“Sanat, çağın duyarlılığı için
bir meydan okumadır.”[1]
Cengiz (Gündoğdu) hoca(mız) zamana da, egemen düşünceye de meydan okumaya ısrarla devam ediyor. Yarının, geleceğin ahlâkı estetik konusunda da hepimize, herkese hayat bilgisi dersi vermeyi sürdürüyor. Hem de, “estetik” denildiğinde akla ilk gelenin estetik ameliyat olduğu kapitalist kültürel çölün orta yerinde!
Büyük bir öneme haiz ‘Estetik Kategoriler-Bilimsel Maddeci Diyalektik Estetiğe Giriş’[2] başlıklı yapıt, Berrin Taş’a duygu yüklü estetik bir ithaf ile başlıyor. Yılların can yoldaşlığına bir minnetin ifadesi.
Yapıtın “Estetik Kategorilere Giriş” başlıklı “Birinci Bölüm”ünde (ss.11-62), “Bilimsel diyalektik maddeci öğretinin, insanlığın estetik düşünce tarihinin en yüksek aşaması” olduğunun altı çiziliyor.
“Maddeci diyalektik estetiğin bilimselliği” Marksist açıdan, gerekçeleriyle izah edilirken; “Güzel-olan”ın, “İnsandan başla”dığı ve “sanatla sınırlandırılamayacağı” hatırlatılıyor. Şaşırtıcı zenginlikteki örnekler ile…
Yapıtın “Aydınlığı Örenler” başlıklı “İkinci Bölüm”ünde (ss.63-108) pozitif; “Üçüncü Bölüm: Karanlığı Örenler”de (ss.109-154) negatif örnekler ustalıkla, birer birer sıralanıyor.
* * * * *
“Estetik” konusunda söz edebilecek isimlerin bir elin parmağı kadar az olduğu yerküre ve coğrafyamızda bu alanda İsmail Tunalı’nın ‘Marksist Estetik’i[3] yanında Afşar Timuçin[4] ile Murat Belge’nin -tartışmalı- yapıtından[5] söz edebiliriz.
Özellikle Gyorgy Lukács[6] ile George Thompson, Terry Eagleton, Raymond Williams’ın Marksist estetik konusundaki yapıtları da atlanmamalıdır.
Evet, estetik üzerine ne Karl Marx ne de Friedrich Engels doğrudan bir yapıt kaleme almamışlardır; ancak Marksist kuramda sanatı üretim ilişkileri bağlamına yerleştirmekle Marksist estetiğin temel ilkesini ortaya koymuşlardır.
Antik Yunanca’da “aisthetike/ duyum” sözcüğünden mülhem estetik, hayat ile sanatın bileşkesidir.
Kökeni Platon’dan Alexander Gottlieb Baumgarten’a, Immanuel Kant ile Friedrich Hegel’e uzanan, güzel üzerine düşünmeye çağıran güzel ile sanatların doğasını inceleyen felsefe dalıdır.
Immanuel Kant’a, “Dünyadaki tek objektif yargı estetik yargıdır,” dedirtendir.
“Duyusal bilginin mantığıdır,” vurgusuyla Alexander Gottlieb Baumgarten’ın, “Estetik, güzel üzerine düşünmedir. Bu hususta temel belirleyici ‘motiv cognitio sensitivia/ duyusal bilgidir’dir,” biçiminde ifade ettiğidir.
Hegel’in de, ‘Estetik Dersleri’nde, “Estetik sözcüğü, aslında duyu bilimi; duyma bilimi anlamına gelmektedir. Bu bakımdan, bu derslerin asıl konusunu yansıtmaktan uzaktır. Estetik adından hoşnut olmasak da, bu adı kullanmakta bir sakınca yoktur. Yeter ki Estetik dediğimiz zaman, güzel sanatın felsefesi anlaşılsın,”[7] notunu düştüğüdür.
Aristoteles’in dediği gibi “Ahenk ve uyumdur.” Veya estetik kaygı insan(lık)ın olması gereken hâlidir.
“Olmazsa olmaz” bir öğe olarak estetik, düşüncenin bir biçimidir. Alexander Gottlieb Baumgarten’a göre de, bir çeşit mantıktır ya da onun deyişiyle “Mantığın küçük kız kardeşi”dir
Estetik, bir nesnenin/ durumun, doğuştan gelen veya deneyimlerle edinilen bilgilerle karşılaştırılma noktasıdır. Ve en önemlisi de “Estetik kavrayış sanki bir meydan okumayla karşı karşıya, sanki kaosta boğulmakta”yken;[8] ideolojiden ayrılmaz…
Varlığı anlamlandırırken; güzelliği duyusal bir mantık platformuna oturtmaya çalışan bilimdir estetik.
Estetiğin ya da estetik bilginin varmak istediği şey, son noktası; hakiki bilgidir. Tasavvurla reel varlığın uyuşması hakikattir, gerçek bilgidir.
Estetik kavramı, güzel olanı aramak ve duyumsamaktır.
O, her şeyden önce sanatın değer yüklemesi için gerekli bir alandır. Sanatın “özgün” dünyasına girerek onun insan zihninde somutlaşmasını sağladığı kadar; kurumsal boyutunu da ortaya çıkarmıştır.
Estetik, sanatsal etkinliğin, çeşitli yollarla ‘Dış(a)vurumlarını çözümlemede ve değerlendirme ölçütlerinin oluşturulmasına katkıda bulunur.
Onun görevi, bulanık ve karmaşık olan duyuya dayalı bilginin mükemmelliğini araştırmaktır.
Peki estetik niye gereklidir, insana ne kazandırır?
Güzel vasıtasıyla kurulan ilgi ve bu ilginin sürekliliği insanın objeler dünyasına bakışını değiştirir. Objeler üzerine verdiği hükümleri birer beğeni yargısına dönüşür. Bu ilgilerle estetikten yola çıkarak, erdemli olma ve yüksek bir ahlâka kavuşma böylece dolaylı biçimde sağlanır.
Yani geleceğin ahlâkıdır, olacaktır estetik!
* * * * *
Estetiğin sanat ile iç içe geçen bağıntısına gelince: “Sanat, estetiğin bir icadıdır,” yanıtını verir Octavio Paz…
Çünkü sanattan ayrılamaz olan (hadi olması gereken diyelim) estetik yaratım, her şeyden önce bir toplumsal faaliyettir
Tam da bunun için kapitalist üretim tarzının sanatı durmadan metalaştırıp; de-estetize ettiği güzergâhta, “Kimin İçin?” sorusunu net biçimde yanıtlayan sanatsal faaliyet, insani faaliyet(leri) yabancılaşmadan kurtarmaktır.
* * * * *
Bunu yapabilecek de Marksist sanattan, estetikten başkası değildir.
Hatırlansın, Karl Marx’ın, “Kapitalist üretim birtakım manevi üretim dallarına örneğin sanata ve şiire düşmandır,”[9] biçimimde ifade ettiği vahşetin ortasında bir karşı koymadır sanat.
Kabaca, bir şey ortaya koyma ve yaratma anlamına gelen sanat, insan duygu, düşünce ve güzellik anlayışının belirli bir tasarım içinde ve estetik formda ifade edilmesidir. Sözünü ettiğimiz yaratma/ yaratıcılık dış dünyanın, insanın, toplumun basit biçimde yansıtılması olamaz.
Sanat, toplumdaki çelişkileri çarpıcı bir biçimde gösterip, estetize ederek sunarken; nesneyi dönüştürmekle kalmaz, kendini de dönüştürür. V. İ. Lenin’in ifadesiyle “İnsan bilinci nesnel dünyayı yalnızca yansıtmakla kalmaz, ama aynı zamanda onu yaratır da.”
Verili gerçeklik ile insanın söz konusu gerçekliğe müdahale edip, onu dönüştürerek yeniden yaratmasına ilişkin diyalektik, sanatta doğrudan somutlanır.
Bu hâliyle sanat, bir toplumsal bilinç biçimidir. Yani o biçimi belirleyen insanın toplumsal varlık koşullarıdır. Dolayısıyla kapitalist toplumda burjuva sanatta ifadesini bulan bilinç, burjuva bilinci/ ideolojisidir. Burjuva sanat, egemen ideolojinin geniş kitlelere empoze edildiği bir üretim alanıdır.
Toplumun uzlaşmaz karşıt sınıflara bölündüğü, çelişkilerin her alanda bir çatışma biçiminde kendini dışa vurduğu kapitalist düzende, sınıflardan ve onların çıkarlarından bağımsız, kendinden menkul bir sanat olamaz.
Ve her çağın egemen fikirleri o çağın egemen sınıfına aitken; V. İ. Lenin hatırlatır: “Sayın burjuva bireyciler, mutlak özgürlük üstüne çektiğiniz söylevlerin ikiyüzlülükten başka bir şey olmadığını söyleyeceğiz sizlere. Para gücü üzerine kurulmuş bir toplumda, bir avuç zengin insan asalak hâlinde yaşarken emekçi yığınların yoksulluk içinde süründükleri bir toplumda gerçek, fiili hiçbir ‘özgürlük’ olamaz… Burjuva yazarın, sanatçının, oyuncunun özgürlüğü, para kesesine, çürümeye, satılık olmaya gizlice (ya da ikiyüzlü biçimde gizlice) bağımlılıktan başka bir şey değildir.”[10]
“Sanatçı,[11] nesneleri nasıl görmek istediği gibi değil, onları gerçeklikte nasılsa öyle gördüğü için sanatçı”yken;[12] içinde yaşadığı nesnel dünyadan kaçıp kurtulamaz, bu nesnellik üzerinde hareket ederek eserini ortaya çıkartır. Sanat eserinin içeriğinden, maddi-tarihsel şartlara uyup uymadığından bağımsız olarak sanatçı, yarattığı sanat eseri üzerinden hangi tarafta olduğunu ortaya koymuş olur. Her ne şekilde üretilirse üretilsin, içinden çıktığı toplumun lekelerinin, sosyal ilişkilerinin ve sosyal psikolojisinin damgasını taşımayan bir sanat eseri olamaz. Çok açık ki, sınıflı bir toplumda, politika ya da sanat için tarafsızlık, yalnızca egemen sınıfın tarafında olmak anlamına gelir ki, Cengiz Hoca’nın “pozitif” ve “negatif” örneklerinde bu meselenin somutu net biçimde ortaya konuluyor.
Bu çerçevede estetik teorilerini geliştirirken Karl Marx ve Frierich Engels doğal olarak kendi kazanımlarını seleflerinin kazanımlarına dayandırıyorlardı.
Onlara göre sanat, toplumsal bilinci biçimlerinden etmenlerden biridir ve bu nedenle toplumsal bilinçteki değişimin sebepleri insanın toplumsal varlığında aranmalıdır.
Karl Marx ile Frierich Engels, sanatın toplumsal doğasını ve tarih içindeki gelişimini ortaya koydular. Sınıf karşıtlıklarının olduğu bir toplumda sınıf çelişkilerinden ve belirli sınıfların siyaset ve ideolojilerinden etkilendiğini gösterdiler.
İnsanın sanatsal yeteneklerinin, dünyayı estetik olarak algılama, güzelliğini anlama ve sanat eserlerini yaratma kapasitesinin, insan toplumunun uzun süren gelişimi sonucu ortaya çıktığını ve insan emeğinin ürünü olduğuna dikkat çektiler. ‘1844 El Yazmaları’nda Karl Marx, emeğin, insanın güzelliği algılama ve yeniden üretme ve “Güzellik yasalarına uygun olarak” nesneler oluşturma kapasitesinin geliştirilmesindeki rolünün altını ısrarla çizdi.[13]
* * * * *
Alexander Gottlieb Baumgarten’nun, “Gerçekleştirmek istediği idea, güzel üstüne düşünme sanatıdır,” notunu düştüğü estetik konusunda; “En güçlü şeylerden birinin estetik olduğuna inanıyorum,” notunu düşer Kalle Lasn.
Gerçekten de “Estetik görü sanatçının ‘göz olma’ yetkinliğiyle ilgilidir. Sanat yapmak her şeyden önce böylesi bir yetkinliğin koşullarını gerektirir. Estetik yönelim gelişigüzel bir bakışı değil, uyarlanmış bir gözlemi gerektirir. (…) Estetik algıda içsellik kurucu güç olarak işe katılır. (…) Algılayanın algılanan kadar, algılananın algılayan kadar belirleyici olduğunu unutmamak gerekir.”[14]
Kolay mı? Estetik yargılar, soyut akıl yürütmeden ziyade, bildiklerimizi bildiğimiz süreci yönlendirip, biçimlendirirken; o, güzellik niteliklerinin bir kombinasyonudur.
Tam da burada “Güzel’ kavramı devreye girer…
Platon’un, “Şeylere, görünen ya da görünmeyen, gerçek güzelliği veren ne ise işte onu tanımlamamız gerekir”…[15]
Aristoteles’in, “Güzel, düzen ve büyüklük içinde bulunur”…[16]
Plotinos’un, “Güzel, İyi’nin ve Doğru’nun görkemli parlaklığıdır”…[17]
Immanuel Kant’ın, “Estetik yargı, Güzel’den duyulan hazdan önce gelir ve estetik sürecin taşıyıcısıdır… Her türlü çıkardan ve yarardan sıyrılmış bir hazzın konusuna ‘güzel’ deriz”…[18]
Georg Wilhelm Friedrich Hegel’in, “Sanattaki güzel, sonlu bir şeyde tasarlanan bir sonsuzluktur”…[19]
Martin Heidegger’in, “Hakikât, var olanın gizlilikten kurtulmasıdır. Hakikât, varlığın hakikâtidir. Güzellik, bu Hakikât’in yanında ortaya çıkmaz, onunla iç içedir. Eğer Hakikât bir sanat yapıtı içine girerse, o zaman güzellik olarak görünür. Görünen şey, Hakikât’in yapıt içindeki bu varlığı olarak güzelliktir,” biçiminde tanımladığı düşüncede, akılda, ruhta, yaşamda bulunur.
Maddi-fiziki dünyada bulunan güzellik ise bu “mutlak ruh”un, “akıl”ın bir yansıması, somutudur.
* * * * *
Terry Eagleton’ın, “İnsanların sömürüye karşı mücadelesiyle geçmişin edebiyatı arasında bağlantı kurmadıkça, günümüzü tam olarak anlayamayız ve onu etkin bir biçimde değiştiremeyiz… Bu zorunluluğu yerine getirmezsek bizi daha iyi bir sanat ve daha iyi bir topluma götürecek metinleri okumada ve söz konusu sanat biçimlerini üretmede daha az ehil olacağız. Marksist eleştiri, yalnızca Kayıp Cennet ya da Middlemarch’ı yorumlamak için alternatif bir teknik değildir. Baskıdan kurtuluşumuzun bir parçasıdır,”[20] uyarısı eşliğinde toparlarsak: Karl Marx’ın, “Güzellik, estetiğin idealinin doğrudan ifadeyi bulduğu gerçekliğin estetik asimilasyonunun ana pozitif şeklidir,” çerçevesine oturtulması gereken Marksist estetik konusunda kopar(t)ılan yaygaraları bir kenara bırakırsak;[21] estetik, gelecekteki eşitlikçi özgürlük toplumumum ahlâkı olacaktır.
Dünü, bugünü, yarını anlamaya/ açıklamaya ve dünyayı değiştirmeye yarayan Marksizm ile estetiğin iç içeliği, bir yeniden inşa, geleceği kazanıp, biçimlendirme eylemi ile doğrudan ilintilidir. Bir başka deyişle, her şey, Fyodor Mihayloviç Dostoyevski’nin ‘Budala’daki,[22] “Dünyayı güzellik kurtaracak,” deyişi üzeredir.
Louis Althusser’in işaret ettiği gibi, ahlâkın bir çeşit ideoloji olduğunu unutmadan; Karl Marx’ın estetik bağlamlı ahlâki perspektifi özgürlük, insan topluluğu ve kendini gerçekleştirmeyi kapsar ve gelecek toplum projeksiyonu bu temel üzerine kurulur.[23]
O hâlde Cengiz Gündoğdu’nun, “Estetik, insanın yapıp ettikleriyle uğraşan bir disiplindir,” (s.17) uyarısına Karl Marx’ın, “Radikal olmak kökene inmektir ve köken insanın kendisidir,” saptamasını ekleyerek noktalayalım diyeceklerimizi: Eline, beynine, yüreğine sağlık Cengiz Hocam(ız)…
8 Kasım 2020 20:15:27, İstanbul.
N O T L A R
[*] İnsancıl, Yıl:31, No:365, Aralık 2020…
[1] Theodor Wisegrund Adorno.
[2] Cengiz Gündoğdu, Estetik Kategoriler-Bilimsel Maddeci Diyalektik Estetiğe Giriş, İnsancıl Yay., 2020, 154 sayfa.
[3] İsmail Tunalı, Marksist Estetik, Kaynak Yay., 2003.
[4] Afşar Timuçin, Estetik, Bulut Yay., 2008.
[5] Murat Belge, Marksist Estetik-Christopher Caudwell Üzerine Bir İnceleme, İletişim Yay., 1997
[6] Gyorgy Lukács, Çağdaş Gerçekçiliğin Anlamı, çev: Cevat Çapan, Payel Yay., 1986; Gyorgy Lukács, Avrupa Gerçekçiliği, çev:Mehmet H. Doğan, Payel Yay., 1987.
[7] Georg Wilhelm F. Hegel, Estetik-Güzel Sanatlar Üzerine Dersler – Cilt 1, çev: Hakkı Hünler-Taylan Altuğ, Payel Yay., 1994.
[8] Gilles Deleuze, Kant Üzerine Dört Ders, çev: Ulus Baker, Kabalcı Yay., 2007.
[9] Karl Marx, Artı-Değer Teorileri, Cilt: 1, çev:Yurdakul Fincancı, Sol Yay., 1998.
[10] Karl Marx-Friedrich Engels-V. İ. Lenin, Sanat ve Edebiyat, çev: Aziz Çalışlar, Evrensel Yay., 1996, s.199-200.
[11] “Sanat bütün halkı değil de yalnızca varlıklı sınıfların malı olur olmaz bir mesleğe dönüştü. Mesleğe dönüşür dönüşmez de bu mesleği öğreten yöntemler ve bu yöntemler yoluyla sanat öğretimiyle uğraşan, bu mesleği seçmiş insanlar ve sanat okulları kuruldu… Geleceğin sanatçısı kendi geçimini kendi sağlayacak, sıradan insanların yaşadıkları gibi yaşayacaktır.” (Lev Nikolayeviç Tolstoy, Sanat Nedir?, çev: Mazlum Beyhan, İş Bankası Kültür Yay., 2012.)
[12] Lev Nikolayeviç Tolstoy, Sanat Nedir?, çev: Mazlum Beyhan, İş Bankası Kültür Yay., 2012.
[13] Karl Marx, 1844 El Yazmaları: Ekonomi Politik ve Felsefe, çev: Kenan Somer, Sol Yay., 1993.
[14] Afşar Timuçin, Estetik, Bulut Yay., 2008 (Bölüm 5: Estetikte Öznelci ve Nesnelci Tutumlar)
[15] Platon, Büyük Hippias Theages, çev: Furkan Akderin, Say Yay., 2016.
[16] Aristoteles, Poetika-Şiir Sanatı Üzerine, çev: Samih Rifat, Can Yay., 2018.
[17] Plotinos, Enneadlar, çev: Haluk Özden, Ruh ve Madde Yay., 2008.
[18] Immanuel Kant, Yargı Yetisinin Eleştirisi, çev: Aziz Yardımlı, İdea Yay., 2016
[19] Georg Wilhelm F. Hegel, Estetik-Güzel Sanatlar Üzerine Dersler – Cilt 1, çev: Hakkı Hünler-Taylan Altuğ, Payel Yay., 1994.
[20] Terry Eagleton, Marksizm ve Edebiyat Eleştirisi, çev: Utku Özmakas, İletişim Yay., 2012, s.92.
[21] Margaret A. Rose, Marx’ın Kayıp Estetiği, çev: Aydın Çavdar, Ayrıntı Yay., 2014.
[22] Fyodor Mihayloviç Dostoyevski, Budala, çev: Nihal Yalaza Taluy, Can Yay., 2019.
[23] Rodney G. Peffer, Marksizm, Ahlâk ve Toplumsal Adalet, çev: Yavuz Alogan Ayrıntı Yay., 2001.