyuna ve sağlık otoritesine sesimizi ulaştırdığımız kutlama, tören, eylem ve etkinliklerle dolu 14 Mart Tıp ve Sağlık Haftası geleneğini sürdürüyoruz.
“Şiddetsiz bir sağlık ortamı istemeye, vergide adaleti, angaryaya dönüşmeyen nöbetleri istemeye devam edeceğiz”
14 Martlar hekimlik ortamının güncel ihtiyaçlarına göre şekillenir. 2025 yılının 14 Mart Tıp Bayramı ve Sağlık Haftası’nda bizler ‘Başka Bir Sağlık Sisteminin Mümkün’ olduğunu; kamusal anlayışı, koruyucu sağlığı esas alan, şiddetsiz bir sağlık ortamı istemeye; nitelikli tıp ve uzmanlık eğitimini, gün içi dinlenebilme hakkı ve ortamını, angaryaya dönüşmeyen nöbetleri, vergide adaletin sağlanmasını, izinlerde kesintiye uğramayan, güvenceli ve emekliliğe yansıyan temel bir ücret talebini ısrarla dillendirmeye devam edeceğiz.
“Bilimsel akıl ve yöntemlerden şaşmadan, daha örgütlü, daha özgüvenli”
‘Herkese sağlık ve güvenli gelecek’ yaklaşımını esas alan; eşit, ücretsiz, nitelikli ve ulaşılabilir sağlık hizmetini savunan; ‘Örgütlü emek – sağlıklı toplum’ perspektifini yıllardır sürdüren biz hekimler 14 Mart 2025 günü, ‘Hekimliğin 2025 Tıp Bayramı Bildirgesi’nde demokrasinin, adaletin, laikliğin ve barışın egemen olacağı bir ülke ve iyi hekimlik değerleri ile mesleğimizi yaşayabileceğimiz, ‘Başka Bir Sağlık Ortamının’ mümkün olduğunu ilan ediyor; bilimsel akıl ve yöntemlerden şaşmadan, daha örgütlü, daha özgüvenli ve mesleğimizden aldığımız güçle daha talepkâr bir hekim hareketi ve hekim meslek örgütü olarak 2025 yılında da mücadele kararlılığımızı sürdürüyoruz.”
“Ücretsiz sağlık, herkese eşit”
İstanbul Tabip Odası ve sağlık, emek ve meslek örgütleri daha sonra Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi önünde açıklama yaptı. “Bakan istifa” sloganının da atıldığı açıklamaya İstanbul Tabip Odası (İTO) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Osman Küçükosmanoğlu, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri (SES) İstanbul Aksaray Şube Başkanı Birsen Seyhan, Birlik ve Dayanışma Sendikası adına Ahmet Tapduk Mehlepçi, Aile Hekimliği Çalışanları Sendikası (AHASEN) adına Ahmet Erdal Uğurlu, Hekim Birliği Sendikası İstanbul Şube Başkanı İbrahim Halil Erdem, Genel Sağlık İş adına İbrahim Temel, İstanbul Aile Hekimliği Derneği (İSTAHED) Yönetim Kurulu Başkanı Esin Ayfer Çulha Dildök katıldı. “Bakan istifa”, “Ücretsiz sağlık, herkese eşit” sloganları atıldı.
“Sağlık ortamı çeteleşti, sistem kangrenleşti”
SES açıklamasını okuyan Birsen Seyhan, “14 Mart’ı coşkuyla kutlanacak bir bayram günü değil de zorunlu bir eylem gününe dönüştüren koşullar her gün daha da ağırlaşıyor. Sağlık hizmeti ticarileştikçe, halkın sağlığı paraya tahvil edildikçe, sağlık kurumları şirketleştikçe, sağlık ortamı çeteleşti, sistem kangrenleşti. İnsan hayatını, sağlık emekçisinin emeğini ve onurunu hiçe sayan uygulamalar, olaylar sıradanlaştı. Halkın parası bütçe üzerinden ve teşviklerle özel hastanelere, şehir hastanelerine akıtılırken kamu sağlık kurumları kötürümleşti, faturası da performans -güvencesizlik- şiddet kıskacına alınan sağlık emekçisine kesildi.” dedi.
“Bu sistem hizmeti üreten biz sağlık emekçilerinin de hizmeti alan ve bizim de parçası olduğumuz emekçi halkımızın sağlığına zararlı!” diye devam eden Seyhan, taleplerini ise şöyle sıraladı:
“Vergi dilimleri yüzde 10’da sabitlenmelidir”
“Sağlık emekçilerine ek ödeme, teşvik vb. adlarla yapılan, ekip anlayışını bozan, rekabet oluşturan ve çalışma barışını bozan ödeme yöntemi yerine yoksulluk sınırının üzerinde, tek kalemde, tamamı emekliliğe yansıyacak şekilde temel ücret ödenmesine başlanmalıdır. Vergi dilimleri yüzde 10’da sabitlenmelidir. Her türlü güvencesiz ve sözleşmeli çalışma biçimine son verilsin, tüm sağlık emekçileri kadrolu olmalıdır.
İş kolunda çalışan emekçilerin mesleklerine yönelik tanımlar net olarak yapılmalıdır.
“Angarya çalışmaya son verilmeli”
Her türlü angarya çalışmaya son verilmeli, esnek çalışma, mesai dışı çalışma, fazla çalışma kaldırılmalıdır. Nöbet ücretleri saat ücretinin en az iki katı olmalıdır. Gece vardiyasında çalıştırılanların ücretleri 0 zamlı ödenmelidir. Her iş yerine kreş açılmalı, sağlık emekçileri çocukları ile işleri arasında tercih yapmak zorunda kalmamalıdır. Vardiya çıkışlarına ve gece vardiyalarına yeteri sayıda servis konulmalıdır. ASM’lerde uygulanan eziyet yönetmeliği geri çekilmeli, alanda örgütlü emek ve meslek örgütleri ile halk ve emekçiler yararına olacak yasal düzenleme için çalışma başlatılmalıdır.
“Sağlıkta her türlü katkı, katılım payları ve ilave ücretler kaldırılmalıdır”
Biliyoruz ki bu taleplerin yerine getirilmesi mümkündür. Çünkü başka bir sağlık sistemi mümkündür! Bunun için öncelikle halkın vergileriyle oluşan kamu kaynaklarının özel sektöre akıtılmasından vazgeçilmesi gereklidir. Ayrıca büyük zincir hastaneler ve ilaç fabrikaları başta olmak üzere özel sağlık kurumları kamulaştırılmalıdır. İşçi ve emekçiler olarak yeterince vergi ödüyoruz, sağlıkta her türlü katkı, katılım payları ve ilave ücretler kaldırılmalıdır. Sağlıklı bir toplum için tedavi edici hizmetler yeterli değildir. Koruyucu sağlık hizmetlerinin öncelenmesi ve güçlendirilmesi gerekmektedir. Şiddetsiz ve güvenli bir çalışma ortamı için sağlık örgütlerinin önerileri doğrultusunda etkili bir yasal düzenleme yapılmalıdır.
Sağlık ve sosyal hizmetlerin planlanmasından sunulmasına, hastanelerin yönetimine kadar sağlık emekçilerinin ve örgütlerinin katılımı sağlanmalıdır.”