İSTANBUL – İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde yapılmak istenen Gezi Direnişi anmasına faşist grubun ve ÖGB’nin öğrencilere dönük saldırısı sonrasında okuldan hep birlikte çıkarak sloganlarla Vezneciler metro durağına yürüdüğü gerekçesiyle gözaltına alınan 25 üniversiteli savcılığa sevk edildi.
Üniversiteliler, gözaltına alınanan arkadaşları için Çağlayan Adliyesi’nin önünde “Gözaltılar, tutuklamalar, baskılar bizi yıldıramaz” diyerek basın açıklaması yaptı.
Öğrenciler adına basın açıklamasını okuyan Eylül Naz Doğan, rutinleştirilmeye çalışan bu gözaltılar yalnızca bir anma etkinliğini bastırma girişimi olmadığını aynı zamanda üniversitelerde büyüyen dayanışmayı, üniversitelilerin özgürlük talebini ve Gezi Direnişi’nin gençlikte bıraktığı mirası ortadan kaldırma çabası olduğunu ifade etti.
Doğan’ın okuduğu açıklama şöyle:
Gezi Direnişi’nin 12. yıl dönümünde, İstanbul Üniversitesi’nde gerçekleştirilen anma etkinliğinin ardından Edebiyat Fakültesi bahçesinde oturan üniversitelilerin bulunduğu alana, devlet destekli faşist çeteler gelmiştir. Etkinliğe ve öğrencilere yönelik olası bir saldırı girişimini engellemek amacıyla arkadaşlarımız bu grupları alandan uzaklaştırmıştır. Ancak bu esnada araya giren sivil polisler ve özel güvenlik görevlileri; faşist çeteleri engellemek yerine üniversitelileri hedef almış, etkinliğimizi dağıtmaya çalışarak her zaman olduğu gibi açıkça taraflarını belli etmişlerdir. Etkinliğin ardından ise arkadaşlarımız “Beyazıt faşizme mezar olacak” ve “Üniversiteler bizimdir, bizimle özgürleşecek” diyerek kampüsten ayrılmış, metro istasyonuna yönelmişlerdir.
Ancak metro çevresinde toplu halde bulunmaları gerekçe gösterilerek, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu kapsamında keyfi biçimde gözaltına alınmışlardır. Gözaltına alınan 25 arkadaşımız geceyi emniyette mevcutlu şekilde geçirmiştir ve bugün savcılığa sevk edilmişlerdir.
Rutinleştirilmeye çalışan bu gözaltılar yalnızca bir anma etkinliğini bastırma girişimi değildir. Bu, aynı zamanda üniversitelerde büyüyen dayanışmayı, üniversitelilerin özgürlük talebini ve Gezi Direnişi’nin gençlikte bıraktığı mirası ortadan kaldırma çabasıdır. Ancak nafile. 19 Mart’tan bu yana memleketin dört bir yanında yükselen gençlik hareketi, her türlü baskıya, tutuklamaya, kamusal alanlarımızın gaspına ve faşist çetelere karşı daha da güçlenerek yoluna devam ediyor.
Hacettepe Üniversitesi’nde arkadaşlarımız faşist grupları kampüsten nasıl püskürttüyse, biz de kendi üniversitelerimizde aynı iradeyle duruyoruz. Kampüslerimizde cirit atan sivil polislerin ve özel güvenlik görevlilerinin kimin tarafında durduğunu çok iyi biliyoruz. Ama şunu da açıkça söylüyoruz: Güvenliğimizi tehdit eden faşist zihniyeti ve onun işbirlikçilerini bu üniversitelerde barındırmayacağız, direnişin sembollerini de anmaktan vazgeçmeyeceğiz. Biz Ali İsmail’i unutmadık. Berkin’i unutmadık. Onları anmak, bizim için suç değil; bir onurdur. Gezi Direnişi’ni hatırlamak da suç değildir. Aksine, bu topraklarda verilmiş; eşitlik, özgürlük ve adalet mücadelesini hatırlamak ve geleceğe taşımaktır. Bugün 15 yaşındaki bir çocuğun polis kurşunuyla yaşamını yitirdiği, onu öldürenlerin hâlâ cezasızlıkla ödüllendirildiği bir ülkede yaşıyoruz. “Emri ben verdim” diyeni, 19 yaşında bir gencin sokakta dövülerek katledildiğini, Ahmet’in, Ethem’in ve daha nicelerinin aramızdan alındığı günleri unutmuyoruz. Çünkü Gezi’de yitirdiklerimiz yalnızca basit bir hafıza değil; bir iradenin, bir kararlılığın sembolleridir. Onları anmak, bu mücadeleyi yaşatmak demektir.
Üniversiteler özgür düşüncenin, eşitliğin ve bilimin alanı olması gerekirken; baskıların, yasakların ve polis ablukasının merkezine dönüştürülmek isteniyor. Ancak biz, bu kampüsleri savunmaktan, yeniden özgürleştirmekten geri durmayacağız. bizler yalnız bugünü değil, geleceği de savunuyoruz. Yoksulluğa, güvencesizliğe ve adaletsizliğe karşı bir yaşam alternatifi kurmak isteyen bir kuşağız. Artık böyle yaşamak istemiyoruz. Elimizden her şeyi alındığı, yaşam güvencemizin olmadığı bir yerde artık kaybedecek bir şeyimiz yok. Sonuna kadar mücadele etmekte kararlıyız. Eğer bugün bir suçtan bahsedilecekse, o suç; Gezi’yi anan öğrencilerin gözaltına alınmasıdır. Suç; kampüsleri öğrencilerden değil, faşist gruplardan korumak yerine gençleri hedef almaktır. Suç; üniversiteyi polisle, özel güvenlikle, baskıyla teslim alma girişimidir.
Ama biz yılmayacağız. Çünkü bu memlekete ve geleceğimize dair umutlarımızdan, hayallerimizden ve sorumluluğumuzdan vazgeçmiyoruz. Bu mücadeleyi veren arkadaşlarımızı bir an olsun yalnız bırakmayacağız.
Bir kez daha yineliyoruz: Üniversiteleri de memleketi de özgürleştireceğiz! 25 arkadaşımız derhal serbest bırakılsın!