Burjuva ve küçük burjuva sınıflar, sınıfsal karekterleri ve beslendikleri ideolojik özün doğrudan sonucu olarak bireysel kahramanlıklardan dem vurur. Tarihsel süreçleri dahi kişiler üzerinden açıklamaya çalışan burjuva ve küçük burjuva ideologlar, sınıfsal ve toplumsal kitle kahramanlıkları örneklerine ise hep ‘mesafeli’ yaklaşıp arka planda kişiler aramaya çalışır. Oysa Marksistler, olay ve olguları, cereyan ettiği somut koşulları göz önünde bulundururken olay ve olguyu sınıflardan bağımsız ele almaz. Bu nedenle de ‘tarihin sınıfların mücadelesi olduğunu’ bilimsel temelde bilince çıkarırlar.
Burjuvazi ve küçük burjuvazi tarihi kişiler üzerinden açıklaya dursun, herşeyi kendiyle başlatıp kendiyle bitirenler yeni yeni kişisel kahramanlık yaratmaya çabalasın, biz işçiler olarak sınıfımızın sınıfsal kahramanlıklarını ve halklarımızın kitle kahramanlıklarını anlamaya, bunları çoğaltmaya gayret göstermeliyiz. İşte bu nedenle tüm sınıf kardeşlerimle bir kez daha Tariş Direnişi’ni anlamaya çalışmak, hafımızı tazelemek adına 1980 yılına dönmek istiyorum.
TARİŞ
Tariş, Ege’nin incir, üzüm, pamuk, zeytin ve zeytinyağı gibi tarımsal ürünlerini değerlendirmek üzere kurulan, 70’li yılların sonlarına gelindiğinde 80 bine ulaşan üretici ortağı ile Türkiye’nin en eski ve en büyük üretim kooperatifiydi. Tariş yönetimi, ülkedeki diğer birçok üretici kooperatifinde olduğu gibi büyük toprak sahipleri ile büyük hissedarların elindeydi.
Kooperatif, büyük çoğunluğu İzmir’de kurulu gıda ve tekstil sektöründe faaliyet gösteren sanayi işletmelerine sahipti. Bu işletmelerin yöneticileri Sanayi Bakanlığı tarafından atanıyordu. Bakanlık, sadece yöneticilerin değil işletmelerin kadrolarının da belirlenmesinde söz sahibi idi.
Tariş, istihdam kapasitesinin yanı sıra tarımsal ürünlerin taban fiyatını belirleme gücü sayesinde siyasal iktidarların popülist politikalarına, dolayısıyla Ege’deki siyasal nabzı kontrol etmeye imkan sağlayan önemli bir araçtı.
NEDEN DİRENİŞ BAŞLADI?
1979 milletvekili ara seçimleri ile Cumhuriyet Halk Partisi’nin hükümetten düşmesiyle birlikte, Süleyman Demirel’in liderliğinde İkinci “Milliyetçi Cephe” (MC) hükümeti kuruldu ve Milliyetçi Hareket Partisi gizli koalisyon ortağı oldu. Ardından devlet kadrolarına milliyetçi olduğu bilinen kişiler yerleştirilmeye başlandı. Bu kadrolaşma sürecinden Tariş İncir, Üzüm, Pamuk ve Yağlı Tohumlar Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri olarak bilinen TARİŞ de etkilendi.
Aynı günlerde dönemin hükümet politikaları çizgisinde yayın yapan medya organları Tariş’in ‘terör yuvası’ olduğu yönünde kara propaganda başlattı. Bu kara propaganda öyle bir noktaya ulaştı ki; MC yanlısı yerel gazete Yeni Asır işletmenin duvarlarına “Türk askerini arkadan vur, Rus askerine selam dur” yazılarının yazıldığı yönünde asparagas habere imza attı. Bu haber daha sonradan yalanlansa da Tariş’te kadrolaşmaya meşruiyet kazandırma hamlesinin önemli bir parçası oldu.
MC HÜKÜMETİ YENİ GENEL MÜDÜR ATADI
Bu kara propaganda sonrası fabrikaya atanan yeni genel müdür eski işçilerin işten atılacağını, farklı şehirlerden yeni işçilerin işe alınacağını açıkladı. Açıklama sonrası TARİŞ işçileri grev kararı alarak üretimi durdurdu. Grevle birlikte yeni yönetim sivil-faşist güçleri fabrikalara konuşlandırıp provokasyonlar yaratmak ve direnişi kırmak istedi. Bununla da yetinilmeyip devreye polisler sokuldu ve Tariş’in İzmir’de kurulu olan tüm işletmelerinde arama yapılacağı belirtildi.
Provokasyon girişimine tepki gösteren Tariş işçileri ise sivil-faşist güçler ile polislerin fabrikaya girişine engel olmak istedi. Yaşanan arbede ve yer yer çatışmaya dönüşen olaylar nedeniyle 50 işçi yaralandı, 600 işçi gözaltına alındı.
İŞÇİLERE DÖNÜK SALDIRI TÜM KENTİ AYAĞA KALDIRDI
Saldırı kent genelinde tepki topladı. Tariş’te çalışan işçilerinin yoğun olarak yaşadığı Çimentepe (bugünkü adı Güzeltepe) ve Gültepe’e gibi gecekondu semtlerinde halk kendiliğinden sokağa dökülerek işçilere dönük saldırıları protesto etti. Ege Üniversitesi öğrencileri de, işçilere dönük saldırıları ve provokasyon girişimlerini protesto etmek için boykot örgütledi.
DİSK yönetiminin daha önceden işçi kıyımına, zamlara, pahalılığa, sürgünlere, antidemokratik baskı ve uygulamalara, karşı değişik illerde art arda yapmayı planladığı ‘Demokrasi Mitingleri’nin İzmir ayağı kent geneline yayılan Tariş direnişiyle birleşti. 25 Ocak’ta DİSK üyesi işçiler Tariş direnişine destek için 2 saatlik iş bırakma eylemi gerçekleştirirken; 26 Ocak’ta on binlerce işçi ve emekçinin katılımıyla düzenlenen Demokrasi Mitingi Tariş direnişiyle dayanışma mesajına dönüştü.
DİSK DİRENİŞİ SONLANDIRMA KARARI ALDI
Mitingin ardından direniş hareketinin büyüdüğünü gören DİSK yönetimi, hareketin kendi kontrolünden çıktığını fark ederek ‘sert ve kanlı’ gelişmelerin yaşanacağı iddiasıyla direnişi sona erdirmek istedi. DİSK yönetimi düzenlediği bir toplantı sonucu direnişi 31 Ocak’ta direniş sona erdirme kararı aldı. DİSK’in direnişi sonlandırma kararının ardından gözaltındaki işçiler serbest bırakıldı.
Ancak direnişin sonlandırılmasının ardından TARİŞ Genel Müdürlüğü işçilerle direnişin önderlerini hedef göstermeyi sürdürdü ve 6 Şubat’ta gazetelere ilan vererek üretime ara verdiğini duyurdu. Aynı gün eylemlere katılan 3 bin işçi işten atıldı. MC hükümeti ise Tariş’te bir haftalık ‘tatil’ ilan etti.
İŞTEN ATMALARIN ARDINDAN DİRENİŞ YENİDEN BAŞLADI, MAHALLELERE YAYILDI
İşçiler, işten atmalara ve hükümetin ‘tatil’ ilanına karşı üretimi sürdüreceklerini ve fabrikadan çıkmayacaklarını açıklayarak kararı tanımadıklarını bildirdi ve yeniden direnişe geçti.
Çimentepe ve Gültepe mahallelerinde halk da sokaklara barikatlar kurarak, mahalleye giriş çıkışları kapattı. 7 Şubat’ta polis ve takviye askeri birlikler öncelikli olarak fabrikalara girmeye çalıştı. Emekçi mahallelerde kurulan barikatların arkasında direnen halkla polisler arasında çatışmalar yaşandı. Kent genelinde günlerce süren direniş hükümet ve patronları kaygılandırıcı boyuta ulaşmıştı.
HÜKÜMET-PATRON İŞBİRLİĞİYLE ‘ASKER’ DEVREYE SOKULDU
Süren çatışmaların daha fazla yayılmasını engellemek isteyen hükümet yetkilileri, direnişin diğer illere yayılmasını engellemek üzere hamle geliştirme arayışına düştü. Dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren, “Biz dış düşmanlarla değil, iç düşmanlarla uğraşıyoruz” diyerek Tariş işçilerini hedef aldı.
14 Şubat’ta sabaha karşı on bine yakın asker ve polis, Tariş fabrikalarına baskın düzenledi. Direnişin önderlerinden oluşan 270 işçi gözaltına alınarak Karşıyaka Stadyum’una götürüldü. Aynı gün DİSK’e bağlı sendikalar iki günlük greve çıktı. Ancak grev, süre dolmadan 15 Şubat günü öğle saatlerinde bitirildi. 14 Şubat akşamı direnişe sahne olan mahallelere de baskınlar yapıldı. Saldırılar nedeniyle çok sayıda kişi yaralandı.
Önce Çimentepe ardından da Çiğli İplik Fabrikası’ndaki direnişleri kıran asker ve polisler, 16 Şubat’ta Gültepe’yi ablukaya aldı. Gün boyu süren operasyon sırasında üç polis yaşamını yitirdi, 100’e yakın kişi yaralandı, 200’den fazla kişi gözaltına alındı.
DİRENİŞ SIKIYÖNETİMLE BASTIRILDI: 6 KİŞİ KATLEDİLDİ, YÜZLERCESİ YARALANDI
Yaklaşık 25 gün süren, dördü polis ikisi direnişçi olmak üzere 6 kişinin yaşamını yitirdiği, yüzlerce kişinin yaralandığı, binden fazla kişinin gözaltına alındığı ‘Tariş Direnişi’ patron-devlet işbirliğiyle bastırıldı. 20 Şubat’ta İzmir’de sıkıyönetim ilan edildi. Direnişin bastırılmasıyla yüzlerce işçi işten atıldı; yerlerine hükümete yakın kişiler görevlendirildi.
Tariş işçilerinin mücadelesine destek veren Çimentepe’de oturan lise öğrencisi Cemil Oral’ı ve eğitim emekçisi İskender Gül’ü 40 yıl önce bu süreçte yitirdik.
İşçilerin hak ve taleplerini desteklemek için öne çıkan ve mücadeleye atılan genç Cemil Oral polis panzerinden gelen kurşunla can verirken; ailesi Gültepe’de oturan, Kula’da öğretmenlik yapan ve yarı yıl tatilinde olması nedeniyle İzmir’de bulunan eğitim emekçisi İskender Gül de hala aydınlatılamayan bir biçimde kurşunlanarak yaşamını yitirdi.
SINIFSAL VE TOPLUMSAL KAHRAMANLIKLARI ÇOĞALTMALIYIZ
Bizim için aslolan kişisel, ferdi kahramanlıklar değil, sınıfsal kahramanlıklardır, kitle kahramanlıklarıdır. Çünkü tarihi değiştirecek güçlerin sınıf bilincine dayanan kollektif eylemleri, örgütlü birlikleri ve mücadeleleridir. Bel bağlanılacak olan ve çalışmanın yoğunlaştırılması gereken noktada tam olarak bu noktadır. İşçi sınıfı içindeki çalışma ve kitle faaliyeti bilimsel temelde ele alınıp doğru yöntemlerle ısrarla devam ettirildiğinde, tarihi değiştirecek olan sınıfla(işçi sınıfıyla) öncüyü yaratma ve tarihe burjuvazinin-küçük burjuvazinin bireysel kahramanlıklarına karşı yeni sınıfsal ve toplumsal kahramanlıklar kazandırmanın tek yoludur.
Görevimiz, sermaye devletinin sarsacak, fabrika fabrika yayılacak, kentlere, emekçi semtlere ve üniversitelere devrimin ateşini taşıyacak yeni Tariş’ler yaratmak olmalıdır. Tarihi kişiler değil, sınıflar yapar!
Yazı için yararlanılan kaynaklar:
– Tariş Direnişi: 22 Ocak–16 Şubat 1980
– Tariş Olayları – Vikipedi
– Tariş Olayları 1980, 3. Cilt, sf: 155, Türkiye Sendikacılık Ansiklopedisi