İSTANBUL – İşçi sınıfının en hareketli olduğu iş kolu, metal iş kolu. Metal işçileri, DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası öncülüğünde hakları için direniyor. Baldur Süspansiyon fabrikası da bu direniş adreslerinden biri.
İspanya sermayeli Baldur Süspansiyon fabrikasındaki işçilerin direnişi yeni değil. 5 yıldır sendikal mücadele veren işçiler, 2016 yılının Aralık ayında, patronun kendilerine dayattığı Türk Metal Sendikası’na üye ol baskısına karşın Birleşik Metal-İş Sendikası’nı tercih etti. Sendika, yetki için 2016 yılının Aralık ayında Aile, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na başvuru yaptı. Bakanlık dört yıl sonra başvuruyu karara bağlayarak Birleşik Metal-İş’e yetki verdi. Ancak patron bu kararı hiçe saydı.
Bir yandan sendikanın tanınması için mücadele verilirken, diğer yandan da toplu iş sözleşmesi için görüşmeler başladı. Patron, TİS görüşmeleri sürerken 2’si iş yeri temsilcisi 5 işçiyi işten çıkardı. İşten çıkarılan Birleşik Metal-İş üyeleri, fabrika önüne çadır kurarak direnişe başladı.
Görüşmelerde anlaşma sağlanamaması üzerine işçiler, greve gideceklerini açıkladı. İşçilerin, birliğini küçümseyen patron, “hayır” çıkacağını düşünerek grev için oylama yapılmasını istedi. Yapılan oylama sonucu işçilerin çoğunluğu greve “evet” dedi.
Örgütlenmede kararlı olduklarını her yönüyle ortaya koyan Birleşik Metal-İş Sendikası’na üye 80 işçi, işten atılan arkadaşlarının fabrika önüne kurdukları çadırda sürdürdükleri direnişin 56. günü olan 25 Aralık’ta fabrikaya pankart asarak greve çıktı.
Baldur işçileri ile örgütlenme süreçleri, mücadeleleri ve yaşadıkları sorunlara ilişkin konuştuk.
‘TÜRK METAL’E ÜYE OLMA ŞARTIYLA İŞE ALINIYORSUN’
Daha önce Baldur’da Türk Metal Sendikası’nın örgütlü olduğunu söyleyen işçilerden Okan Akdağ, “Patronun zorlaması ile Türk Metal Sendikası’na üye olduk. İş başvurusu yaptım, İnsan Kaynakları Sorumlusu Onur Çeker, Türk Metal’e üye olmamı söyledi. İşe alındım ve hemen üyeliğimi yaptılar. O zaman sadece 6 arkadaşımız Birleşik Metal-İş’e üyeydi, onları da işten çıkardılar. Biz, Birleşik Metal-İş’te örgütlenmek için görüşmelerimizi sürdürdük ve hep birlikte üye olduk” dedi.
‘SONUNA KADAR BURADA OLACAĞIZ, BİRLİKTE KAZANACAĞIZ’
Yaptıkları işin ağır sanayi olduğunu, ancak haklarının da ücretlerinin de buna göre verilmediğini vurgulayan Akdağ, “Demirçelik işi zor bir iş. Buna rağmen asgari ücret alıyoruz. Normalde asgari ücretin üzerinde almamız gerekiyor. Ayrıca sosyal hakkımız yok. Tek sosyal hakkımız 170 TL olan bayram parasına yaptıkları 3 TL’lik zam. Ben haklarımı almak istiyorum. Tek olduğumda haklarımı alamam ama birlikte olduğumuzda alacağımıza eminim. Ya bizi içeri alacaklar ya da haklarımızın tümünü verip yollayacaklar. Sonuna kadar burada olacağız, birlikte kazanacağız” diyerek kararlılıklarını gösterdi.
‘YA HEP YA HİÇ…’
Kendisini, “işçiler içerisinde en yaşlısıyım, onların ağabeyiyim” diye tanıtan Nadir Çelik, işitme engelli olduğu için engelli kotasından fabrikada iş başı yapmış. Aslında emekli olan Çelik, çocuklarını okutmak için çalışmak zorunda. Çelik, “Kulağım duymuyor, belimde dört tane vida var ama çalışmaktan başka bir çarem yok” dedi.
Sadece haklarını istediklerini belirten Çelik, “İşveren bizi köle olarak kullanıyor. Biz sadece emeğimize saygı gösterilmesini istiyoruz. Biz emeğimizin karşılığını istediğimizde ‘zarar ettik’ gibi bahaneler öne sürüyorlar, ama işçileri gözetlemek için fabrikanın girişine binlerce liraya kamera taktırıyorlar. Patronun iki dudağı arasında bir yaşam istemiyoruz. Bunun için mücadele ediyoruz” şeklinde konuştu.
Emekli olduğu için sendikanın kendisine bir katkısı olmadığını kaydeden Çelik, “Ama genç arkadaşlarım rahat bir yaşam sürsün, çocuğumun daha güzel bir geleceği olsun diye ben de bu mücadelede yer alıyorum. Ya hep ya hiç. Biz sadece insanca yaşamak istiyoruz” diyerek sözlerini tamamlıyor.
‘SADECE HAKLARIMIZI İSTİYORUZ’
4 yıldır sendikanın tanınması için mücadele verdiklerini vurgulayan işçilerden Fehim Kılıç, “grev gözcüsü” önlüğünü giyen ilk işçi. Kılıç, sözlerine “Sonuna kadar da mücadeleye devam edeceğiz. Buraya ya sendika girecek ya da sendika girecek. Başka yolu yok” diyerek başlıyor.
“Biz işverenin fabrikasını almak istemiyoruz, sadece haklarımızı istiyoruz” diyen Kılıç, yıllardır büyük emek verdiklerini ancak bunun karşılığını alamadıklarını söyledi. Aynı zamanda sosyal haklarının da verilmediğini ifade eden Çelik, “Köle gibi çalışıyoruz. 9 saat çalışıyoruz, bunun bir saati öğle yemeği ve çay. Mesai sistemini istedikleri gibi belirliyorlar. İşçileri nasıl ezelim, sömürelim diye ne varsa onu yapıyorlar” diyor ve bunun sona ermesi için kazanmak zorunda olduğunu vurguluyor.
‘HEM EMEK SÖMÜRÜSÜ HEM DE YOLSUZLUK VAR’
5 yıldır Baldur’da çalıştığını ama maaşının 3 bin TL’yi görmediğini ifade eden Yunus Yazıcı, “Sadece iki kez hafta sonu yaptığımız mesai ve verilen pirim ile 3 bin TL oldu, başka olmadı. 2 bin 500 TL’den yüksek olmadı maaşımız” diye anlatıyor, aldıkları sefalet ücretini. Yazıcı, sözlerine, “Yaptığımız iş ağır, beden gücüyle çalışıyoruz. Prim almak için biraz fazla çalışıyoruz. O da 600 TL. Ama bunun 300 TL’sini kesiyorlar. Bu büyük bir haksızlık, hukuksuzluk. Biz fabrikalarını değil, bize ait olan emeğimizin karşılığını istiyoruz” diyerek devam etti.
Yazıcı, fabrikada emek sömürüsünün yanı sıra yolsuzluk yapıldığına da dikkat çekti. Yazıcı, şunları söyledi: “Üretim müdürü, usta başları işbirliği içerisinde. İşçiden kestikleri ücreti kendi aralarında paylaşıyorlar. Her ay ücretlerimizin yüzde 33’ünü kesiyorlar. O yüzde 33’ü bir işçi alsa, evine erzak alır, çocuğuna bez alır, kirasını öder… Gerçekten, insanlarsa, vicdanları varsa, hakkımızı verirler.
Ayrıca burada Mercedes’e üretim yapılıyor. İspanya’da yapılması gereken parçalar, burada yapılıyor, gönderiliyor. Burada TL üzerinden çok düşük miktara yaptırıp, İspanya’da Euro üzerinden satıyorlar. Karlarını katlıyorlar. Bunun yapılması yasal değil. O nedenle de müfettişler geldiğinde Mercedes’e ait olan parçalar saklanıyor.”
‘MAAŞLARIMIZI EURO OLARAK GÖSTERİP, TL OLARAK ÖDÜYORLAR’
Önder Aktepe, üç yıldır Baldur’da çalışıyor. Aktepe de emeklerinin nasıl sömürüldüğüne ilişkin şunları söylüyor: “Üretimlerimiz saatlik olarak hesaplanıyor, sisteme 50 Euro olarak giriyor. Ancak bu 50 TL olarak hesaplanıyor ve yüzde 33’ü kesilerek bana ödeme yapılıyor. Ama benimle aynı işi yapan İspanya’daki işçinin primi 50 Euro olarak hesaplanıyor ve öyle ödeniyor. Benden daha az çalışan üzerimdeki ustabaşı burada en az 8 bin TL alıyor, yine onların üstü olan İspanyol çalışanlar da en az 34 bin TL alıyorlar. Bizim maaşımızı Euro olarak gösterip, TL üzerinden veriyorlar. Bu çok büyük bir adaletsizlik ve sömürüdür. Bugüne kadar bizim maaşlarımız 3 bin TL olmadı hiç. Hadi ben üç yıldır buradayım ama arkadaşlarımın çoğu 5 yıldır çalışıyor. Onlar bile hiç 3 bin TL maaş alamadı. 2800 TL maaş alıyoruz o da mesai, prim ve Asgari Geçim İndirimi (AGİ) ile birlikte.”
Aldıkları maaşın yetmediğini kaydeden Aktepe, “Birazcık daha fazla almak için mesai yazılmasını istiyoruz. Bu kez de aileme, çocuklarıma zaman ayıramıyorum. Ben haftada 7 paket sigara alıyorum ama 8 paket içiyorum. Bir paketini arkadaşımdan alıyorum, çünkü benden birazcık fazla alıyor. Dayanışmayla yaşamaya çalışıyoruz. Bir taş var o taşın altına parmağımızı, kolumuzu değil, bedenimizi koyduk o yüzden hepimiz buradayız.”
‘BAYRAM HARÇLIĞINA ZAM SADECE 3 TL…’
23 yaşında olan Şamil Aydın, 2 yıl 4 aydır fabrikada çalışıyor. Diğer işçiler gibi ilk işe başladığında Türk Metal Sendikası’na üye yapıldığını söyleyen Aydın, Türk Metal’in hakları için hiçbir şey yapmadığını anlattı. Bunun üzerine tüm işçilerle yan yana gelip Birleşik Metal-İş’e üye olmaya karar verdiklerini aktaran Aydın, “Çünkü DİSK’in daha mücadeleci olduğunu gördük” dedi. Başlarda bazı işçilerin, işten atılma korkusu ile Birleşik Metal-İş’e üye olmadıklarını ifade eden Aydın, ısrarlı mücadeleleri sonucu fabrikada yüzde 95 üyeyi sağladıklarını aktardı.
Aydın, çoğunluğu sağlayarak örgütlenmelerinin önündeki tüm engelleri kaldırdıklarını belirterek, buna rağmen patronun haklarını vermediğini söyledi. Aydın, şunları kaydetti: “Hiçbir sosyal hakkımız yok. Bize enflasyona göre zam veriyoruz diyorlar ama zaten bunu yapmak zorundalar. Sendikalı olduktan sonra ücretlerimize ve sosyal haklarımıza zam yapılması için görüşmeler yaptık. Bayram paramıza zam yapacaklarını söylediler. 117 TL olan bayram paramıza sadece 3 TL zam yaptılar. Şaka gibi değil mi! 23 yaşındayım. Paranın yattığı gün bir alışveriş merkezinde kendime mont alıyordum. Üzerine 10 lira koyup montumu aldım. Babam hala bana bayram harçlığı verir, onun verdiği harçlık bile işyerinin verdiğinden fazla.”
‘İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ ÖNLEMLERİ YETERLİ DEĞİL’
Fabrikada işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin de yeteri kadar olmadığına dikkat çeken Aydın, “Benim çalıştığım makina bin derecelik bir fırın. Robotlar var ama ben yine de o sıcaklıktaki malzemeye dokunmak zorunda kalıyorum. Çünkü bazen robotlar tutamıyor. Birinde kolum yandı, birinde ayağıma malzeme düştü tırnağımı kopardı. Ama iş kazası saymadılar sadece geçmiş olsun dediler. Fırından çıkan ve sıcaklığı 400-500 dereceye denk gelen malzemeleri incecik eldivenlerle tutuyoruz. O malzemeyi bir dakikadan fazla elinde tutunca sıcaklığını hissediyorsun. Hiç güvenli değil.”
“Amirlerimiz, yöneticilerimiz işi bilmiyor, kendi işlerini ben onlara söylüyorum. Ertesi gün gelip benim söylediğim üzerinden bana talimat veriyor. Ben burada emekçiyim, üretim yapıyorum. O makinanın bütün ayrıntılarını ben biliyorum buna rağmen onlar benden fazla alıyor. İşte bunun sona ermesi için sendikalı olduk ve greve çıktık” diyen Aydın, kazanmadan mücadelelerinden dönmeyeceklerinin de altını çizdi.
Grevlerinin üçüncü gününde Gebze Çayırova’daki fabrikanın önünde direnen Birleşik Metal-İş üyesi Baldur işçileri, dayanışmanın büyütülmesi için çağrı yaptı. ( ETHA/İsminaz Temel)