İSTANBUL – ‘Taksim ısrarından tek bir adım dahi geri adım atmadıklarını’ iddia ederek siyasi iktidardan ‘Taksim yasağı kaldırılsın’ ricasında bulunan DİSK, KESK, TMMOB ve TTB ile onlara eklemlenen siyasi partiler, politik kurum ve gruplar İstanbul 1 Mayıs’ı Kadıköy’de kutladı.
Araç ve metro ulaşımının engellenmesinden dolayı tüm yolu yürümek zorunda olan kitle, Haydarpaşa ve Söğütlüçeşme olmak üzere iki koldan miting alanına yürüdü.
İstanbul Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Sabancı, Marmara, İstanbul Medipol Üniversitesi gibi birçok üniversiteden öğrenciler, kendi hazırladığı dövizler ve pankartlarla kortejler oluşturarak eyleme katıldı.
İstanbul Teknik Üniversitesi Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği Öğrencisi Berfin Özdemir, 19 Mart’ta Beyazıt barikatlarının yıkılmasıyla hukuka ve demokrasiye yapılan darbe girişiminin ardından sokaklara döküldüklerini söyleyerek “İTÜ’de de çok büyük bir direniş vardı. Biz şunu fark ettik ki gençlik olarak direnişimizi işçi ile emekçiyle sermayeye karşı birleştirmemiz gerekiyor. Bizim taleplerimiz bu daha geleceksiz olduğumuz düzenden çıkıp kendimize daha demokratik bir gelecek bırakmak. Biz, Ekrem İmamoğlu’nun diploma iptaline karşıyız, tutuklu arkadaşlarımızın serbest bırakılmasını istiyoruz, sermayeye peşkeş çekilen üniversite kampüslerinin serbest kalmasını istiyoruz” dedi.
Özdemir “Gençlik olarak işçiyle el ele yürümeliyiz. Biz de geleceğin işçileriyiz. Ve biz de burada işçilerle yan yana kol kola olmak istiyoruz” dedi ve İTÜ öğrencileri olarak birkaç patron için değil halk için, toplum için, kamu için Samandağ’daki depremzedeler için çalışmak istediklerini söyledi.
“Daha güvenli kampüsler istiyoruz”
Özdemir şöyle devam etti: “Biz Ayşenur ve İkbal eylemlerinden bugüne kadar kadınların sokakta bile güvende hissedemediği, akademide erkeklerle eş görülmediği ve sürekli önünün kesildiği, tacize ve mobbinge uğradığı bir süreç içerisindeydik. Ayşenur-İkbal döneminde, 25 Kasım ve 8 Mart’ta hepimizin sokaklara döküldüğü zamanlardı. Süreç Ekrem İmamoğlu ile başladı ama biz kadınların talepleri de vardı. Sokaklarda güvenli yürüyebilmek, cinsiyet eşitsizliğini ve ataerkiyi ortadan kaldırmak ve eş değer görülmek istiyoruz. Daha güvenli kampüsler istiyoruz. Üniversitelerdeki Celal Şengör gibi tacizci akademisyenlerin kampüslerimize alınmasını istemiyoruz.”
“Kampüslerdeki talepleri alana taşıdık”
Üniversitelerin sayıları giderek artan özel güvenlik birimleri ve sivil polislerle adeta açık hava hapishanelerine dönüştürüldüğünü söyleyen, Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Son Sınıf Öğrencisi Burak Siperli, “Burası aynı zamanda o gençliğinin iradesinin kendi kampüslerindeki taleplerinin de yükselteceği de bir alan. Bizim için bu anlama da geliyor. Bunlardan biri tepeden inme bütün kayyımlar acilen yok edilmeli yerine rektörleri üniversite bileşenlerinin seçtiği üniversiteler tekrardan hayata geçirilmeli. Kendi deneyimimden bahsetmek istiyorum. 2019 girişliyim üniversiteye. Olabildiğince alım gücü yüksek bir dönemden geçmiştim ve alım gücünün düştüğü, bursların hiçbir şeye yetmediği bir zamandayız. Yemekhanelere öyle bir zam geldi ki bugün üç öğün yediğinizde herhangi bir KYK bursu karşılamıyor yemekhane ücretlerini. Ben derslerimi seçiyorum ama sonra mesaj atıyorum hocalara ‘Hocam ben bugün çalışmak zorundayım’ diyoruz. Ders programlarımızı çalışmak zorunda olduğumuz yere göre düzenlemek zorunda kalıyoruz” dedi. Siperli, “Gençliğin talebi insanca bir yaşam, insanca bir ücret, insanca bir sendikalaşma hakkı” ifadeleriyle kendisini 1 Mayıs alanına getiren taleplerini paylaştı.
Ayrıca mitingte konuşan Malatyalı Kürt bir emekçi Mehmet Doğan, “Ülkemize barış ve huzur gelsin istiyorum. Bu süreçten umutluyuz. Özgürlük ve çalıştığımız emeğin karşılığı” dedi.
“Hakkımızı grevde direnerek kazandık”
1987’deki Topkapı ambarlarındaki greve katılan ve emekli olan bir işçi ise “Bize o zaman patronlar bunlar eşekler diyordu. Bunların sigortası olmaz diyordu. Mücadele verdik, sendikalı olduk. 1987 grevinde bizim o dönem başkanımız Sabri Topçu’ydu. Orada bin kişi örgütlü bir yapıdaydık. Ve oradaki insanların hepsi emekli oldu. Ama örgütlü olduğu için emekli oldu. Örgütlü olmasaydı, sendikası olmasaydı işveren sigortasını yatırmazdı. O örgütlü yapı sayesinde emekli oldu herkes” dedi.
“Hakkımızı savunmak için greve çıkmıştık. Sendikalı olmanın ne kadar doğru olduğunu öğrendik grevimizden. Bu devran işçiler olmadan dönmez, üretim olmaz” diyen Kartal Hitachi işçisi, “İşe yeni başladım, girdiğim gibi greve çıktım, işçilerin birlik olması lazım. Kadın işçiler olarak her yerde olmamız gerektiğini düşünüyorum. İşçiler birlikte güçlü. Hakkımızı grevde direnerek aldık” diye konuştu.