İlhan Kösedağ
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Sermaye Devletinin Tüm Biçimleriyle Reddi ve Devrimci Bir Merkez İhtiyacı

Sermaye Devletinin Tüm Biçimleriyle Reddi ve Devrimci Bir Merkez İhtiyacı

Burjuva devletin varlığı ile barışık, ancak onu daha tahammül edilebilir bir çizgiye geriletme anlayışı üzerine oturtulmuş bir mücadele, devrimci mücadele değildir. Siyasi iktidar amacından arındırılmış bir mücadele, devrimci bir mücadele değildir.

Sınıflı toplumların tarih sahnesine çıktığı andan itibaren (ilkel ve modern) tüm devletler, hakim sınıf(lar)ın (ve/veya muktedirlerin) iktidarını koruma, sürdürme ve siyasi-ekonomik çıkarlarını teminat altına alma araçları olarak kullanılmıştır. Devletin çıkış noktası da bizzat hakim sınıfın veya muktedirlerin iktidarını koruma, sürdürme, sınıfsal-siyasal-ekonomik çıkarlarını teminat altına alma ihtiyacıdır. Dolayısı ile devletin varlığı aslında uzlaşmaz karşıtlıklarının da bir kanıtıdır.

Elbette ‘modern devlet’ olarak adlandırılan burjuva devlet, hem sınıfsal-ideolojik yapısallığı hemde işleyişi ve kurumsallığı bakımından hemde kimilerindeki burjuva demokraktik muhatevası yönüyle öncellerinden ayırıcı özelliklere sahiptir.

Burjuva sınıfının feodal egemenlere karşı özünde kendi sınıfsal çıkarlarını temin etmek gayretiyle giriştiği başkaldırı, halkın ezilen kesimlerinin demokratik taleplerini öne çıkararak geniş kitleleri arkasına alan burjuva devrimlere dönüşmüştür.  

Burjuva devrimlerinin sınıfsal arka planında burjuva sınıftaki sermaye birikimi ve burjuvazinin piyasa-pazar hakimiyeti ihtiyacı yatmaktadır. Sınıfsal varlığını ve çıkarlarını teminat altına almanın, pazara hakim olmanın tek yolu ise tahakküm aracına(devlete), siyasi iktidara sahip olmaktır.

Sınıfsal gereksinimleri ve ihtiyaçları burjuva sınıfını feodal egemenlere karşı bir savaşa itmiştir. Feodal hakimlerin hükmettiği dönemde tahakküm edilen sınıflardan biri olarak burjuvazinin demokratik talepleri elbette vardı. Ancak burjuvaziyi feodal egemenlere karşı harekete geçiren esas neden devrimci ve demokratik talepler(i) değil, sınıfsal talepleri ve sınıfsal ihtiyaçları idi. Bu gerçeği gözden kaçırmak, burjuva devrimlere çok başka manalar yüklememize neden olur.

(…)

Feodal egemenleri deviren burjuva devrimleri, kendi devlet modellerini de yaratmak zorundaydı. Çünkü önceki dönemlerden farklı bir alt yapı inşa ediliyordu. Hakim olan üretim ilişkileri ile tüm alt yapı değişirken buna uygun yeni üst yapı kurumları da gelişecektirilecekti. Değişen ekonomik-iktisadi alt yapı doğallığında yeni sınıf(lar) ve uzlaşmazlıklar yaratırken yeni bir kültür, hukuk, etik vb doğuracaktı. Dolasıyla eski dönemin devlet yapısı, işleyişi, ideolojisi, hukuku yeni dönemin ihtiyaçlarına cevap olamazdı. Bu nedenle yeni tipte bir devlet olarak burjuva devlet yaratıldı.

Burjuva devletlerin çıkışı itibariyle ulus-devlet temeline oturtulması da yine burjuvazinin sınıfsal çıkarları açısından gayet anlaşılırdır. Burjuvazi, kendi tahakküm ve sömürü alanı olarak gördüğü (pazar-piyasa) sınırlarını çizmeliydi, bu onun doğal-doğrudan sınıfsal ihtiyacıydı. Bu noktada zaten bir burjuva ideolojisi olan milliyetçilik ve o temele oturan ulus anlayışı burjuva devletin (ulusal sınırlarını) pazar sınırlarını çizmesinde belirleyici enstrüman oldu. Ve burjuva sınıfı ardı ardına patlayan burjuva devrimleri, ulus temelli burjuva devletlerini inşa ettiler.

(..)

Burjuvazi siyasi iktidarını kurma, koruma, ekonomik gelişmesini hızlandırma vb işlerle meşgul olurken yaygınlaşan kapitalist üretim ilişkileri de başka bir sınıfı, işçi sınıfını tarih sahnesine çıkarıyordu. Hakim sınıf olan burjuvazi ile arasındaki çelişkinin uzlaşmazlığı ile bu kez işçi sınıfı, kendi sınıfsal çıkarları doğrultusunda burjuvazi ile çetin çarpmışlara girecek, yenecek, yenilecek ve zaferler kazanacaktı. 

Buraya kadar çizdiğimiz genel tabloyu akıldan çıkarmadan burjuvazinin sınıf diktatörlüğüne, tahakküm biçimlerine ve burjuva demokrasisi konularına değinelim.

Burjuva Diktatörlüğü

Devletin varlığı tahakküm etme ihtiyacına dayandığından her devlet, hakim sınıf(lar)ın, diğer sınıf(lar) üzerindeki en donanımlı ve çok yönlü dikta örgütüdür. Kendinden öncekiler gibi burjuva devlette, tahakküm ettiği işçi sınıfı, boyunduruk altına aldığı uluslar ve halk kitleleri üzerinde kurulan diktatörlüğün -olmazsa olmaz- aracıdır.

Sermaye sınıfı(burjuvazi), emekçi sınıf ve halk kitleleri ile boyunduruk altında tuttuğu uluslara ve azınlıklara devleti aracılığı ile tahakküm eder. Ancak burjuvazinin tüm devletlerinin varolma nedeni ve oynadığı rol aynı olsa da biçimleri değişiklik gösterir. Sol cenahta dahi bu biçimsel değişiklikler kafa karıştırıcı olabilmektedir.

Sermaye devletinin örgütlenişindeki kimi yapısal farklılıklara rağmen ortaklaştıkları kurumsal noktalar; düzenli/sürekli ordu, polis, (yanlı) yargıdır. Yapısallığında ortaklaşsalar da biçimde ayrıldıkları noktalar ise yönetselliklerinde kendini gösterir. Yönetsellikte ve yapısallıkta(sürekli ordu, polis, yargı gibi kurumsallıkları aynı olmasına rağmen işlevselliği bakımından) farklılaşmada en çok bilinç bulanıklığına neden olan ise burjuva demokratik devlettir. Çünkü faşist yapıda ve (yönetsel olarak) faşist (yönetim) biçim(in)de olan devletler, sermaye sınıfının çıkarlarını en vahşi biçimde savundukları ve emekçi sınıfı ile tüm ezilenlere, onların en doğal demokratik taleplerine dahi azgınca bir terörle saldırdıkları için teşhir olmuşlardır. Böylesi devletlerde demokrasi mücadelesine, hak taleplerine, cinsiyet eşitsizliğine, grevlere ve toplumsal her türlü muhalefete karşı zorla bastırma politikası esastır. Hukukun kendisi ve işletiliş biçimi teşhir olmuştur.

Ancak burjuva demokratik devletler, görece burjuva demokratik hakların, parlamentonun, seçme-seçilme hakkının, örgütlenme olanaklarının arkasına gizlenip sözde özgürlük alanları sunarak gerçek yüzünü makyajlamaktadır. Bu makyaj burjuva demokrasisinin sınıflar arası geçici bir uzlaşı dönemi olduğu gerçeğini kavramayanlara, işçi sınıfı eylemleri veya kitle muhalefeti yada muhalif bir kesim devletin kırmızı çizgilerine yaklaştığı anda şiddetle hatırlatılır. Bunun en yakın tarih örnekleri olarak, Almanya başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde Filistin eylemlerine, öğrenci protestolarına ve 1 Mayıslara kolluğun saldırıları gösterilebilir.

Hem coğrafyamızda hemde tüm dünyada sol cenahın genelinde, burjuva demokratik devletlerine ve burjuva demokrasisine bir öykünme, onları övme ve hatta kabul edilebilir gösterme, işçi sınıfının ve ezilen ulusların sorunlarının nihai çözümünü de burjuva devletin varlık ve icazet sınırlarına sıkıştırma gayreti yayılmaktadır.

Bu durum hem burjuva devlet gerçeğini kavramamak hem de sermaye sınıfının diktatörlüğünü kabullenmek anlamına gelir. Burjuva devletin varlığı ile barışık, ancak onu daha tahammül edilebilir bir çizgiye geriletme anlayışı üzerine oturtulmuş bir mücadele, devrimci mücadele değildir. Siyasi iktidar amacından arındırılmış bir mücadele, devrimci bir mücadele değildir.

Sermaye devletini tüm biçimleriyle reddetmek ezilenler açısından en ileri sınıfsal duruşun ve devrimciliğin olmazsa olmazıdır.

Sermaye devletinin biçimi ne olursa olsun, sermaye sınıfının diktatörlüğünün teminatıdır. Komünistler bu teminatı tüm kurumsal, sınıfsal, ideolojik kökleriyle yok etmek ve onun yerine kendi sınıfının yani işçi sınıfının devletini, sosyalizmi ve oradan yürüyerek sınıfsız, sınırsız, devletsiz dünyayı yani komünizmi inşa etmek istiyorlar.

Karanlığın her geçen gün koyulduğu, tasfiye ve teslim bayraklarının ardı ardına çekildiği, emperyalistlerin bölgemizde tezgahladığı planların konuşulmasının yeterli teorik aktivite sayıldığı, kitlelerin sürekli manipüle edildiği, kavram kargaşıyla ilkelerin ve devrimci teorinin muğlaklaştırıldığı, Kürt halkının kaderinin PKK’ye PKK eliyle Öcalan’a teslim edildiği bununda bilimsel sosyalizm ve reel sosyalizmin itibarsızlaştırılmaya çalışılarak teorik ve bilimsel açıdan hiçbir karşılığı olmayan ‘Demokratik Toplum Sosyalizmi’ gibi hikmeti kendinden menkul yeni bir kavram icat edilerek yapıldığı bu süreçte, Marksizm-Leninizme yönelen, devrimci ilkelere ve ideallare yönelen saldırıları cepheden karşılayacak bağımsız devrimci ortak bir merkez yaratılmalıdır.

https://devrimcidusun.org/wp-content/uploads/2021/04/1.png
Giriş Yap

Devrimci Düşün Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!