ANKARA – Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Orhan Turan ile Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Mehmet Ömer Arif Aras hakkında zincirleme şekilde “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” iddiasıyla yeni bir iddianame hazırlandı. İstanbul 28. Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderilen iddianamede, 50 günden az olmamak üzere adli para cezasına çarptırılması talep edildi.
GEÇTİĞİMİZ GÜNLERDE ZİYARET ETMİŞLERDİ
Şubat ayında ülkede yaşanan hukuksuzlukları eleştirdiği gerekçesiyle gözaltına alınan TÜİSAD Başkanı Orhan Turhan, AKP’nin ekonomiden sorumlu Genel Bakanı Nihat Zeybekçi tarafından 19 nisan günü ziyaret edilmişti. Görüşmede bir pazarlık yapılıp yapılmadığına ilişkin akıllarda oluşan soru işaretleri, görüşmeden kısa süre sonra yeni iddianamenin duyulmasıyla birlikte kuşkuya yer bırakmaksızın netleşti. Siyasi iktidarın kelepçeli gözaltı ve ardından ziyaretle TÜSİAD’tan istediğini alamadığı yeni iddianamenin bunun bir göstergesi olduğu görüşü ağırlık kazandı.
SUÇLAMALAR
İddianame, Turan ve Aras’ın İstanbul 28.Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderilen ve haklarında zincirleme şekilde “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak” iddiasıyla 1 yıl 10 aydan 5 yıl 6 aya kadar hapis cezasına çarptırılması talep edilen dava dosyasıyla irtibatlı olduğu gerekçesiyle aynı mahkemeye gönderildi. Bolu Kartalkaya’da meydana gelen ve 78 kişinin hayatını kaybettiği yangın olayı, depremler, Licik (İliç) ilçesindeki altın madeninde oluşan heyelan, bazı belediye başkanlarına dönük soruşturmalar, belediyelere kayyım atanması, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, menajer Ayşe Barım, İBB’nin görevinden uzaklaştırılan tutuklu başkanı Ekrem İmamoğlu gibi konularda her iki ismin “algı oluşturdukları” iddia edildi.
Turan ve Aras’ın devlete yönelik “güven problemi oluşturduklarının” ileri sürüldü. İddianamede, Turan ve Aras’ın sözlerinin düşünce ve ifade özgürlüğü açıklama sınırlarını aştığı, sözlerinin haber ya da bilgi verme hakkı kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, hukuksuzluk ve güven problemi olduğuna ilişkin kamu barışını bozan bilgiler verdikleri, hukuki konularda yargı görevlerini yapanları manipüle etmek amacıyla gerçeğe aykırı ve yanıltıcı bilgiler verdikleri, öte yandan toplumun barış esasına dayalı hukuki güvenlik zemininde ülkede yaşadıklarına dair duyguyu zedeledikleri öne sürüldü.