ANKARA – Polonya Anayasa Mahkemesi hakimi Krystyna Pawłowicz, bu kararın gerekçesini açıklarken, “Polonya halkı ve vatandaşlarımızın ölümünden sorumlu olan suçluları ve komünist rejimleri yüceltme çabasında bulunan bir partinin, Polonya hukuk sistemi içerisinde yeri yoktur” ifadelerini kullandı.
Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı, yalnızca içerik olarak değil, mahkemenin siyasi yapısı bakımından da eleştirilere maruz kalıyor. PAM, “Hukuk ve Adalet Partisi”nin iktidarında yapılan usulsüz atamalarla işlevini kaybetmiş ve hükümetin siyasi hesaplarını yasal bir kılıfa sokan bir araç haline gelmişti. Meşruiyeti Polonya’daki birçok hukuk uzmanı tarafından sorgulanan bu yapı, bağımsız bir yargı organı olmaktansa sağcı siyasi kampın ideolojik sesi haline gelmiştir.
Polonya’da 2023 yılına kadar komünist partilerin faaliyetleri, “totaliter yöntem ve uygulamaları övmedikleri sürece” yasaldı. Komünist sembollerin yasaklanmış olmaması dikkat çekiyordu. Ancak son on yılda hızlanan ve 2023 itibarıyla yasal çerçeve kazanan anti-komünist düzenlemeler, mahkemeler kanalıyla baskıcı bir ortam oluşturmaktadır.
Bugün, bu kanunsuz kararı veren Anayasa Mahkemesi, mevcut merkezci liberal hükümet tarafından bile tanınmamaktadır. Hükümet, PAM’ın aldığı kararları geçersiz saydığını belirtmiştir.
PKP, bu karar sonrasında sosyal medya platformu X üzerinden “PKP bayrağını yükselt!” mesajını paylaşarak duruma tepki gösterdi.
PKP ÜZERİNDE ABLUKA HEP VARDI
2002 yılında kurulan PKP, kurulduğundan bu yana Polonya devleti tarafından sistematik baskılara maruz kaldı. Komünist ideolojiyi “totaliter” olarak nitelendirmek amacıyla yapılan siyasi girişimler, cezai yargı uygulamalarının keyfi şekilde devreye sokulması ve parti üyelerinin uzun süren mahkeme süreçleri bu baskı kampanyasının bir parçasını oluşturmakta.
2002 yılında kapatılan Polonya Komünistler Birliği “Proletarya”nın ardılı olan KPP, aynı yıl içinde İkinci Dünya Savaşı öncesindeki tarihi parti geleneklerine ve uluslararası komünist hareketin mirasına dayalı olarak Komünist Parti’yi yeniden oluşturma kararı aldı.
PKP’ye yönelik saldırılar son on yılda artış göstermiştir. 2013 yılında sağcı bir milletvekili, Komünist Parti’nin Polonya anayasasına aykırı “totaliter” bir örgüt olarak yasadışı ilan edilmesi için savcılığa başvurdu. Ancak bu talep savcılık tarafından geri çevrildi.
Dava, sağcı Hukuk ve Adalet Partisi’nin iktidara gelmesinin ardından 2015’te yeniden açıldı. Önceki suçlamalar genel nitelikteyken, bu defa eleştiriler “Brzask” gazetesinin yayın ekibi ve internet sitesi hakkında yöneltilmişti. “Komünist sistemle ve Marksizm-Leninizm ile doğrudan ilişkili” içerikler yayımlamakla suçlandılar.
Dava, bir dizi beraat, temyiz ve yeniden yargılama sürecinden geçti. Savcı, herhangi bir suçlamayı kanıtlayamamış olmasına rağmen, sanıklar 2020’de şartlı tahliye ile cezalandırıldılar ve mahkeme masraflarına mahkûm edildiler.
Kısacası, yaşananlar hukuki bir süreç değil, Polonya’daki anti-komünist siyasetin mahkeme salonlarındaki tezahürüydü.
Ekim 2020’deki davada yapılan suçlamaların 256. maddeye dayandığı belirtildi. Bu madde, faşizmi ve “diğer totaliter uygulamalara bağlılık” durumlarını cezalandırıyor; bu da mahkemelere geniş bir yorum özgürlüğü tanıyor.
2009 yılından itibaren bu maddeye komünizmin eklenmesiyle ilgili çeşitli girişimler ortaya çıktı. 2010 yılında yasa maddesine komünist sembollerin yasaklanması eklenmek istense de, bu değişiklik bir yıl sonra Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi.
Yasanın önceden belirlenen hali, 2023 yılına kadar yürürlükte kaldı. Ardından sağcı hükümet, Ceza Kanunu’nda önemli değişiklikler gerçekleştirdi. Bu değişiklikler arasında, her türlü komünist etkinlik, ideoloji ve sembolün yasaklandığı yeni bir 256. madde düzenlemesi de yer alıyordu.
Kazanç sağlandıktan bir ay sonra, Başsavcı Zbigniew Ziobro, siyasi partilerin anayasayı ihlal edip etmediğini değerlendirmekle görevli Anayasa Mahkemesi’ne itiraz dilekçesi sundu. Mahkemenin faaliyetleri, yaşanan siyasi çekişmeler nedeniyle uzun süre beklemeye alındı ve dava yıllarca ertelendi.
Dilekçenin görüşülmesi 2025 yılında yeniden başladı, ancak bu sırada “Hukuk ve Adalet” Partisi seçimlerde başarısız oldu. Merkezci liberallerin mevcut hükümeti, Anayasa Mahkemesi’ni yasal bir mahkeme olarak tanımıyor ve kararlarını kabul etmiyor. 1 Ekim’de Başsavcı duruşmaya katılmadı; bu durum, duruşmanın durması anlamına geliyor ve mahkeme, davayı süresiz olarak askıya almak zorunda kaldı.
Kasım 2025 başında, “Hukuk ve Adalet Partisi” temsilcisi Cumhurbaşkanı Karol Nawrocki, Anayasa Mahkemesi’ne sunduğu eski önergeyi yineleyerek, mahkemenin PKP’yi yasadışı ilan etme talebini yineledi. Bu önerge, Marksizm-Leninizm’e bağlı olmanın demokrasiyle çeliştiği iddiasını öne süren anti-komünist propagandalarına dayanmaktadır. Önergede, PKP’nin “demokratik olmayan” varsayımlarına dair suçlamalar yer almakta, komünist partinin esas amacının seçimlere katılmak değil grev ve toplumsal mücadeleler desteklemek olduğu belirtilen makalelere atıflar yapılmakta, ayrıca parti programında üretim araçlarının toplumsal ve ulusal mülkiyetinin talep edilmesi anayasaya aykırı olarak gösterilmektedir. Cumhurbaşkanlığı önergesinin gerekçesinde, tarihi çarpıtmaya yönelik ve komünizmi Nazizm ile eşdeğer tutmayı amaçlayan bir propaganda eseri olan “Komünizmin Kara Kitabı”na da atıflar bulunmaktadır.
