Pembe Giyen Kadınlar: Hindistan’ın Gulabi Çetesi

featured

Çete, eskiden kamuda bir sağlık çalışanı (ve bir çocuk gelin) olan beş çocuk annesi Sampat Pal Devi tarafından 2006 yılında yaygın aile işi şiddete ve kadınlara yönelik diğer şiddet türlerine karşı mücadele için kurulmuş. Gulabi’ler eşlerine şiddet uygulayan erkekleri “ziyaret ediyorlar” ve bu eylemlerine son vermezlerse onları bambu sopalarıyla dövüyorlar.

2008’de, Banda adlı bir bölgede bir elektrik kurumunu bastılar ve görevlileri rüşvet almak için kestikleri elektrikleri yeniden açmaya zorladılar. Ayrıca çocuk yaşta evliliğe ve başlık parasına karşı da mücadele veriyorlar ve kadınlara yönelik okuma yazma kursları düzenliyorlar.

Hindistan medyasında olumlu bir şekilde yer alan grubun 2008 itibariyle 20 bin üyesi var ve Paris’te de bir temsilciliğe sahip.

Gulabi Çetesi, 2010 yapımı bir filme [Pink Saris (Pembe Sariler¹), Kim Longinotto] ve 2012 yapımı bir belgesele de [Gulabi Gang (Pembe Çete), Nishtha Jain] konu olmuş. Bir başka film ise (Gulab Gang), 8 Mart 2013’te gösterime girecek.

Pembe sariler giyiyorlar ve yolsuzluk yapan görevlileri ve eşlerine şiddet uygulayan erkekleri sopa ve baltalarla kovalıyorlar. Hindistan’ın kuzeyindeki Uttar Pradeş eyaletinin Banda bölgesindeki yüzlerce kadın, kendilerini gururla “gulabi çetesi” (pembe çete) olarak adlandırıyor ve yanlış yapanların kalbine korku salıp işini yapmayan memurlarınsa haset bakışlarına maruz kalıyorlar.

Banda’nın pembe giyen kadınları, siyasi partilerden ve sivil toplum örgütlerinden yakın zamana kadar uzak durdular, çünkü kurucuları Sampat Pal Devi’nin sözleriyle, “onlar ne zaman destek verseler hep bir karşılık bekliyorlar.”

En yoksul olanlar

“Buralarda kimse bize yardım etmiyor. Devlet görevlileri ve polis yolsuzluğa batmış durumda ve yoksullara karşılar. Bu yüzden bazen adaleti kendi ellerimizle sağlamak zorunda kalıyoruz. Bazen de yanlış yapanları teşhir ediyoruz,” diyor Sampat Pal Devi.

Banda, Hindistan’ın nüfus yoğunluğu en yüksek eyaletlerinden birinin en yoksul bölgesi olan Bundelkhand’da, kendi haline terk edilmiş bir yer. Hindistan’daki en yoksul 200 bölgeden biri. Toplam 600 köyde yaşayan 1,6 milyonluk nüfusun yüzde 20’si aşağı kastlardan veya dokunulmazlardan² oluşuyor.

Banda’nın yukarı kastların hâkimiyetindeki feodal ve erkek egemen toplumunda yoksulluğun ve ayrımcılığın yükünü en çok kadınlar çekiyor. Başlık parası ve aile içi ve cinsel şiddet çok yaygın. Dolayısıyla bu yoksulluk, ayrımcılık ve erkek şovenizmi içinde böyle bir kadın çetesinin ortaya çıkması pek de şaşırtıcı değil.

Çetenin kurucusu Sampat Pal Devi, bir dondurma satıcısının eşi, beş çocuk annesi ve eski bir sağlık çalışanı. “Biz kelimenin gerçek anlamında bir çete değiliz aslında. Biz bir adalet çetesiyiz,” diyor.

“Yolsuzluğun kökünü kurutacağız”

Sampat’ın içindeki isyan tohumları, anne babasının onu okula göndermeyi reddetmesi ile atılmış. Protesto etmek için, mahallenin duvarlarına, yollarına yazılama yapmaya, resim çizmeye başlamış. Sonunda okula gönderilmiş ama çocuk evliliklerinin yaygın olduğu bölgede, dokuz yaşına geldiğinde evlendirilmiş. 12 yaşında kocasının yanına taşınmış ve 13 yaşında ilk çocuğunu doğurmuş.

Evde tencerenin kaynaması için, sağlık görevlisi olarak çalışmaya başlamış ancak işi onu tatmin etmediği için bir süre sonra bırakmış: “Sadece kendim için değil, halk için çalışmak istiyordum. Zaten insanlarla toplantı yapmaya, bir derdi olan, mücadele etmek isteyen kadınlarla dayanışma ağları örmeye başlamıştım ve bir grup oluşmuş durumdaydı.”

Ancak Gulabi çetesi, tam olarak “erkek pataklayan” bir feminist grup sayılmaz. Kocaları tarafından evden atılan 11 kadının eve geri dönmesini sağlamalarını “kadınların erkeklerle yaşaması gerekir” diye gerekçelendiriyorlar.

Herkesin sempati ile baktığı gruba bazen erkekler de katılıyor ve çocuk evlilikleri, başlık parası, su kaynaklarının tükenmesi, tarım sübvansiyonları ve hükümet projelerindeki fonların nasıl cebe indirildiği konusunda heyecanlı konuşmalar yapıyorlar.

Sampat, “Hindistan’daki köy toplumu kadın düşmanlığı ile dolu. Onları eğitmeyi reddediyor, çocuk yaşta evlendiriyor, para için satıyor. Köylü kadınların eğitim görmesi ve kendi ayakları üzerinde durabilecek bağımsızlığı kazanması gerekiyor,” diyor.

Kadınlar, Gulabi çetesinin resmi olmayan merkezi işlevini gören pembe renkli binaya gelip, ne polisin ne de içinde yaşadıkları toplumun bir şey yaptığı korkutucu öykülerini anlatıyorlar. Bu merkezden ya kulaktan kulağa duyduklarından ya da çetenin manşetlere çıkan zaferlerini okuyarak haberdar oluyorlar.

Grubun odağında kadına yönelik şiddet ve ayrımcılık olsa da, su sorunu, elektrik kesintisi, yaygın yolsuzluk gibi sorunlarla da uğraşmaları, Gulabi çetesini bir toplumsal mücadele odağı haline getiriyor. Halk arasındaki anlaşmazlıklara da hakem rolünde müdahale edebilmeleri ise onlara bir nevi “yeniçağın kabadayıları,” “sosyal eşkıyalar” imajı kazandırıyor. Ama erkek egemen değerler üzerine kurulu bir çeteden ziyade, kadınların eşitlikçi, adalet yanlısı kolektif eylemini harekete geçiren bir örgütlenme tarzı.

Kaçınılmaz politikleşme

Yakın zamana kadar politika çarklarının dışında hareket etmişler. Bir keresinde polis tarafından “militan Maoistler” olarak adlandırılmış ve saldırı ve iftira ile suçlanmışlar. Ancak hem Maoist iddiası hem de suçlamalar geri çekilmiş.

Bölgede suç ve yolsuzlukla mücadelede belli bir mesafe kat eden grubun lideri Sampat, 2006’da bağımsız aday olarak eyaletteki bir seçime katılmış ancak sadece 2800 oy alabilmiş.

2011 Ekim ayında, ilk kez 21 çete üyesi, yerel seçimlere katılmış ve encümenliğe denk görevlere seçilmişler. Yetkilerini, yolların onarımı, kanalizasyon yapımı, içme suyu sağlanması ve tarımın geliştirilmesi gibi projelerde kullanmışlar. Daha önce onları dinlemeyen köy muhtarlarını ikna etmek kolay hale gelmiş.

Bu sürecin siyasal geleceklerinin başlangıcı olduğunu düşünüyorlar. Güçlerini sokakların ötesine taşıyıp meclislere, karar alma organlarına ulaşmaya ve yoksulların sesi olmaya çalışacaklarını belirtiyorlar.

Sampat, “Beni öldürmeye, tutuklamaya, aşağılamaya ve susturmaya çalıştılar,” diyor, “ama işler kadınlar için düzelmedikçe pes etmeyeceğim.”

1- Geleneksel Hint kadın elbisesi
2- Hindistan’ın kast sistemine dâhil edilmeyenler. “Paryalar” olarak da bilinirler. En aşağı tabaka sayılırlar ve hiçbir hakları yoktur ancak onlara “dokunulmaz.”

Dünyadan Çeviri

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
k_zg_n
Kızgın
0
_a_rm_
Şaşırmış
https://devrimcidusun.org/wp-content/uploads/2021/04/1.png
Giriş Yap

Devrimci Düşün Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!