İSTANBUL – İnşaat Mühendisleri Odası (İMO), 6.2’lik Marmara depreminin ardından uyarılarda bulundu. İMO açıklamasında, son 25 yılda 6 imar affının çıkarıldığı anımsatıldı, “İstanbul’da yaklaşık 600 bin konutun çok riskli olduğu ifade edilmekte, 1,5 milyon konutun dönüşmesi gerektiği belirtilmektedir. İstanbul’un gündemi, Kanal İstanbul ve Yenişehir gibi rant projeleri değil kapıda bekleyen afetlerdir” denildi. Açıklamada, İstanbul’da belirlenen acil ulaşım yollarının bazılarının kapatılmış olduğu, bazılarının ise otopark haline getirildiği belirtilerek, bu durumun olası büyük depremde yaratacağı tehlikeye dikkat çekildi. Toplanma alanlarıyla ilgili de 2000’den bu yana, yenilerinin eklenmesi beklenirken, olanların imara açıldığı, çok sayıda AVM, iş merkezinin buralara yapıldığı belirtildi.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne bağlı (TMMOB) İMO, Marmara Denizi Silivri açıklarında, 23 Nisan 2025 tarihinde meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki depreme ilişkin basın toplantısı düzenledi. İMO Yönetim Kurulu Başkanı Nusret Suna, İMO İstanbul Şube Başkanı Sinem Kolgu, İMO Yönetim Kurulu Sekreter üyesi Evren Korkmazer, İMO İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu İkinci Başkanı Özer Or’un katılımıyla gerçekleşen toplantıda konuya ilişkin bir basın açıklaması yapıldı. Açıklamayı Nusret Suna okudu.
İMO’nun “Depreme Hazırlık Geciktikçe Riskler Artıyor” başlıklı açıklamasında “İstanbul’da yaklaşık 600 bin konutun çok riskli olduğu ifade edilmekte, 1,5 milyon konutun dönüşmesi gerektiği belirtilmektedir. İstanbul’un gündemi, Kanal İstanbul ve Yenişehir gibi rant projeleri değil kapıda bekleyen afetlerdir” denildi. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“2017 yılına kadar bitirilmesi hedeflenen bina envanteri çalışmalarına resmi kurumların binaları dışında başlanmadı”
“Hatırlanacağı üzere ülkemizin depreme bakış açısının değişmesinde 17 Ağustos 1999 Büyük Marmara Depremi bir milat olarak kabul edilmiştir. Marmara Depreminin ardından hemen her kurum, güvenli ve sağlıklı bir yaşam, yapılaşma ve çevre için nelerin yapılması, ne tür önlemlerin alınması gerektiği konularında fikirler oluşturmuş öneriler sunmuş, hazırlanan bu metinler, AFAD’ın 2011 yılında yapmış olduğu geniş tabanlı bir çalışma ile Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planına (UDSEP) dönüştürülmüş ve büyük çoğunluğu 2017 tarihinde bitirilmek üzere 2023 yılında tamamlanması hedeflenmiştir. Buna göre, başta okul ve hastaneler olmak üzere, Türkiye’deki bina envanterinin çıkarılması ve mevcut yapıların hasar görebilirlikleri ve riskleri esas alınarak gruplandırılması hedeflenmiştir. 2017 yılına kadar bitirilmesi hedeflenen bina envanteri çalışmalarına resmi kurumların binaları dışında başlanamamış olması bir yana, envanter çalışmasının nasıl yapılacağına dair ortak bir yöntem dahi belirlenememiştir.
“İstanbul’da yaklaşık 600 bin konutun çok riskli olduğu, toplamda 1,5 milyon konutun dönüşmesi gerektiği belirtilmektedir”
İstanbul özelinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yaklaşık 600 bin konutun çok riskli olduğu ifade edilmekte, toplamda ise 1,5 milyon konutun dönüşmesi gerektiği belirtilmektedir. Marmara Depreminden bu yana geçen 25 yılda 6 imar affı yasası çıkararak mevzuata aykırı eklenti veya değişiklikleri gerekli tedbirler alınmadan kağıt üstünde yasal hale getiren, yasalara aykırı olarak üretilen ve mühendislik hizmeti almamış yapıları bağışlayarak kaçak yapıların ve yapılaşmanın yasallaşmasını sağlayan, ülkemizdeki yapı üretim sürecine halkın can ve mal güvenliğini yadsıyarak sadece kar odaklı bakan siyasi iradenin sorumluluğu görmezden gelinmektedir.
“Ülke kaynakları yapı güvenliğinin sağlanmasına değil rant çevrelerinin çıkarları doğrultusunda harcanmış, bedelini on binlerce yurttaşımız hayatlarıyla ödemiştir”
Bir doğa olayı olan depreme karşı dayanıklı kentler kurarak halkın can ve mal güvenliğini sağlamak kesinlikle mümkündür. Ancak, ülke kaynakları yapı güvenliğinin sağlanmasına değil rant çevrelerinin çıkarları doğrultusunda harcanmış, 1 Mayıs 2003 Bingöl Depremi, 23 Ekim-9 Kasım 2011 Van Depremleri, 24 Ocak 2020 Elazığ Sivrice Depremi, 30 Ekim 2020 İzmir Depremi ve son olarak 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş Depremleriyle bu anlayışın bedelini on binlerce yurttaşımız hayatlarıyla ödemiştir. 6 Şubat Depremlerinin hemen ardından, yine depreme karşı hazırlıklı olunması konusunda benzer konular tartışıldı, kentlerimizin afetlere karşı hazırlıksızlığı tüm çevrelerce açık bir şekilde görüldü. Ancak 6 Şubat Depremlerinin üzerinden geçen iki yılda deprem yine unutuldu.
“İstanbul’un gündemi bilime, tekniğe, akla aykırı olan Kanal İstanbul ve Yenişehir gibi rant projeleri değil kapıda bekleyen afetlerdir”
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası olarak bir kez daha sorumlulara sesleniyoruz; ülkemizin ve İstanbul’un gündemi bilime, tekniğe, akla aykırı olan Kanal İstanbul ve Yenişehir gibi rant projeleri değil kapıda bekleyen afetlerdir. Geçmişte yaşadığımız gibi büyük acıların ve kayıpların tekrar yaşanmaması için derhal bilim ve tekniğin sesine kulak verilerek yapı güvenliğini önceleyen, mühendislik hizmetlerini ve denetimi kamusal bir anlayışla ele alan politikaların ivedilikle hayata geçirilmesi gereklidir”
“Deprem Toplanma Alanları” ve “Birinci Derece Acil Ulaşım Yolları” sorunu
Basın açıklamasında ayrıca, “Deprem Toplanma Alanları” ve “Birinci Derece Acil Ulaşım Yolları”nın önemine vurgu yapıldı. 1999 Marmara depreminin ardından kent yetkililerince, 562 adet “Birinci Derece Acil Ulaşım Yolu”nun tespit edildiği belirtilen açıklamada, “Dünya çapında en sorunlu trafiğe sahip kentlerden biri olan İstanbul’da deprem sonrası müdahale olanaklarının önündeki en ciddi engel ulaşım olarak öngörülmektedir. Birinci Derece Acil Ulaşım Yolu, deprem sonrası ilk müdahale, acil tıbbi hizmetlerin ulaşımı ve yardım malzemelerinin belirlenen alanlara ulaştırılması gibi konularda hayati öneme sahiptir. Ancak ne yazık ki bu yollardan bazıları kapatılmış, bazı yollar da otopark haline getirilmiştir. Son yaşanan depremde bile, trafik sorununun adeta bütün kentte trafiği felç etmeye yaklaştığı göz önünde bulundurulduğunda beklenen büyük İstanbul Depremi sonrası neler yaşanabileceğini tahmin etmek güç değildir” denildi.
Suna: Ne kadar AVM, iş merkezi, gökdelen varsa, toplanma alanları üzerine yapıldı
Açıklamanın ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Suna da deprem toplanma alanlarına ilişkin açıklamada bulundu. 1999 depremi ardından kurulan ve kent yöneticiler, meslek odaları ve üniversite temsilcilerinden oluşan İstanbul İl Afet Koordinasyon Kurulu’nun, ilerleyen dönemde Marmara’da gerçekleşmesi beklenen büyük deprem için Geçici İskan Alanı olarak da adlandırılan 470 adet Deprem Toplanma Alanı belirlendiğini hatırlatan Suna, “Peki o günden bu güne ne oldu? 2000’den bu yana her geçen yıl baktığımızda, bu tespit edilen yerlerin üzerine yenilerinin eklenmesi beklenirken, maalesef buralar imara açıldı. Şu anda, ne kadar AVM, iş merkezi, gökdelen varsa, bunlar hep bu alanlar üzerine yapıldı” dedi.
2019 senesinde Silivri açıklarında meydana gelen 5,8 büyüklüğündeki depremin ardından o günün kamu yöneticileri tarafından deprem toplanma alanlarının yeterli düzeyde olduğu yönünde açıklamada bulunduklarını söyleyen Suna şöyle konuştu:
“Sokak köşeleri, apartmanın boşluğu veya ufak bir yeşil alan, ufacık bir park toplanma alanı olarak tanımlandı”
“AFAD’ın sitesine girdiğinizde sizlerin nerede toplanacağınızı gösteren yerler çıkıyor. Bunları arazide yeşil tabelalarla görebilirsiniz. Bizim anlatmak istediğimiz o değildi. O yeşil tabelaların olduğu yerler depremin ilk sıcak anlarında ayakta durulabilecek yerlerdir. Sokak köşeleri, apartmanın boşluğu veya ufak bir yeşil alan, ufacık bir park toplanma alanı olarak tanımlandı. Depremin sıcak anlarını atlattınız, o günün gecesi ne olacak, sonraki günler ne olacak? 2 gün önceki depremde İstanbul Valiliği, okul bahçelerini, cami bahçelerini ve spor salonlarını açtı. Ama bunlar geçicidir. Beklediğimiz depremde vatandaşlar binalarına girebilecekler mi? Resmi olarak 16 milyon, gayri resmi olarak 20 milyon nüfusu olan bir kentte, yüzde 10’unun etkilendiğini düşünsek, 2 milyon nüfus nerede barınacak?
“Şu anda bize söylenen, kentimizde yeşil alanları barınma alanları yapıyoruz, alt yapısını hazırlıyoruz”
Şu anda bize söylenen, kentimizde yeşil alanları barınma alanları yapıyoruz, alt yapısını hazırlıyoruz. Böyle bir kentte bir afet olduktan sonra evi ağır hasar alan, yakınını kaybeden kişileri şehrin 30 kilometre ötesindeki barınma alanlarına getiremezsiniz. Herkes evinin yakınında bulunmak ister. Bunun için, 2000 senesindeki yöneticiler şehrin içerisinde bulunan yeşil alanları toplanma alanları olarak yani büyük barınma alanları olarak, çadır kentlerin, konteynerlerin kurulabileceği yerler olarak tespit etmişlerdi. O günkü İl Afet Kurulu kendini feshederken şöyle demişti, “Biz bugün kentte 470’i aşkın yer bulduk, beklenen depremde bu sayı azdır. Gelen yöneticilerin bu sayıyı artırması gerekir” Maalesef artmayı bırakın, şehrin içinde geçtiğimiz 2-3 seneye kadar 70 küsür kadar boş alan kalmıştı.”