Teknoloji ve İşçi Gücü

featured

Stratejik bir iletişim uzmanı olan Ari Laurel’in hayatı, Xenofeminist Manifesto’yu okuduktan sonra değişti. Kısa bir süre önce Verso tarafından yayımlanan Manifesto, dijital çağa uygun olarak “nitelikli, geniş çaplı ve ileri görüşlü” emsalsiz bir feminizmi inşa etmeye çalışıyor. Ari, tüm işçi örgütlenmelerine bu perspektifle yaklaşıyor.

Aralık 2017’de Ari Laurel, Teknoloji İşçileri Koalisyonu (Tech Worker Coalition – TİK) tarafından Xenofeminist Manifesto’yu okumak ve tartışmak için kurulan “öğrenme kulübü toplantısına” katıldı. Kısa bir süre sonra Seattle’a taşınarak, TİK’in yerel örgütlenmesine katıldı. O, teknoloji endüstrisinde içeriden savaşmaya ve teknoloji ürünlerini devrimci örgütlenme araçlarına dönüştürmeye kararlıydı.

Teknoloji İşçileri Koalisyonu, kendisini “teknoloji endüstrisindeki ilerici ve solcu işçilerden oluşan bir ağ” olarak tanımlıyor. Bu örgütlenme; işçi hareketinin dönemin ruhuna uygun bir versiyonunu Silikon Vadisi, Seattle ve Washington, DC. gibi kilit alanlarda çalışan teknoloji çalışanlarına tanıtmayı amaçlıyor. Dev teknoloji endüstrisi her yıl yeni bir şekle büründüğü için TİK’in de “teknoloji işçisi” tanımı sürekli değişiyor.

Nitelikli

Ari, TİK’in işini nasıl yaptığını Seattle’da öğrenmeye başladı. Teknoloji dünyasındaki becerilerine dayanarak üzerine bazı işler aldı: “Stratejik iletişimde çalışıyorum, bu yüzden bazı yeteneklerim bu işte faydalı oldu. Ancak işi gerçekten yönlendiren şey, kişilerin ortak bir bakış açısıyla, gruba hizmet ederek kendilerini geliştirme isteğiydi.” Ari, teknolojilerin mütemadiyen bizi kısıtlamaması gerektiğine inanıyor; “Sık sık, teknoloji düşüncelerimizi kapatır ve hareket etmemizi ve başkalarıyla bağlantı kurmamızı zorlaştırır. TİK’de kendimize teknoloji, çalışanların gücünün artmasına yardımcı oluyor mu? sorusunu soruyoruz. Açık uçlu bir soru olmasına rağmen güçlü bir pusula.” Bu soru, koalisyonu örgütlenme konusunda çaba sarfetmeye yönlendiriyor. TİK üyeleri, düşük ücretli çalışanların hizmet ettiği beyaz yakalı işçiler olarak ayrıcalıklı konumlarını güçlendirmek istemiyorlar. Onlar teknoloji endüstrisinde çalışan herkesi, teknoloji işçileri olarak tanımlayarak güçlü bir işçi sınıfını ortaya çıkarmak istiyorlar. TİK, bu kolektif öz-anlayışı sınıfın tüm katmanlarında geliştirmeyi amaçlıyor. Ari “Teknoloji endüstrisi o kadar büyük ki,“teknoloji çalışanını” sadece ücretli bir programcı olarak görmek zor,” diyor.

Geniş Çaplı

Teknoloji-işçileri bir güç olmak istiyorlarsa, hali hazırda parçalanmış ve emeğine yabancılaşmış iş gücüyle ilgilenmek ve işçileri birleştirmek için bir yol bulmak zorundalar. Teknoloji endüstrisini başarılı bir şekilde örgütlemek için yazılımcılarla, danışmanlık hizmeti verenlerin, serbest çalışanların ve sözleşmeli çalışanların birlikte örgütlenmesi gerekli. Teknoloji kampüslerinin ayrıcalıklı bölümlerinin dışında lojistik, kafeterya, servis hizmetleri gibi alanlarda örgütlenme çalışmasına ihtiyaç var. Ari, “TİK’de; işvereninize, belirli bir yeteneğe, mesleğe, mesleki kariyerinize ya da belirli bir kimlik grubuna dayanmayan gerçek bir topluluk ağı oluşturmaya vurgu var. Bizi maddi olarak etkileyen nedenlerle, çalışan insanlar arasında bir bağ oluşturuyoruz,” diyor. Özellikle işverenlerle, danışmanlık hizmeti verenler arasındaki gayri resmi sözleşmelerde yer almayan temel işçi haklarını sağlamaya odaklanıyorlar. Teknoloji şirketleri çalışanına sağlık sigortası, ücretsiz izin, ebeveynlik izni gibi temel işçi haklarını sağlama taahhüdü vermek zorunda kalıyor. Şirketlerin çoğunda, çalışanların yarısından fazlası sözleşmeli olarak çalışıyor.

Başlarda TİK’in asıl amacı, teknoloji sektöründe daha az ayrıcalıklı olan hizmet çalışanlarının sendikalaşması için nitelikli emek olarak görülen yazılımcıların desteğini almaktı. TİK’in geçmiş eylemlerinden birinde, tam zamanlı teknoloji işçileri, hizmet sektöründe çalışanları desteklemek için toplu iş sözleşmesi müzakerelerinde yer almışlar. Yazılım mühendislerinin müzakerelerde yer alması pazarlık yapan şirketi ürkütmüş. Sınıfın birlikte hareket etme olasılığı teknoloji endüstrisi yöneticileri için sürpriz olmuş. TİK aktivistleri, klasik tipte sendikacılar olmadıklarını ve olmak istemediklerini, bunun yerine, işçilerin öz-örgütlenmelerine katkıda bulunmak istediklerini söylüyorlar. Ari’nin de belirttiği gibi, “Sonuçta çalışma koşullarını en iyi şekilde işçiler biliyorlar ve ellerindeki kaynaklarla birlikte örgütlü çalışırlarsa daha etkili oluyorlar.” İşçiler için daha iyi koşulları oluşturmak yerine, sempatik biri telefon ederek işçilerin eyleme geçmesini önleyebiliyor. Bu yüzden TİK, doğrudan eylemi sonuç almanın tek yolu olarak görüyor. Ayrıca işçiler, insanların artık görmezden gelemeyecekleri şekilde kıyameti kopardılar. Neyin işe yaradığına odaklanarak örgütlenmek için gerekli her şeye koşturuyorlar.

“Kolektif yeteneğimizin görevi, çok güçlü ağlarla bağlanmış kültürel sistemler üzerinde arzunun yoğun bir duygusallıkla yönlendirilmesini istemek olmalıdır.”

Xenofeminist Manifesto, 0x0D

Sendikalaşma çabaları, TİK üyelerinin, kendileri hakkında düşünme şeklini de değiştirmiş. “Hizmet çalışanlarıyla dayanışma, kendimizi de çalışanlar olarak düşünmemize ve aynı mücadelenin bir parçası olarak görmemize neden oldu” diyorlar.  Ocak 2018’de, Lanetix’teki yazılım mühendisleri, Bay Area ve Washington, DC merkezli lojistik teknolojileri şirketinde sendikalaşma çalışmaları başlattı. Şirket, TİK’de örgütlenen işçilerin yanısıra sendikalaşma yönünde oy kullanan tüm mühendisleri de kovarak karşılık verdi. Şirket işçilere haklarını vermek yerine işleri Doğu Avrupa’ya yaptırmayı planlıyor. Benzer şekilde Silikon Vadisi ilk teknoloji üslerinden biriyken bugün yerini Ciudad Juárez, Haydarabad ve Hsinchu City gibi şehirlere bırakıyor.  Güvencesizliği tecrübe eden bir önceki güvenli grup yazılım mühendisleri olacak gibi…

TİK, sınıfı bir bütün olarak gören, geniş ölçekli işçi örgütleri ağı kurmayı hedefliyor: Örneğin Amazon depo işçilerinin Amazon mühendisleri ile koordineli örgütlendiğini hayal edin. Bir söyleşide, TİK, “kapitalizmin yetenekli teknoloji işçilerine sınıf hareketine katılma önerisinde bulunarak ve bunu gerçekleştirdiğimiz ölçüde imkanlarımız artacak,” demişti. Komün üyeleri, bu olasılık hakkında ne düşündüklerini öğrenmek için kimi Birleşik Krallık’taki Amazon depolarından birinde çalışan, Dünyanın Öfkeli İşçilerine ulaştı. Farklı becerileri olan işçileri bir araya getirmek, hiç şüphesiz topluluk içindeki ayrılıkları daha da artırıyor. Ancak, sınıf içindeki hiyerarşiler ve katmanlar sadece işin farklı kısımlarını bir araya getirerek çözülmeyecektir.

“XF, yabancılaşmayı yeni toplumun inşaasında itici bir güç olarak görüyor.” – 0x01

İş yerinin yeniden yapılandırılmasının bizi kendimizden ve birbirimizden ne kadar uzaklaştırdığı dikkate alındığında, bu ayrımlar nasıl aşılacak? Bu sorunları yeniden tanımlayan TİK, çalışanları sınıflandıran kafa emeğiyle, kol emeği arasındaki ayrımları ele almak istiyor. İngiltere’deki Öfkeli İşçiler gibi, sınıf içindeki çoğu işçi bu sınıflandırmayı hiyerarşinin kaynağı olarak görüyor. Çoğu zaman ırk ve cinsiyet gibi ayrımlar üzerinden de üretilip nesiller boyunca devam ettirilen bu sınıflandırmalar, işçi sınıfı birliğinin önündeki en büyük engellerden bir kaçıdır. Bu sınıflandırma içinde yer alan işçilerin çıkarları birbirine taban tabana zıt olabilir. Bu sebeple Ari, geçmişte yaşanan başarıların örgütlenmek için istikrarlı bir model haline gelemeyeceğini özellikle vurguluyor.

İleri Görüşlü

Ari, Xenofeminist Manifesto’nun geldiği yer açısından işi bir tık öteye taşıyor: “Marjinalleştirilen toplulukların teknolojik kaynaklara erişimi kesildiğinde, teknoloji yoluyla kurtuluş vaadi zaten ortadan kalktı. İşçiler üretilen teknolojiler üzerinde daha fazla kontrol sahibi olsaydı, bahse girerim, siber feminizm –doksanlarda xenofeminizmin öncüsü– büyük bir güç haline gelebilirdi. Bir nesil sonra, teknolojinin ne sorunlarımızın nedeni olduğunu, ne de çözümü olduğunu artık biliyoruz. Xenofeminist Manifesto, özgürlükler arasında – veya özgürlük tanımında – bir ayrım yapıyor. Bahsedilen olumlu anlamda bir özgürlük ki bütünü oluşturan parçaları yeniden düzenleyerek bireyleri çevrelerindeki dünyayı şekillendirme konusunda güçlendirmekle ilgili. Xenofeminizm, gerçek özgürlüğü, insanları birbirlerinden ayırarak koruyan olumsuz anlamda bir özgürlük ile karşılaştırıyor.” Bu olumsuz anlamdaki özgürlük, Ari’nin vurguladığı gibi işçi mücadelesi için bir engel teşkil ediyor. “Tepkisel olarak örgütlenirsek, kendimizi sınırlandırırız.” Tepkisel olarak örgütlemek, sadece o anda veya kriz anında özgürlük istemek anlamına gelir. Bunun yerine, birlikte gelişmemizi sağlayan diğer formları, diğer ağları geliştirmek için hazırlanmamız gerekir.”

Bilişimi Kolaylaştıran Bir Feminizm

Ari için mesele sadece teknoloji endüstrisinde örgütlenmeyle ilgili değil. O, konut adaleti, iklim adaleti, toplu hapsedilme gibi mücadeleleri yürütmek içinde bu teknolojileri kullanıyor. Duran Kaya (Standing Rock), Sioux kabilesinin Dakota boru hattına (Dakota Access Pipeline) karşı toprak işgali protestoları başladığında, an be an alandan gelen haberlerle birlikte Ari, “Neden ben hala orada değilim?” demiş. Ari o dönemde, Missoula, Montana’da ırkçılık karşıtı örgütlenme çalışmasındaymış. Montana’da kalmak zorunda kaldığı için seçenekleri sınırlıymış ancak bu onu yıldırmamış. Ari, Montana’dan, tedarikçilerin Su Koruyucuları’na malzeme gönderimi işinin koordine edilmesine yardım etmiş. İşgal kampına gönderilen/bağışlanan malzemelerin çoğu kullanışsızmış ve oraya gittiğinde yakılıyormuş. Duran Kaya’daki insanlarla haberleşip, Su Koruyucuları’nın belirli ekipmanlara, örneğin propan ve gaz lambalarına ihtiyaç duyduğunu öğrenmiş. “Koordinasyonu merkezileştirmek için Facebook’u kullandık. İnsanlar bağış noktalarına giderek, ihtiyaç listesine göz atmaya başladılar ve işgal kampına gidecek insanlarla birlikte malzeme göndermeye başladık.” Ortaya çıkan koordinasyon, gerekli malzemeler için sanal bir tedarik zinciri olduğu gibi farklı lokasyonlardaki mücadeleleri birleştirmek içinde yeni bir model haline gelmiş. Bu onun teknoloji iyimserliği dediği kavrama bir örnek, yani Facebook’un bir mücadele aracı olarak devrimcilerin hizmetine sunulması.

“Ne maddi koşullar, ne de sosyal formlar sabit, kalıcı veya “verilen” olarak, kabul edilmemelidir. XF, her anlamda değiştirip dönüştürüyor, yol gösteriyor ve ufuk açıyor.”- 0x01

Teknoloji iyimserliği, kapitalizmdeki gibi salt bir iyimserlik değil, “insanların ihtiyaçlarını karşılamak, insanlara yardım etmek için işçilerin hizmetinde bir teknolojinin geliştirilmesini amaçlayan bir idealdir.” Ari’nin örneği, teknolojiyi övmek ya da mahkum etmek yerine, teknolojilerin sunduğu olanakları anlama ve kendi yararına kullanmayı öneriyor. Çeşitli teknolojileri işçiler için geri kazanmak mümkündür. Ari, “Teknoloji iyimserliği, gerçek kurtuluşun nasıl hissettirdiğine dair bir görüş sunuyor,” diyor. Aslında kurtuluş sadece teknolojiyi değiştirmekle kalmayıp, birlikte kendimizi değiştirmeyi de ifade ediyor…

Kaynak: https://communemag.com/technology-and-worker-power/

Notlar

1.Xenofeminizm (XF), çalışma grubu Laboria Cuboniks tarafından başlatılan, cinsiyetçilik karşıtı, anti-naturalist, teknomateriyalist bir posthümanizm oluşumudur. Var olmaya değer bir toplumun feminizmi temel prensip olarak alması gerektiğini varsayan bir dünya düzenini inşaa etmek üzere çalışır. Bu proje, geniş bir yelpazede bir çok farklı alana sirayet etmeyi amaçlar. Anlamlı bir değişimin çeşitli birçok ölçek ve disiplin arasında gerçekleşeceğini farzederek çalışır. Laboria Cuboniks tarafından kollektif olarak yazılan ‘’Xenofeminizm: Yabancılaşma için Politika’’yı 2015 yılında yayınlamıştır.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
k_zg_n
Kızgın
0
_a_rm_
Şaşırmış
https://devrimcidusun.org/wp-content/uploads/2021/04/1.png

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Devrimci Düşün Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!