İSTANBUL – AKP ve Erdoğan’ın kabusu olan milyonların katıldığı Gezi direnişine ilişkin dava yeniden başladı. Yerel mahkemenin beraat kararının İstinaf Mahkemesi tarafından bozulmasının ardından davanın ilk duruşması İstanbul 30’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Dava kapsamında Osman Kavala, Can Dündar ve Memet Ali Alabora’nın da aralarında bulunduğu 17 kişi yargılanıyor.
Duruşma öncesi Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi önünde açıklama yapan Taksim Dayanışması, Gezi ve Kobanê davalarının kumpas davaları olduğunu belirtti, bu davalarda Türkiye’deki demokrasi mücadelesinin yargılanmak istendiğini kaydetti.
“Gezi Yargılanamaz” pankartının açıldığı açıklamaya Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri Sezai Temelli, Serpil Kemalbay, Alican Önlü, Türkiye İşçi Partisi(TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu (KESK) Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, CHP’li milletvekilleri ve çok sayıda kişi katıldı.
‘GEZİ ONURLU BİR DİRENİŞTİR’
İstanbul Baro Başkanı Mehmet Durakoğlu, davayla gözdağı verilmeye çalışıldığını söyledi. Davanın delilsiz olduğunu dile getiren Durakoğlu, “2013’ten bu yana görülen davalar beraatla sonuçlandı. Bu da beraatla sonuçlanacaktır. Geziyi kriminalize edip topluma gözdağı verilmeye çalışılıyor. Gezi onurlu bir direniştir” dedi.
‘DÜŞLERİMİZİN KİRLETİLMESİNE İZİN VERMEYECEĞİZ’
Taksim Dayanışması adına basın açıklamasını Akif Burak Aktar okudu. Demokrasi tarihinin en parlak ve onurlu sayfalarından biri olan Gezi’nin, hukuka ve gerçeğe aykırı iddialarla, bir kez daha yargılanmak istendiğini söyleyen Aktar, toplumsal muhalefetin en temel hak ve taleplerinin suç unsuru gibi gösterilmek istendiğini, direnişin tarihsel ve meşru gerçekliğinin çarpıtılmaya çalışıldığını kaydetti.
“Gezi’yi kirletemezsiniz” diyen Aktar, “Tarihsel gerçekliği çarpıtma gayretiyle; tarafsızlığı ve masumiyeti çoktan tartışmalı hale gelmiş kurum ve kişilerin sipariş senaryolarıyla, bu ülkenin özgürlük umudu Gezi’nin, demokratik hak ve taleplerimizin, parklarda, meydanlarda, sokaklarda özgürlük, demokrasi ve insanca yaşam için direnen milyonların, Abdocan’ın, Mehmet’in, Ethem’in, Medeni’nin, Hasan Ferit’in, Ali İsmail’in, Ahmet’in ve Berkin’in düşlerinin kirletilmesine izin vermeyeceğiz. Gezi biziz, kurgu değil gerçeğiz” ifadelerini kullandı.
‘KOBANÊ VE GEZİ DAVASI KUMPAS DAVASIDIR’
Açıklamanın ardından kitle duruşma salonuna giderken HDP’li vekiller açıklama yaptı.
İstanbul’da Gezi davasının Ankara’da ise Kobanê davasının olduğunu hatırlatan HDP Milletvekili Sezai Temelli, ikisinin de kumpas davası olduğunu söyledi. Temelli, Gezi ve Kobanê davasında yargılananların Türkiye’de demokrasi mücadelesi verdiğini ve sadece iktidara muhalefet ettiği için mahkeme salonlarında yargılandıklarına dikkati çekti.
‘BU REJİM ÇÖKECEKTİR’
“İktidarın talimatı ile hareket eden bu yargıyı yargılayan biziz” diyen Temelli, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Gezi’de yan yana gelenler Türkiye’nin bu gidişatına o günden karşı çıkanlardır. Özgürlük ve demokrasi isteyenler orada yan yana gelmişlerdir. Aynı olay Kobanê direnişinde de söz konusudur. Eğer bu direniş başarıya ulaşmasaydı, ırkçı ve mezhepçi anlayışın Türkiye’yi nerelere süreceğini biz biliyoruz. Bu ülkenin çoğulcu demokratik bir sisteme kavuşabilmesi cinsiyetçilik, ırkçılık ve mezhepçilik ile her yerde mücadele etmek gerekiyordu ve bizde öyle yaptık. Bizler yan yana, omuz omuza bu faşist rejime karşı mücadele etmeye devam edeceğiz. İnanıyoruz ki tez zamanda bu rejim çöküp gidecek, bu mahkeme salonlarına adalet gelecek ve bu rejim bu salonlarda yargılanacaktır.”
KAVALA: CEZAEVİNDE TUTULMAM GEREKLİ GÖRÜLDÜ
Açıklamanın ardından başlayan davada Osman Kavala ve diğer sanıklar savunma yaptı, İstinaf Mahkemesi’nin beraat kararını bozmasına tepki gösterdi. Duruşmaya SEGBİS aracılığıyla katılan Kavala, davaların birleştirilmesini eleştirerek 3,5 yıl önce başlayan yargı sürecinin yeni bir aşamaya gireceğini söyledi. Davanın 15 Temmuz darbe girişimi öncesinde cemaat üyeliğinden yargılanan polis ve savcılar tarafından kurgulandığını anlatan Kavala, “Gezi protestolarının bir komplo olduğu kurgusu iktidarca benimsendiği ve siyaseten kullanıldığı için, bu anlatıya ters düşen beraat kararlarının bozulması benim için şaşırtıcı olmadı” dedi.
Beraat kararını ve AİHM’nin tutuklanmasına yönelik hak ihlali kararını hatırlatan Kavala, “Cezaevinde tutulmam gerekli görüldü. Suçlamalar değişiyor, bayrak yarışlarında bayrağın elden ele geçmesi gibi farklı yargıçlar ve mahkemeler yere düşürmeden tutukluluğumu birbirlerine geçiriyorlar” diye konuştu.
Hakkındaki casusluk suçlamasına ilişkin hiçbir bulgu olmadığını savcıların da bildiğini söyleyen Kavala, “Savcılık, casusluk faaliyetlerinin çok gizli yürütülmüş olmasıyla açıklıyor. Arthur Miller’ın McCarthy döneminde kaleme aldığı ‘Cadı Kazanı’ adlı oyunda, savcının doğası gereği görülemeyecek bir faaliyet olduğundan cadılık suçlaması için delil ve tanık aranmasına gerek olmadığını söylemesi gibi. Diğer taraftan da, sivil toplum kuruluşlarının casusluk için kullanıldığına dair demokrasi karşıtı bir komplo teorisine başvurarak, sözlük anlamından farklı bir casusluk suçu kavramı geliştiriyor” dedi.
Siyasetin her dönem yargı sürecinde etkili olduğunu söyleyen Kavala, Almanya’da Nazi döneminde casusluk suçlamaları için kullanılan ‘Landesverrat’, yani devlete ihanet kavramını hatırlattı, kendisi için de benzer bir süreç işletildiğini kaydetti.
Tutuksuz yargılanan Mücella Yapıcı ise, İstinaf Mahkemesi’nin beraat kararlarını bozma ilanını reddettiğini söyleyerek, beraatini istedi.
Avukatların taleplerini dinleyen mahkeme heyeti, mahkeme başkanının şerhine rağmen Kavala’nın tutukluluk halinin devamına karar verdi. Duruşma 6 Ağustos’a ertelendi.(etha)