ANKARA – Sermaye devletinin meclis yapısı, hukukun işleyişi ve mahkemelerin rolü, toplumun vicdanını derinden yaralayan birçok meselede olduğu gibi, Rojin Kabaiş’in öldürülmesi olayında da niteliğini açıkça ortaya koydu.
Van’da hayatını kaybeden üniversite öğrencisi Rojin Kabaiş’in şüpheli ölümü sonrasında, Adli Tıp Kurumu’nun DNA çalışmaları yetersiz bulunmuş; ayrıca, kolluk kuvvetlerinin cinayetle ilgili gereken soruşturmayı yeterince yürütmediği tespit edilmişti. Geçtiğimiz hafta, Rojin Kabaiş’ın ölümünün incelenmesi amacıyla DEM Parti tarafından Meclis’e sunulan önerge, AKP ve MHP milletvekilleri tarafından reddedilmişti.
Rojin Kabaiş için Adalet Bakanlığı’nın önünde bugün bir protesto düzenleyen Ankara Kadın Platformu, adalet talebini yükseltti.
Ankara Kadın Platformu’nun çağrısıyla, kadınlar Van’da bir yıl önce hayatını kaybeden üniversite öğrencisi Rojin Kabaiş’ın adalet talebiyle Adalet Bakanlığı önünde toplandı. “Koruma, aklama, yargıla, Rojin için adalet” yazılı pankartın açıldığı etkinlikte, “Rojin’e ne oldu?”, “Rojin isyanımızdır”, “Rojin intihar etmedi” sloganları atıldı.
Adli Tıp Kurumu’nun ilk raporundaki bilgilerin eksik olduğunu ve önemli bazı soruların yanıtlanmadığını hatırlatan Yağmur Alaz Gülveren, “Ek raporda yalnızca suyun kalma süresine dair birkaç teknik bilgi verilmiş ve dosyadaki DNA örneklerinin sahipleri henüz belirlenmemiştir. Bu kadar temel deliller varken, dosyaya getirilen kısıtlama, olayın aydınlatılmasını istenmediğini gösteriyor. Van Barosu’nun başvurusu sonucunda ikinci bir savcı atanmış olsa da adalet henüz sağlanmadı,” şeklinde konuştu.
‘HER GÜN ORTALAMA ÜÇ KADIN ÖLDÜRÜLÜYOR’
İlk günden itibaren üniversite yönetimi ve polislerin olayı “intihar” olarak göstermeye çalıştığını vurgulayan Gülveren, “Bu ülkede her gün ortalama üç kadın cinayete kurban gidiyor. Faille koruma altına alınıyor ve iyi hal indirimleriyle ödüllendiriliyor. İstanbul Sözleşmesi, bir gece vakti yapılan kararnameyle feshedildi; zaten uygulanmayan yasalar, iktidar tarafından daha da zayıflatılıyor ve kadın hakları daha fazla gasp ediliyor. 6284 sayılı yasa etkin bir biçimde uygulanmıyor,” dedi.
‘KADINLAR, ÇOCUKLAR, LGBTİ+’LAR HİÇBİR YERDE GÜVENDE DEĞİL’
İktidarın “aile yılı” olarak ilan ettiği 2025’in ilk dokuz ayında en az 290 kadının öldürüldüğünü ifade eden Gülveren, sözlerine şu şekilde devam etti: “Öldürülen kadınların büyük bir kısmı en yakınları tarafından; yani boşanmaya çalıştıkları erkekler, eşleri, abileri, babaları ve erkek akrabaları tarafından yaşamlarını yitirdi. Aileyi koruyacağı vaadini veren AKP-MHP iktidarının asıl koruduğu tek şey, katillerin düzenidir. Kadın katilleri ve çocuk istismarcıları sokaklarda serbestçe dolaşırken, Rojin’in, Gülistan’ın, Rabia Naz’ın cinayetleri aydınlatılmıyor; hakkını arayan işçiler ve öğrenciler tutuklanıyor. Şu an bulunduğumuz bakanlık ne işlev görüyor? Adalet nerede? Bu ülkede kadınlar koruma tedbirleri olmasına rağmen öldürülüyor. Kadınlar, çocuklar ve LGBTİ+’lar artık hiçbir yerde güvende değil.”
Etkinlik sırasında “Erkek adalet değil, gerçek adalet”, “ATK, DNA’yı açıkla”, “Kadın cinayetleri politiktir”, “Koruma, aklama, katilleri yargıla” şeklinde sloganlar atıldı.






