Son Sekiz Yılda En Az 513 Çocuk Çalışırken Hayatını Kaybetti

İSİG Meclisi'nin çocuk işçilik hakkında hazırladığı rapora göre, Türkiye'de son sekiz yılda en az 513 çocuk çalışırken hayatını kaybetti.

featured

ANKARA – İSİG Meclisi tarafından ‘Çocuk İşçilik Yasaklansın! Son sekiz yılda en az 513 çocuk çalışırken hayatını kaybetti’ başlığıyla kamuoyuna sunulan verilerde son sekiz yılda Türkiye’de 513 çocuğun çalışma alanlarında can verdiği, salgın süreciyle çocuk işçiliğin arttığı, çocuk çalıştırmanın giderek tehlikeli alanlara kaydığı bildiriliyor.

İSİG Meclisi tarafından sözkonu başlıkla yayınlanan açıklama şöyle:

“Çarklar dönsün” şeklinde özetlenebilecek, uluslararası rekabeti teşvik eden ve buna göre iç pazarda üretimi yoğunlaştıran salgın tedbirleri, işgücü piyasasının yeniden düzenlenmesini beraberinde getirdi. Emek yoğun sektörlerde toplam çalışma süreleri uzarken, ucuz ve güvencesiz işgücü temin etmek için iş hukuku ve ilgili yasal prosedürlerin çoğu üretim lehine esnetildi. Kapanma dönemlerinde işçiler çalışmaya devam ederken, mesai bitiş saatleri patronların inisiyatifine bırakıldı, özel izinlerle fabrikalar üretime devam etti. Özetle, salgın aracılığıyla, işçileri zaman ve mekân yönünden boydan boya kesen yoğun bir sömürü momenti inşa edildi.

Covid-19 salgınında çocuk işçilik arttı

İşgücü piyasasında güvencesiz, esnek, ucuz emek anlamına gelen çocuk işçilik salgınla birlikte faz değiştirdi ve artış gösterdi. Ekonomik krizin etkileriyle birleşen ve işgücünün daha da ucuzladığı, çalışma koşullarının güvencesizleştiği ve kuralsızlaşmasının arttığı salgın sürecinde, çocuklar ucuz ve esnek bir işgücü olarak çalışma hayatına daha fazla katıldı. Hane halklarının gelirinin azalması, patronların bu dönemlerde ucuz işgücü tercihinin artması, hanedeki yetişkinlerin işgücünden dışlanması da çocuk işçiliğin artmasına sebep oldu. Bu yıl ILO dünyada çocuk işçiliğine son vermeye yönelik yasama ve uygulama eylemlerini teşvik etmek amacıyla “Çocuk İşçiliğinin Sona Erdirilmesi Uluslararası Yılı”nı başlattı. ILO ve UNICEF, geçtiğimiz yıl, son 20 yılda kaydedilen ilerlemenin ardından Covid-19 salgını nedeniyle milyonlarca çocuğun çocuk işçiliğine itilebileceği ve çocuk işçiliğinde ilk kez artış görülebileceği belirtmişti.

Çocuk işçiliğin yaygınlaşması ve derinleşmesinde en önemli faktörlerden birisi okulların kapanması oldu. Okulların geçici olarak kapanması 130’u aşkın ülkede 1 milyarın üzerinde öğrenciyi etkiledi. Salgınla birlikte artan işsizlik, yoksullaşma ve yoksunlaşma göz önüne alındığında, okullar tekrar açılsa bile bazı aileler maddi sorunlar nedeniyle çocuklarını okula gönderemeyecek, çocuklar haneye katkı için çalışmaya devam edecektir. Araştırmalar belirli ülkelerdeki yoksulluk oranlarında yüzde 1’lik artışın, çocuk işçiliğinde en az yüzde 0,7’lik bir artışa yol açtığını gösterdi. Salgında ekonomik gelir sağlamak amacıyla çocuk işçilerin çoğunluğu tehlikeli işlere girmeye mecbur kaldı. Kız çocuklarının tarım sektöründe ve ev işlerinde sömürüye karşı daha savunmasız olmasıyla, toplumsal cinsiyet eşitsizliği daha da derin bir hal aldı. Dünyadaki 160 milyon çocuk işçiden 97 milyonunu erkek çocuklar oluşturmasına rağmen, kız çocukların haftada en az 21 saatlik ev içi emeği hesaba katıldığında çocuk emeğindeki cinsiyetler arası fark belirgin biçimde azalıyor.

2000 yılında dünya genelinde 246 milyon olan çocuk işçi sayısı 2016 yılında 152 milyona düşmüştü. Ancak geçen 4 yıl içinde çocuk işçi sayısı yeniden yükselişe geçti ve 8 milyon artarak 160 milyona ulaştı. Önlem alınmazsa çalışan çocuk sayısı büyük bir hızla yükselecektir.

Dünyada çocuk işçilerin yüzde 70’i tehlikeli sayılan işler dahil, ticari tarım ve hayvancılıkta çalışıyor. Madencilik ve haftada 43 saatten fazla süreli tehlikeli ve ağır işlerde çalışan 5-17 yaş arası çocukların sayısı 2016-2020 arasında 6,5 milyon artarak 79 milyona yükseldi. Salgında çocuk işçiler daha uzun saatler ve daha ağır koşullarda çalışmaya zorlandı.

Türkiye’de çocuk işçilik

Türkiye, ILO’nun 138 sayılı İstihdama Kabulde Asgari Yaş Sözleşmesi’ni 1998 yılında, 182 sayılı En Kötü Biçimlerdeki Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Acil Eylem Sözleşmesi’ni ise 2001 yılında onayladı. Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından, 2017–2023 dönemini kapsayacak şekilde güncellenmiş Çocuk İşçiliği ile Mücadele Ulusal Programı (2017-2023) hazırlandı. Ne var ki, siyasi iktidar çocuk işçiliği engellemek yerine, halkla ilişkiler stratejisinin bir parçası olarak meşrulaştırma yolunu tercih etmektedir.

Türkiye’de çocuk işçilik, üretimi ayakta tutan bir olgu olarak varlığını korumaktadır. TÜİK verilerine göre yüzde 70,6’sı erkek ve yüzde 29,4’ü kız çocuğu olmak üzere 720 bin çocuk işçi bulunmaktadır. Türkiye’de çocuk işçiliğin gerçek boyutları ise verilerde perdeleniyor. Çocuk işçiliğin azaldığına dayanak gösterilen istatistiklerde başta göçmen çocuklar ve sayısı 1,5 milyonu bulan çırak, stajyer ve meslek eğitimi gören öğrenci olmak üzere çocuk işçiliğin ana gövdeleri eksik. Öte yandan çocuk işgücü anketleri, Türkiye’de mevsimsel olarak, çocuk işçiliğin en az olduğu Ekim ila Aralık aylarında yapılıyor, bu da çocuk işçiliğin gerçek boyutlarını gizliyor. Bunlar göz önüne alındığında, bugün Türkiye’de en az 2 milyon çocuk işçi olduğu görülmektedir.

Çalışan çocukların ise sadece yüzde 65,7’si eğitimine devam edebilmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı, okulda olması gerekirken çalıştığını tespit ettiği ancak “ulaşamadığı” çocuk sayısını yaklaşık 440 bin olarak açıkladı. Salgın döneminde çocuk işçilerin çoğunluğu ücretsiz internet, gerekli ekipman ve donanımın olmaması nedeniyle uzaktan eğitimine devam edemedi. Çocuk işçiliği besleyen politikalar sonucu Covid-19 salgını sürecinde çocuk işçilik daha da arttı. Bu süreçte bir yandan çocuk işçi sayısı artarken, çocuk emeği sömürüsü daha da derinleşti, kuralsızlaştı.

Çocuk işçilik tehlikeli işlere kayıyor

Çocuk işçilik azalmak yerine giderek daha çok ağır ve tehlikeli işlere doğru kayıyor. Türkiye’de çocuk işçilerin yüzde 30,8’i tarım, yüzde 23,7’si sanayi, yüzde 45,5’i ise hizmet sektöründe çalışıyor. Çocuk emeği, çocuk işçiliğin en kötü biçimleri arasında kabul edilen sokakta çalışma, küçük ve orta ölçekli işletmelerde ağır ve tehlikeli işlerde çalışma, aile işleri dışında, ücret karşılığı gezici ve geçici tarım işlerinde çalışma alanlarında yoğunlaşıyor.

Çocuk işçiliğin en kötü biçimleri arasında sayılan tarım, Türkiye’de ücretli ve ücretsiz aile işçisi çocuk işçiliğin en yoğun olduğu işkolu ve çocuk işçilik bakımından başlıca sektör. Çocuk iş cinayetleri de, ağırlıklı olarak çocuk istihdamının en fazla olduğu ve kötü çalışma koşullarının yoğun olduğu alanlardan biri olan tarımda yoğunlaşıyor. Tarım işçisi çocukların yüzde 64’ü 5–14 yaş arasındaki çocuklardan oluşuyor. Mevsimlik tarım işçilerinin çocukları ekonomik ve sosyal nedenlerden ötürü, 4–7 ay süreyle seyahat eden ebeveynlerine katılıyor, ailelerinin geçimlerine katkıda bulunmak için yaşlarına uygun olmayan işlerde çalıştırılıyor. Tarımda kullanılan makine ve ekipmanın tehlikeleri, pestisitlere maruz kalma, uzun çalışma saatleri, iklim koşullarına (sıcak ve soğuk) maruz kalma, ağır yük kaldırma/taşıma, fiziksel zorlanma, izole ortamlarda çalışma gibi durumlar olumsuz barınma koşullarıyla birleşiyor, tarım işçisi çocuklar sıkça yaşamları boyunca sürecek kronik sağlık sorunlarına mahkum oluyor.

Dünyayı ve Türkiye’yi ilgilendiren önemli başlıklardan birisi ise göçmen ve mülteci çocukların durumu. Çatışmalar, iklim-çevre sorunları ve ekonomik nedenlerle yaşam alanlarını terk etmek zorunda kalan 31 milyon çocuk var. Bu çocukların 17 milyondan fazlası kendi ülkesi içinde yerinden edilmiş, 12,7 milyonu mülteci konumunda ve 1,1 milyonu da sığınmacı statüsünde bulunuyor. Türkiye’de yaşayan Suriyeli ve Afganistanlı mülteci sayısının, kaydı bulunmayan göçmen ve mültecilerle birlikte 6 milyon civarında olduğu tahmin ediliyor. Göçmen ve mülteci aileler ile çocukları, tarım, inşaat, ticaret gibi işkollarında günübirlik ve güvencesiz şekilde işgücü piyasasına dâhil oluyor. Bu da patronlar açısından, ücret pazarlığı imkânı olmayan, ücret ödemelerini eksik yatırabileceği ya da geciktirebileceği, hakkını aradığında şiddet uygulayabileceği, zorla çalıştırabileceği bir işçi ordusu anlamına geliyor.

Çocuk işçi sömürüsünün bir boyutu da stajyer-kursiyer-çıraklık. 1,5 milyon civarındaki stajyer-kursiyer-çırak sömürüsüne ve çocukların diğer alanlarda çalışmasına 4+4+4 eğitim sistemiyle de kan taşınmakta. İşçi çocuk sayısındaki artış, hem devletin patronlara teşvikinin bir sonucu hem de 4+4+4 eğitim sisteminin çocukları işçileştirme politikasının bir göstergesi.

Malumun ilanı: Çocuk iş cinayetleri artıyor

Çocuk işçiliğin artmasına göz yuman ve zemin hazırlayan emek politikaları ve düzenlemeler, çocuk işçiliğin tehlikeli işlere ve sektörlere kayması ve işgücünün kayıt dışı ve güvencesizliğin pandemi koşullarında katmerlenmesinin bir sonucu olarak çocuk iş cinayetleri artmaya devam ediyor. 2013’te 59 çocuk, 2014’te 54 çocuk, 2015’te 63 çocuk, 2016’da 56 çocuk, 2017’de 60 çocuk, 2018’de 67 çocuk, 2019’da 67 çocuk, 2020’de 68 çocuk ve 2021’in ilk beş ayında 19 çocuk; yani 2013 ve 2021 (ilk beş ay) yılları arasında en az 513 çocuk çalışırken hayatını kaybetti.

*Ölen çocukların 58’i ise göçmen çocuk işçilerdi.

*Bu yıllar arasında, tarım-orman işkolunda 294 ölüm, inşaat işkolunda 50 ölüm, metal işkolunda 37 ölüm, konaklama işkolunda 23 ölüm, ticaret işkolunda 21 ölüm meydana geldi.

*Çocuk iş cinayetlerinde 14 yaş ve altında ölüm 169 iken, 15-17 yaş arası ölüm sayısı 344 oldu.

*Çocuk iş cinayetlerinde genel olarak her yıl mayıs ayından itibaren ciddi bir artış görülüyor. Okulların tatil olduğu aylarda çalışan çocuk sayısındaki artış, tarım istihdamının mevsimsel artışı, stajyerliğin artması gibi nedenlerle bu dönemlerde çocuk iş cinayetlerinde büyük bir artış yaşanıyor. Temmuz-Ağustos ayları en fazla çocuk işçinin iş cinayetlerinde yaşamını yitirdiği aylar oluyor.

Çocuk işçiliğinin ve çocuk iş cinayetlerinin önlenememesinin bir nedeni de bu alanda görülen cezasızlıktır. Cezasızlık; faillerin cezalandırılmaması, ihlale maruz kalanların zararlarının giderilmemesi ve benzer olayların/ihlallerin bir daha yaşanmaması için herhangi bir önlemin alınmaması olarak tanımlanır. Cezasızlık devletlerin yönetme biçimidir ve benzer olayların/ihlallerin yeniden yaşanmasına yol açan bir kısır döngüdür. Çocukların çalıştırılması ve özellikle yaşanan iş kazası/cinayetlerinde de cezasızlık oldukça yaygın görülmektedir.

Talepler

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi olarak, çocuk işçiliğin getirildiği durumu ve çocuk iş cinayetlerinin bir “çocuk emek sömürüsü” politikası olduğunu vurguluyoruz:

*Ucuz çocuk işgücünü teşvik eden ve bunun altyapısını oluşturan eğitim sistemi ve eğitim politikalarına son verilmelidir.

*Çocuk emeğiyle ilgili veriler bilimsel, güvenilir ve düzenli bir şekilde yayınlanmalıdır.

*Kayıt-dışı çocuk işçi çalıştırılan kişi ve kurumlara göz yumulmamalı, caydırıcı cezalar verilmelidir.

*Yasadışı çocuk işçi çalıştırmayı önlemeye yönelik tedbirler alınmalı, denetimler etkin ve sıkı bir şekilde yapılmalı, ilgili mevzuatlar yürürlüğe koyulmalıdır.

*Tüm çocuklar ücretsiz ve detaylı sağlık taramasından geçirilmelidir. Yeterli, sağlıklı ve dengeli beslenme imkânı sağlanmalı, bağışıklık sistemleri kuvvetlendirilmelidir.

*Çocuk işçilik yasaklanmalıdır.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
k_zg_n
Kızgın
0
_a_rm_
Şaşırmış
https://devrimcidusun.org/wp-content/uploads/2021/04/1.png
Giriş Yap

Devrimci Düşün Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!