ANTEP – Mehmet Kaplan’ın pencereden atarak katlettiği Duygu Delen’in ölümüne ilişkin görülen 4. duruşmada, bilirkişi raporunu hazırlayan uzmanlar dinleniyor. Soruşturma aşamasında olaya ilişkin bilirkişi raporu sunan Prof. Dr. Hakan Kar, Delen’in ölümünün aydınlatılması için psikolojik otopsi yapılması önerisinde bulundu. Kar, Prof. Dr. Nadir Arıcan’ın sanık avukatlarının talebi üzerine hazırladığı ve Duygu Delen’in ‘düşerken bilincinin açık olduğunun’ iddia edildiği bilirkişi raporuna da karşı çıktı. Duygu’yu katleden Mehmet Kaplan, “ev hapsi” şartıyla tahliye edildi.
Duruşmaya Mehmet Kaplan, Delen Ailesi avukatları Mehmet Balcı ve Ömer Faruk Akan, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü adına Av. Şafak Nur Atmaca, TBB Kadın Hakları Komisyonu adına Av. Meriç Güzel, sanık avukatı Enes Akbulut katıldı. Duruşmayı Delen ailesi de takip etti.
Sanık avukatlarının talebiyle bilirkişi raporu hazırlayan heyette yer alan Adli Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Nadir Arıcan, Murat Akbaba, Alpaslan Can, Çağlar Özdemir de duruşmada hazır bulunurken soruşturma aşamasında dosyaya bilirkişi raporu sunan Prof. Dr. Hakan Kar ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi’yle (SEGBİS) duruşmaya katıldı.
‘VÜCUTTA OLAN EKİMOZLARIN TAMAMI ALTTAKİ KEMİK YAPISIYLA İLGİLİ’
Duruşma Adli Tıp Uzmanı Nadir Arıcan’ın beyanıyla başladı. Raporu, dosyayı inceleyip, olay yerini görüp eldeki bulguları değerlendirdikten sonra hazırladıklarını söyleyen Arıcan, rapordaki hususları tekrar etti. Yüksekten düşme durumlarının intihar veya cinayet olduğuna dair yorum yapmaktan kaçındıklarını dile getiren Arıcan, “Vücutta oluşan ray şeklindeki ekimozların tamamı alttaki kemik yapısıyla ilgilidir. O yaralar ev içerisinde değil düşmeye bağlı olarak oluşan yaralanmalardır. Bu yaralanma şekilleri de düşme kaynaklı yaralanmalardır. Ölüme neden olan yaralanmalar tamamen yüksekten düşmeyle uyumludur. Görüntülerde kişinin yüksekten düşerken aktif hareket yaptığı, korunma refleksi gösterdiğini fark ettik. Bu bulgular bilincin kapalı olmadığını gösteriyor. Bilincin tamamen kapalı olacağı nitelikte bir travma söz konusu değildir” ifadelerini kullandı.
Mahkeme Başkanı’nın “Maktul kendisini sanığa karşı bedenen savunabilir mi? Düşme öncesinde maktul sanığa karşı balkonun durumu itibariyle karşı koyabilir mi?” sorularına ise Arıcan şu iddialarla yanıt verdi: “Evet, maktul kendisini savunabilir. Balkonda kendisini koruma durumunu net olarak açıklayabilmemiz çok güçtür. Ancak eldeki bulgular karşı koyma imkanı ve gücüne sahip olduğunu göstermektedir.”
Arıcan, “olayın intihar mı yoksa cinayet mi olduğu noktasında tıbbi yönden net ve kesin bir ayrım yapmalarının mümkün olmadığını” öne sürdü.
Diğer bilirkişi raporuyla ilgili de konuşan Arıcan, “Orijinin mahkeme tarafından değerlendirmesi gerektiği söylendikten sonra olayın geliştiği ortama ilişkin bir yorum yapılmış bizim buna katılmamız mümkün değildir. Mahkemenizce alınan bilirkişi raporunda da bilincin tam kapalı olmadığı belirtilmiştir” dedi.
“Olay yerindeki kemer vücuttaki yaraları oluşturabilir mi,” sorusunu yanıtlayan Arıcan, “Yaralar kemer ile oluşmuş olsaydı ekimozlar paralel olarak görülürdü. Ancak ölçüler açısından böyle bir uyum yok. Ray şeklindeki ekimoz izinin kıvrılmış olması alttaki kemiğin de kıvrılma yapısından kaynaklıdır. Kapının ve perdenin durumu gibi tüm hususlar birlikte değerlendirildiğinde bir kişinin başka birisini oradan sürükleyerek götürmesi pek mümkün değildir” iddiasında bulundu.
‘ELLERİ REFLEKS OLARAK AÇIK’ İDDİASI
Delen Ailesi’nin Avukatı Ömer Faruk Akan ise Arıcan’a, “Duygu’nun düşerken avucunun ve elinin açık olması düşüşteki hava sürtünmesinden kaynaklı olabilir mi ile madde ve alkolün sanık üzerinde nasıl bir etkisi olmuştur?” sorularını yöneltti. Arıcan’da, “Hayır olamaz biz bunu refleks olarak değerlendiriyoruz. Gerek alkol gerek uyuşturucunun nasıl bir etki gösterdiği kişiye ve aldığı miktara göre değişir” diye yanıtladı.
Delen’in ölümüne ilişkin soruşturma aşamasında bilirkişi raporu hazırlayan Prof. Dr. Hakan Kar ise kendi raporunun, raporun eldeki mevcut delilleri değerlendiren bir nitelikte olduğunu ifade ederek Arıcan’ın raporuna önemli eleştiriler yöneltti.
‘REFLEKS HAREKETİ OLMASI İMKANSIZ’
Delen’in düştükten yaklaşık 45 dakika daha yaşamını sürdürdüğünü paylaşan Kar, “Duygu’nun vücudunda oluşan lezyonların düşmeyle mi yoksa darptan kaynaklı mı oluştuğu hususunu net bir şekilde değerlendiremeyiz. Olayın orijinini değerlendirmek adli tıp uzmanlarının değil hukukçuların işidir. 4 kişilik bilirkişi heyeti olayın kazara olamayacağını yazmış geriye iki ihtimal kalıyor. Bu iki ihtimal içinde bilimsel veriler sunmalıyız. Düştüğü esnada sol el yere temas etmiyor. Ellerin refleksle açıldığı görüşüne katılmıyorum. Refleks hareketi olması durumunda neden önce kafa yere değiyor. Ben bilincin kapalı olduğu konusunda net bir tespit yapmıyorum ancak eldeki veriler kapalı olduğunu işaret ediyor. Parmakların açık olmasından bilincin açık olduğuna net bir şekilde varılmış olmasını anlamadım. Bilincin açık olup olmadığı konusunda dosyaya sunulan görüşler arasında çelişki bulunuyor” diye konuştu.
‘TIPTAN GÖRÜŞ SORULMALI’
Düşmeye bağlı oluştuğu belirtilen ray şeklindeki ekimozlarla ilgili olarak dosyaya sunulan bir olgu olduğunu sözlerine ekleyen Kar, sözlerine şöyle devam etti: “Dünyada tek örneği olan bu örneğin Delen’de ki yaralanmayı açıklamak adına göstermenin doğru olmadığını düşünüyorum. Bu olgu literatürde çok çok az vardır. Eğer böyle bir şey varsa hocalarımız neden kitaplarında yazmamış. 90 yaşındaki bir insanda sadece kolda ve iki adet olan olgunun Duygu Delen’de sağ kol ile ön kolda ve sol bacakta meydana gelen beş veya altı adet ray şeklindeki ekimozları ekarte etmeye yönelik olduğunu düşünmekteyim. Ben yüksekten düşmelerdeki otopsilerde ray şeklinde ekimozla karşılaşmadım. Delen’in sol bacağı düşme eylemi tamamladıktan sonra sadece 10-20 cm bir mesafeden yere çarpıyor. Ancak boylu boylu boyuna uzanan ray şeklindeki ekimoz görüşüne katılmıyorum. Ayrıca sağ kolda humerus olarak tabir edilen kemiğin kadınlardaki büyüklüğü dikkate alındığında eni 2, 2,5 cm aralında değişmektedir. Oysa buradaki oluşan ray şeklindeki ekimozun genişliğinde 5 cm’dir. Ray şeklindeki ekimozlarında gelişimi ile ilgili alınan raporlarda çelişki mevcuttur. Bu nedenle bu hususta adli tıptan görüş sorulmasının faydalı olacağı kanaatindeyim.”
Prof. Dr. Nadir Arıcan’la birlikte 3 adli tıp uzmanının hazırladığı raporda dünyada çok çok az görülen bir detayı sunmalarını doğru bulmadığını kaydeden Kar, “Benim raporumda olayın net olarak nasıl gerçekleştiğine ilişkin bir yorum mevcut değildir. Bu gibi olgularda psikiyatrik açından değerlendirmeler yapılır. Buna adli psikolojik otopsi yapılır. Psikolojik otopsinin olayı aydınlatmaya yardımcı olabileceğini düşünüyorum” şeklinde konuştu.
ARICAN’DAN İLGİNÇ DEĞERLENDİRMELER
Prof. Dr. Hakan Kar’ın beyanlarına karşı söz alan Prof. Dr. Nadir Arıcan’da, “Ekimozlarla ilgili yaptığımız tespitin çok nadir görüldüğünü raporumda ve konuşmamda belirttim. Çok nadir görülmesi bunun olmayacağı anlamına gelmez. Hakan hoca düşme anında bilincin kapalı olduğu ancak canlı olduğunu belirtmiş. Biraz farklı bir yorumla karşılaştık. Bilincin açık olmasının gerekçesi görüntülerdeki aktif hareketlerdir. Baş bölgesindeki yaralanma olay öncesi olduğu demek büyük bir yanılgıdır. İpe rağmen aynı şekilde düştüğünü öngöremeyiz. Çamaşır iplerine çarptığı kesin çünkü ipler kopuyor” ifadelerine yer verdi.
‘ALKOLÜN ETKİSİ KİŞİDEN KİŞİYE FARKLILIK GÖSTERMEKTEDİR’
Cevabın ardından Avukat Pak, Hakan Kar’a, “Bilincin açık olduğunu kabul etmemiz için hangi bulgulara bakmamız gerekiyor?” sorusunu yöneltti. Bilincin kademelerinin olduğunu aktaran Kar, “Ben raporda ‘Bilincin belli gerekçelerle kapalı olduğunun kabulü gerektiği’ şeklinde yazdım. 3 tane çelişkili ifade var. Ben kararda benim görüşüm ifadem esas alınsın demiyorum. Bunun yerine farklı bir adli tıp heyetinden görüş alınabilir. Bilincin açık olduğunu anlayabilmek için ses duyulabilirdi, farklı görüntüler olabilirdi. Ancak bunların hepsi varsayımdır. Duygu’nun elinin açık olması ve dirsek hareketinin yere ilk temas eden kısmın baş ve sırt olması nazara alındığında bilincin açıklığı yönünde net bir kanaat oluşturmaya yetmeyeceğini ifade ettim. Ben raporumda sanığın alkol komasında olduğu yönünde bir değerlendirme yapmadım sadece tıbben normal standart bir insanın 200-250 mg alkollü olması halinde alkol zehirlenmesi kabul edilmektedir yazdım. Alkolün etkisi kişiden kişiye farklılık göstermektedir” sözlerine yer verdi.
‘RAPORUMDA BİR SENARYO YAZMADIM’
Sanık avukatı Enes Akbulut da Hakan Kar’a, “Hazırladığınız raporda “Olay yerinde öfke kontrolünü kaybetmiş bir insan” diyorsunuz ama Mehmet’in Duygu’nun düşmeden sonra gösterdiği davranışlarını neden değerlendirmiyorsunuz?” şeklinde soru sordu. Raporunda bir senaryo kurmadığını vurgulayan Hakan Kar, “Sanığın psikolojik durumunu bu alanda uzman olan kişiler değerlendirebilir. Raporumda evin içerisindeyken Mehmet Kaplan’ın Duygu’ya yönelik öfke kontrolünü kaybederek şiddet gösterdiği konusunda net bir tespit yapmadım. Sadece kanındaki alkol miktarının öfke kontrolünde zorluğa neden olabileceği yönündeki tıbbi kabulden bahsettim” ifadelerini kullandı.
Duruşma, Adli Tıp Uzmanları beyanlarının sona erdiği duruşma avukat, müşteki ve sanık beyanlarıyla devam etti.
Hakkında, “ağırlaştırılmış müebbet” ve 32 yıla kadar hapis cezası istenen Mehmet Kaplan, “ev hapsi” şartıyla tahliye edildi. YGU