İkinci İHA Çağı: Türkiye’nin ABD’yi Geçerek Bir Katil İHA Gücü Haline Gelişinin Öyküsü

Yazar: Umar Farooq

Çeviri: Mestan Dilbilmez

Askeri bir insansız hava aracı pistten havalandı ve birkaç dakika sonra görüşünü sahnedeki dev bir ekrana aktarmaya başladı. İnsansız hava aracından alınan video, kalabalığın arasında kendi yüzünüzü seçecek kadar netti. Sahneden çok uzak olmayan bir karavanda oturan İHA pilotunun gördüğü şey, tam olarak buydu. Kalabalık nişangâhtaydı ve uçağın eğimi, dönüşü ve irtifası hakkındaki verileri görebiliyordunuz. Ekranın sağ alt köşesindeki “Bore Invalid” kelimeleri, İHA’nın o anda silahsız olduğunu gösteriyordu.

Bu, bir savaş bölgesinde, dev bir duman bulutuyla ve İHA’nın az önce yok ettiği her şeyin parçalanmış kalıntılarıyla sona erebilecek türde bir videoydu. Buna rağmen, kalabalık için video, bir futbol maçındaki dev ekranda kendilerini bir an için görmek gibiydi. Bir spiker, “Seni görüyoruz, ellerini salla!” diye bağırdığında heyecanla ekranda belirdiler.

Etkinlik, tipik bir hava gösterisinin tüm süslerine sahipti. Hükümet yetkililerinden otobüsle taşınan binlerce öğrenciye kadar yüzbinlerce insan asfalt boyunca yürüyüşe çıktı. Savaş uçakları ve saldırı helikopterlerinin yanında özçekimler için poz verdiler. F-16’lardan oluşan bir ekip, arkalarında karmaşık kırmızı ve beyaz duman desenleri bırakarak yakın bir düzende uçtu. Neredeyse sabit bir dizi ses patlaması insanların konuşurken birbirini duymasını zorlaştırıyordu. Devasa hoparlörler ortalığı titreten bir sesle müzik çalıyordu.

Ancak bu hava gösterisinin farklı bir özelliği vardı: Silahlı İHA’ların küresel öncüsü ve bu tür yarışmaların geleneksel ev sahibi ABD’de düzenlenmiyordu. İstanbul’un hemen dışında, Türkiye’deydi. Ve kalabalığı memnun eden İHA ABD’de yapılmamıştı; Türkiye tarafından üretilmişti. Kalabalık, İHA’ların nişangâhlarında olmaktan heyecan duyuyordu çünkü gösteri, anavatanlarının dünyadaki teknolojik açıdan en gelişmiş ülkeler arasında yerini aldığını gösteriyordu.

Ülkeleri, insanları öldürmek için İHA kullanımının, 11 Eylül’den sonra İHA’lardan fırlatılan roketlerle insanları öldüren ilk ülke olan ABD’nin çok ötesinde çoğaldığı, ikinci İHA çağına girmişti. Intercept tarafından dünya çapında bildirilen ölümcül SİHA saldırıları üzerine yapılan bir incelemeye göre, Türkiye şu anda dünyanın en verimli katil İHA kullanıcısı olarak ABD ve İngiltere ile rekabet ediyor. (İHA ile ateşlenen silahlarla insanları öldürdüğü bildirilen diğer ülkeler arasında İsrail, Irak ve İran bulunmaktadır.)

Teknoloji, Türkiye tarafından Suriye’de ve Türkiye’nin Irak ve İran sınırı boyunca IŞİD’e karşı kullanıldı ve burada her daim mevcut bulunan Türk İHA’ları, Kürdistan İşçi Partisi’ne (PKK) karşı onlarca yıldır süregiden kontrgerilla faaliyetinin gidişatını değiştirdi.

2001’de ilk İHA saldırısını başlatan ABD, on yıldan fazla bir süredir dünyada silahlı (SİHA) ve silahsız İHA’ların en önde gelen operatörüyken, bugün bir düzineden fazla ülke bu teknolojiye sahiptir. Birleşik Krallık (BK), İsrail, Pakistan, Suudi Arabistan, BAE, Mısır, Nijerya ve Türkiye, 2015’ten bu yana hedefleri öldürmek için silahlı İHA’lar kullanmaktadır. Washington’un İHA ihracatı üzerindeki kısıtlamalar yoluyla silahların yayılmasını kontrol etme çabası, teknolojiyi elde etmek için küresel bir yarışa neden oldu. Bu arada ABD, son on yılda sivilleri öldüren yüzlerce saldırı gerçekleştirerek bir cezasızlık örneği de oluşturdu.

On yıldan uzun süredir İHA kullanımını takip eden ve çatışma gözlemcisi Airwars’un yöneticisi olan Chris Woods, “SİHA’ların yayılmasının herhangi bir şekilde denetim altında tutulabildiği zamanlar çok geride kaldı,” diyor. “Çok sayıda devletin ve hatta devlet-dışı aktörlerin SİHA kapasitesine erişimi var ve bunlar sınırların ötesinde ve sınırlar içinde kullanılıyor. Şu anda açıkça ikinci İHA çağındayız, yani silahlanma çağındayız.”

ABD’nin Predator ve Reaper SİHA’larının ihracatı, kongre ve askeri gözetim altında olduğundan, onları edinme süreci uzun ve karmaşık. Bazı alıcılar bunun yerine, yaklaşık bir düzine ülkeye, Predator ile aynı özelliklere sahip bir İHA olan (ancak Reaper’dan daha az karmaşık olan) CH-4’ü satan Çin’den SİHA satın almayı tercih etti. ABD veya Çin gibi büyük geliştiriciler SİHA’ların satışını kısıtlamaya karar verseler bile, cin artık şişeden çıkmıştı – artık teknolojinin kendisi kopyalanabiliyor. Türkiye’nin yaptığı tam da budur.

Türkiye, sadece en gelişmiş yeni İHA geliştiricisi değil, aynı zamanda onları kendi topraklarında düzenli olarak kendi vatandaşlarına karşı kullanan tek ülke olarak öne çıkıyor.

Selçuk Bayraktar, 12 Eylül 2018’de İstanbul Havacılık Müzesi’nde TEKNOFEST İstanbul Havacılık Uzay ve Teknoloji Festivali için bir basın etkinliğinde. Fotoğraf: İslam Yakut / Anadolu Ajansı / Getty Images

İHA’ların Vaftiz Babası

Türkiye’nin katil İHA programının bir vaftiz babası olduğu söylenebilirse, adı Selçuk Bayraktar’dır.

Bayraktar 2005 yılında bir grup Türk yetkiliyi üzerinde çalışmakta olduğu ev yapımı bir insansız hava aracının küçük bir gösterisine katılmaya ikna etti. 26 yaşındaki Bayraktar, Türkiye’nin en iyi üniversitesinde elektrik mühendisliği okumuş, Pennsylvania Üniversitesi’nde yüksek lisans derecesi almış ve MIT’de doktora öğrencisiydi.

Savaşta bir sonraki büyük şey olacağını bildiği bir teknolojinin en son noktasındaydı. Ancak çalışmaları bittikten sonra ne yapacağı konusunda endişeliydi ve Türkiye’ye dönme zamanı gelmişti.

İşaret ettiği İHA’nın yanında duran yetkililere “Arkadaşlarımın çoğu ABD askeri projeleri için verilen bağışlarla çalışıyor,” dedi. “Burada inanılmaz bir şey var ama ne yapacaklar, Türkiye’ye döndüğümde ne üzerinde çalışacağım?”

Yetkililer İHA’nın kendi kendine kalkışını izledi. Ayakta, kollarını kavuşturmuş olarak, İHA’nın inişini ve sonra iniş pistinden aşağıya, Bayraktar’ın bekleyen ellerine doğru yavaşça zıplayarak ilerleyişini izlediler.

Bayraktar “Boeing, Lockheed, bunlar büyük şirketler değil mi?” diyerek devam etti. “Aynı sistemleri yapıyoruz. Türkiye bu projeyi desteklerse, bu İHA’larla beş yıl içinde Türkiye kolayca dünyanın ön saflarında olabilir.”

Cüretkar bir adımdı ama yetkilileri hemen kazanmadı. O günden önce Bayraktar, Ankara’daki güç simsarları arasında büyük ölçüde tanınmıyordu.

ABD’deki yüksek lisans çalışmaları sırasında, Bayraktar’ın akademik arkadaşları dünyanın dört bir yanından geliyordu. MIT’deki yüksek lisans tezi, insansız bir helikopteri çok engebeli araziye, hatta dikey olarak bir duvara indirebilecek bir algoritma üzerineydi. Tezin teşekkür bölümü önce Allah’a, ardından danışmanına ve nihayet bir avuç yakın arkadaşa ve üniversitenin Müslüman Öğrenci Derneği’ne teşekkür ederek başlıyordu.

Türkiye’deki ailesi, mühendis babaları tarafından, Türkiye’nin yerli otomobil üretimi çabalarının bir parçası olarak otomobil parçaları üretmek üzere 1984 yılında kurduğu Bayraktar Makina adlı bir şirkete sahipti. 2000’li yıllarda şirket İHA’lara odaklanmaya başladı.

Bayraktar, 2007 yılına gelindiğinde MIT’deki doktora eğitimini bırakmış ve Türkiye’de tam zamanlı olarak İHA’lar üzerinde çalışmaya başlamıştı.

Bayraktar’ın Türkiye’nin katil İHA programının ön saflarına çıkması, birkaç yıl ve uluslararası ilişkilerde beklenmedik birkaç kırılma gerektirecekti.

Bayraktar, ev yapımı İHA’sını gösterdiği sırada, Türkiye’nin, savunma üretim santrali olan Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TAI) tarafından geliştirilen bir İHA programı zaten vardı. Ancak Ankara’daki, özellikle o zamanlar güçlü olan ordudaki bürokratlar, bu müttefikleri onları onlarca yıldır hayal kırıklığına uğratmasına rağmen, teknolojiyi ABD ve İsrail’den satın almanın, onu geliştirmeye devam etmekten daha akıllıca olduğunu düşünüyordu.

Kıbrıs’ı işgalinden sonra ABD’nin silah ihracatı yaptırımları uyguladığı 1975’ten bu yana Türkiye, Washington ile tedirgin bir ilişki içindeydi ve kendi savunma sanayisini geliştirmeye çalışıyordu.

Önümüzdeki on yıl içinde, çoğunlukla mühimmat ve hafif silahlar gibi temel silahlara ama aynı zamanda güdümlü füzeler ve uçaklar gibi daha büyük projelere odaklanan TUSAŞ gibi bir dizi yerli savunma üreticisi kuruldu.

Türkiye ilk İHA çağına eski tarzda girdi: ABD’den altı silahsız İHA satın aldı

Türkiye ilk İHA çağına eski tarzda girdi: 1996’da ABD’li General Atomics firmasından altı silahsız İHA satın aldı. Satın aldığı GNAT 750’ler, bir video akışı sağlayabilen basit uçaklardı.

Bunlar, Türkiye’nin Kürtlerin çoğunlukta olduğu güneydoğuda, Türk devletine karşı savaşan Kürt ayrılıkçı grubu PKK savaşçılarının, Türk güvenlik güçlerinden kaçmak için engebeli dağ geçitlerinin sağladığı örtüye güvendikleri yerde kullanıldı. Güneydoğu’da görev yaptıktan sonra 2014 yılında Özel Kuvvetler Komutanlığı’ndan emekli olan eski bir Türk subayı olan Necdet Özçelik, Türkiye, Irak ve Suriye sınırlarını aşan bir bölgede, GNAT İHA’larının PKK hareketlerinin görüntülerini sağladığını ama sahadaki Türk kuvvetlerinin bu görüntülere tepki vermesinin çok uzun sürdüğünü söyledi.

Özçelik, “İHA’lar sahadan görüntü alıyor ve daha sonra bu verileri bir operasyon merkezine gönderiyordu ve görüntülerin değerlendirilmesinden sonra, zaten hâlihazırda sahada bulunan operasyon kuvvetlerine bir miktar istihbarat sağlanması gerekiyordu” dedi. “Yaklaşık 20 dakikalık bir gecikme oluyordu ve 20 dakikanın çatışma ortamında çok fazla fark yarattığını biliyorsunuz.”

2006 yılında Türkiye, 1970’lerden beri insansız askeri uçak kullanan İsrail’den 10 silahsız Heron uçağı sipariş etti. İsrail’in İHA’ları Türkiye’ye teslim etmesi beş yıl sürdü. Daha sonra Ankara İsraillileri motoru ve görüntüleme sistemlerini kasıtlı olarak sabote etmekle suçladı ve onları onarım için İsrail’e geri gönderdi ve bu onarımları birkaç yıl sürdü. Sonunda Türkiye’de konuşlandırılan Heron’ların pilotluğunu başlangıçta İsrail personeli üstlendi ve Türk yetkililer, Heron’lardan toplanan görüntülerin gizlice İsrail istihbaratına gittiğinden şüphelendiler. Heron’lar Türkiye’nin İHA arzusuna cevap olmayacaktı.

Türkiye’nin Anka ya da Phoenix olarak adlandırılan ilk İHA’sı, 16 Temmuz 2010’da Ankara yakınlarındaki Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş.’de düzenlenen törende sergilendi. Fotoğraf: Burhan Özbilici/AP

2010 yılında Türkiye ve İsrail, İsrail’in Mavi Marmara baskınında dokuz Türk vatandaşını öldürmesinin ardından diplomatik ilişkileri tamamen kesti. O yılın ilerleyen günlerinde Türkiye, Heron’un yerini alacak yerli bir insansız hava aracı olacağını iddia ettiği projesini açıkladı. TUSAŞ tarafından geliştirilen Anka ya da Phoenix, 17 metrelik kanat açıklığına sahipti ve yaklaşık 10.000 metrede 24 saat havada kalabiliyordu ama Heron gibi silahlı değildi. Özçelik, bunun “öldürme zinciri”nde hala hayati bir bağlantının eksik olduğu anlamına geldiğini söyledi.

Örneğin, 2011 yılında, güneydoğudaki Hakkâri’deki Türk üslerine yüzlerce PKK üyesi eşzamanlı saldırılar düzenledi. Heron İHA’ları, PKK’nin on yıllardır gerçekleştirdiği en ölümcül saldırının en ön cephesinden, yukarıdan canlı görüntü sağladı. Özçelik, “Bu saldırılar sırasında, Heron’lar Türkiye’ye sadece görüntü verdi ve Heron sistemleri ile birleştirilen hiçbir yanıt ya da hızlı tepki yeteneği yoktu” dedi. Türkiye yanıt olarak, Irak sınırında operasyonlar başlatarak, binlerce askeri alarm durumuna geçirdi.

O dönemde, Türkiye’ye ABD’nin kullandığı bir avuç Predator İHA’sı da dahil olmak üzere, ABD’den görüntüler ve istihbarat bilgileri de veriliyordu. Ancak Washington, NATO müttefikinin İsrail için bir güvenlik sorunu oluşturabileceği endişelerini gerekçe göstererek, Türkiye’ye silahlı İHA’lar satmayı reddediyordu. 2016 yılına gelindiğinde Türkiye, uzun süredir güvenilmez olan müttefikine bel bağlamaktan vazgeçti ve Washington ve diğer NATO ülkeleriyle bir silahlanma yarışında olduğuna kanaat getirdi. Kendi katil İHA’sını geliştirmek birinci önceliği haline geldi ve bu, Bayraktar için bir fırsat sağladı.

Bayraktar, sadece birkaç yıl önce, İHA’larını gerçek mühimmat kullanarak test etmek için bile ordudan izin alamamıştı. Genellikle liyakata dayanarak değil, İslami uygulamalara karşı küçümsemelerini sergilemeleriyle terfi ettirilen Türkiye’nin rütbeli askerleri, Bayraktar’lar gibi dindar Müslümanlar ailelere gelince, herkesin bildiği gibi şüpheciydi.
Ancak Türkiye’nin İsrail’e güvenmesine yönelik açık sözlü eleştirisiyle kendisini ünlü yapan genç mühendis, doğru insanların ilgisini çekmeyi başardı.

2006 yılında Bayraktar’ın İHA’sı, Türk ordusu tarafından insansız bir mini İHA için düzenlenen bir yarışmayı kazandı ve Ankara bunlardan 19’unun ülkenin güneydoğusuna konuşlandırılmasını emretti.

Bayraktar’lar, ordunun alt kademeleriyle birlikte çalıştı ve sahaya orada ne tür bir teknolojiye ihtiyaç duyulduğuna dair ayrıntılı notlar alacak askerler yerleştirmelerine izin vermeye ikna etti. 2015 yılında, Türk ordusunun dikkatini çeken en gelişmiş İHA’ları TB2’nin dikkat çekici bir tanıtımını yaptıklarında, çalışmalarının karşılığını aldılar.

İHA, 4 kilometre yükseklikten Türk yapımı güdümlü bir roket kullanarak 8 kilometre uzaktaki bir hedefi vurdu. Aynı yıl Bayraktar farklı bir yol kat etti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın en küçük kızıyla evlendi. O zamandan bu yana, şirketi Türkiye’nin tercih ettiği İHA üreticisi haline geldi.

Sümeyye Erdoğan (solda) ve Selçuk Bayraktar 14 Mayıs 2016’da İstanbul’da düzenlenen düğün töreninde el sallarken. Fotoğraf: Stringer / AFP / Getty Images

TB2 artık Ankara’nın hava operasyonlarının bel kemiğini oluşturuyor. 24 saate kadar yaklaşık 4300 metrelik irtifada uçabiliyor ancak iletişim için yer kontrol istasyonlarına bağlı. 150 kilometreye varan menziliyle 54,5 kilogram yük taşıyabiliyor. Bugün Türk ordusu tarafından kullanılan 75’den fazla TB2, ayda yaklaşık 6000 saat uçuyor ve Türkiye’nin güneydoğudaki PKK karşıtı kampanyasında ezber bozan bir unsur haline geldi. PKK üyeleri artık 2011’de olduğu gibi büyük gruplar halinde hareket edemiyor.

Özçelik, “Türkiye için, teknik silahlı insansız hava araçları, teröristlere yönelik operasyonlarında Türkiye’nin üstünlüğünü sağlayan en önemli şeydir,” diyor. “Her şey teknik SİHA’ların etrafında dönüyor.”

Bayraktar’ın Türkiye’de yaptığı ilk gösterinin videosu o zamandan bu yana hızla yayıldı ve kendisi de ulusal bir ünlüye, bir İHA kahramanına dönüştü.

“Bir İHA’ya Teslim Olamazsınız”

ABD’de, katil İHA’larla ilgili tartışma genellikle ABD’nin cephaneliğinde olanlarla sınırlıdır. Ama ABD teknolojisinin yaygınlaşması ve ülkenin kendi sınırları dışında olan bitene çok az farkındalığa sahip olması sayesinde, Türkiye şu anda bu silahların en verimli kullanıcıları arasında yer almaktadır.

Türkiye’nin İHA’ları, ülkenin güneydoğusundaki gökyüzünde neredeyse sürekli varlığını sürdürüyor. Neredeyse her gün, bir Türk İHA’sı, genellikle bir TB2, ya bir hedefe ateş ediyor ya da daha sonra bir F-16 ya da saldırı helikopteri tarafından bombalanan bir hedefin yerini tespit ediyor. Son iki yıldır, Türk güçleri PKK’yi, Kuzey Suriye’de ve Irak’ta takip ederken, İHA’lar Ankara’nın yasadışı grubun üyelerini havadan ortadan kaldırmasına izin vererek, bir vatanseverlik dalgasına binen ulusun hayranlığını kazandı.

Resmi kaynaklara göre, Türk yapımı güdümlü bomba taşıyan Türk TB2’ler, Ocak-Nisan 2018 arasında Kuzeybatı Suriye’de 449 kişiyi öldürdü. Kuzey Irak’ta, Ankara’nın on yıllardır peşinde olduğu PKK liderleri de dahil olmak üzere çok sayıda kişi öldürüldü. Ve Türkiye’nin içinde, Kürtlerin çoğunlukta olduğu güneydoğuda, 2016 yılından bu yana insansız hava araçlarının yer aldığı hava saldırılarında en az 400 kişi hayatını kaybetti.

Bu saldırılar ülke içinde çok popüler oldu ve İHA’ları bir tür tuhaf kültürel ikona dönüştürdü. Hatta pervaneli bir motorun arkasına yerleştirilmiş ters bir kuyruğa sahip bir avuç şık TB2 insansız hava aracı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisi tarafından imzalandı. Türkiye’nin güneydoğusunda isyanla boğuşan valiler, İHA’ları barındıran hangarlara düzenli ziyaretler yapıyor ve onları çalıştıran birimlerin sağlığı için dua ediyor.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 3 Şubat 2018’de Batman’daki askeri hava üssünde İHA imzaladı. Murat Çetinmühürdar, AP

Ama Türkiye’nin uzaktan öldürmeyi benimsemesi, Washington’un İHA kampanyasının on yıldan daha uzun bir süre önce gündeme getirdiği, aynı insan hakları sonuçlarına sahip. Türkiye’nin İHA’ları tarafından öldürülenlerin bir kısmının sivil olduğuna dair kanıtlar var. Ama ülke milliyetçi bir coşkuyla sürüklenirken, İHA’larla kimin hedef alınması gerektiğini belirleme görevi, terör gruplarını ortadan kaldırmak için ne gerekiyorsa yapmak üzere geniş bir yetkiye sahip bir hükümete devredildi ve yaptığı ölümcül hatalara çok az dikkat edildi.

Airwars’tan Chris Woods “SİHA’ya teslim olamazsınız,” diyor. “Bir SİHA tarafından gözaltına alınamazsınız. Silahların devreye girmesinin tek bir sonucu vardır ve bu ölümcül güçtür. … Ve bu, özellikle SİHA’lar ülke içinde kullanıldığında büyük bir endişe kaynağıdır.”

Türk hükümeti gurur duyduğu İHA cinayetlerini duyurmaktan çekinmedi.

En dramatik saldırılarından biri 15 Ağustos 2018’de gerçekleşti. O gün, Kuzey Irak’ın Sincar Kenti’ndeki PKK operasyonlarından sorumlu olduğu iddia edilen Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı İsmail Özden, Koço Köyü yakınlarında bir anma törenine katılıyordu. (Özden ayrıca Türkiye’nin en çok arananlar kırmızı listesinde de yer alıyordu.)

Anma töreninden ayrılırken Türk istihbaratı, çevresindekilerin uydu telefonlarını izliyordu ve PKK konvoyunun bir parçası olarak beyaz bir kamyonetle seyahat ettiğini öğrenebildi.

Türk hükümeti saldırının olağanüstü bir videosunu yayınladı. Lazer güdümlü bir bomba pikaba çarptığında, konvoyun izini süren TB2, yukarıdan [patlamayı] izliyordu. Özden’in onlarca yakını karayoluna akarken ve onu başka bir araca götürürken İHA izlemeye devam etti. İkinci araç müstahkem bir PKK üssüne doğru yol alırken, İHA ateş açarak Özden ve diğer 10 kişiyi öldürdü. Sonraki günlerde Türk haber kanalları ve gazeteler İHA liderliğindeki operasyonu öven manşetler attı.

TB2 İHA’ları, 2018’de Suriye’nin Efrin Eyaleti’ndeki Kürt hedeflerine yönelik tek bir saldırıda, Türkiye’nin iddiasına göre, toplam cinayetlerin yaklaşık beşte birine denk gelecek şekilde, doğrudan 449 kişiyi öldürdü ve üç aylık bir süre boyunca 680 kişinin hedef alınmasını sağladı. Hatta bir TB2, PKK’nin kurucusu Abdullah Öcalan’ın Suriye’deki bir dağın yamacındaki devasa bir portresini yok etmek için bile kullanıldı. (Hükümet bu saldırının videosunu da ayrıca yayınladı.) İnsan hakları grupları, Türk hava saldırılarının Efrin’deki bir hastaneyi vurduğunu iddia ettikten sonra, Türkiye, yalnızca kısmen hasar gördüğünü gösteren İHA görüntülerini yayınladı.

Efrin saldırıları o kadar meşhur oldu ki bugün Türk üniversite öğrencilerinin geliştirdiği ve Efrin’de bir SİHA’nın pilotluğunu yaptığınız bir akıllı telefon oyununu bile oynayabilirsiniz. Dönemin Başbakanı Binali Yıldırım, “Bu muharip ve muharip olmayan insansız araçlar, Efrin operasyonunun kaderini değiştirdi ve Türkiye’ye üstünlük sağladı” dedi.

Bununla beraber İHA’ların kimi öldürdüğü söz konusu olduğunda, her operasyon Kuzey Irak’ta Özden’i ortadan kaldıran operasyon kadar şeffaf değil.

Sivilleri Öldürmek

Geçen sonbaharda Tahir Temel ve ailesi Hakkari’deki evlerini bırakıp Van’a taşınmak zorunda kaldı. Irak sınırına yaklaşık 19 kilometre uzaklıktaki dağ akarsularının ortasında yer alan Oğul Köyü’ne giden yollar kontrol noktalarıyla doluydu ve Temel, köyde yaşayan 25 aileden 23’ünün askerler tarafından günlük olarak sorgulamayla karşılaşmak yerine köyü sonsuza dek terk etmeye karar verdiğini söylüyor.

Sorun, 31 Ağustos 2017’deki Kurban Bayramı tatilinde, bir İHA saldırısının Temel’in erkek kardeşini öldürmesi ve üç akrabasını yaralamasının ardından başladı.

Temel Intercept’e “Annemiz köyde yaşıyor; bu yüzden diğer üç adamla birlikte kardeşim bayram için oraya gitti. Onu almak ve kasabaya götürmek için oraya gittiler ama geç oluyordu, bu yüzden orada kalmaya ve piknik yapmaya karar verdiler,” dedi. Tahir’in 35 yaşındaki erkek kardeşi, iki kız ve bir erkek çocuk babası olan Mehmet, genellikle inşaat işçisi olarak binalara ısıtma sistemleri kurarak geçimini sağlıyordu. Bir hafta önce, yakındaki Hakkari’de bir hastane yapımına yardım ediyordu

Mehmet Temel. Fotoğraf: Tahir Temel’in izniyle

Tahir Temel’e ve il barosu avukatlarının soruşturmasına göre, Mehmet Temel köyden diğer üç erkekle buluştu – İsmail Aydın (43), İbrahim Sak (54) ve Musa Tarhan (54) – ve Oğul Köyü’ne doğru yola çıktı. Hakkâri’den ayrılırken kimliklerinin polis tarafından incelendiği bir kontrol noktasından geçtiler. Evlerinden 300 metre kadar uzakta, büyük bir ceviz ağacının gölgesinde mangal yapmaya başladılar. Temel ve Aydın, sebze satın almak için köye gitti ve arabalarını ceviz ağacının altına park etmek için geri döndü.

Hayatta kalanlardan ikisi, Tarhan ve Sak, daha sonra bir insan hakları avukatı heyetine, erkeklerin köyden dönmesinden yaklaşık 10 dakika sonra, gri bir Mitsubishi kamyonetin olay yerine geldiğini söyledi. Hayatta kalanların PKK üyesi olduğundan şüphelendiği dört silahlı kişi ortaya çıktı ve biri Mehmet Temel’i kısaca sorgulayarak orada ne yaptıklarını ve hangi aşirete mensup olduklarını sordu. Ardından yabancılar kamyonetlerine binip yola çıktıklarında ve biri mangalın yakınlarında bıraktığı bir ceketi almak için arkasını döndüğünde, bir İHA onları bombayla vurdu. Sak, avukatlara tozun her şeyi kapladığını hatırladığını ve Temel’le yabancılardan ikisinin yerde hareketsiz yattığını söyledi. İkinci bir patlamadan korkan Sak ve Tarhan, köyden bir arabaya el etti ve kasabadaki bir hastaneye yöneldi.

Tahir Temel, “Kardeşimin ağır yaralandığını ve hala patlama yerinde olduğunu bu şekilde öğrendim” dedi. “Onları kurtarmak için bir araba getirmeye çalıştık ama o zamana kadar yolların her tarafında askerler vardı ve onlara ulaşamadık.”

Hastaneye döndüğünde bir kalabalık toplandı ve askerler ve polis onları dışarıda tuttu, kalabalığı dağıtmak için göz yaşartıcı gaz kullandı. Temel, “Kardeşimin bedenini yıkamamıza, ona cenaze töreni düzenlememize bile izin vermediler” dedi. “Sadece piknik yapıyorlardı, evlerine çok yakındılar. Oraya ulaşmak için bir kontrol noktasından geçtiler, bu basit bir kontrol noktası değil, oradaki polisler kimliğinize bakıyor ve o bölge yasak bölge değildi. İHA’nın neden saldırdığına dair hâlâ bir açıklamamız yok.”

Sonraki haftalarda olay ülke çapında bir tartışmaya dönüştü. Saldırının ertesi günü, valilik 4 PKK üyesinin bir Bayraktar insansız hava aracıyla “etkisiz hale getirildiğini” ve “yerel teröristlerle birlikte bulunan dört işbirlikçinin” – İbrahim Sak, Musa Tarhan, Mehmet Temel ve İsmail Aydın – yaralandığını söyledi. Valilik bu “işbirlikçilerden” biri olan Mehmet Temel’in daha sonra yaralarından dolayı öldüğünü söyledi.

İçişleri Bakanlığı bir bildiri yayınladı ve Abdullah Sönmez (Piro Amed), Mordem, Zagros ve Cemal adlarını vererek, “dört teröristin etkisiz hale getirildiğini” söyledi. Zaman zaman şehitlerinin adını açıklayan PKK, daha sonraları Hakkari’de 31 Ağustos 2017’de “Piro Amed” kod adlı “Abdullah Sönmez”in öldürüldüğünü belirten bir açıklama yaptı.

8 Eylül’de İbrahim Sak ve Musa Tarhan hastaneden tutuklandı, suçlandı ve daha sonra PKK üyesi olmak gerekçesiyle mahkum oldu. Hayatta kalan üçüncü kişi İsmail Aydın da şu anda tutuklu ve terör suçlamalarıyla karşı karşıya.

Ankara’da, muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekili Sezgin Tanrıkulu, çocuklarıyla birlikte Mehmet Temel’in fotoğraflarını taşıdıkları bir basın toplantısı düzenledi; dört kişinin sivil olduğu ve terörist olduklarından şüpheleniliyorlarsa geçtikleri kontrol noktasında durulmaları gerektiğinde ısrar etti. Tanrıkulu, “Bu sadece savaşta kullanılan bir şey” dedi. “Bu tür uygulamalar hukuk devletinde değil, yalnızca savaşta kullanılır ve hatta bir savaşın bile belirli kuralları vardır.”

Başkan Erdoğan gazetecilere, “Ana muhalefet partisinden bir vekil çıkıp SİHA’ları eleştiriyor. Sivilleri vurduklarını söylüyor. Bu siviller o zaman nerede? Silahlı İHA’lar teröristleri vuruyor. … Silahlı kuvvetlerimiz terör örgütleriyle mücadelesine devam edecek. CHP vekilleri bunu durduramaz” diyerek karşılık verdi.

Harita: Soohee Cho /Intercept

Türkiye’de İHA’ların kimi öldürdüğünden bahsetmek kolay değil. Eleştiri, Türkiye’deki birçok kişi tarafından sadece PKK’nin yanında yer almak olarak değil, aynı zamanda ülke için bir gurur kaynağına ihanet olarak da görülüyor. Türkiye’de insan hakları meselelerinde sözlerini açık bir şekilde dile getiren muhalif milletvekili Tanrıkulu, Hakkari saldırısıyla ilgili açıklamalarının ardından savcıların soruşturmasıyla tehdit edildi.

Intercept’e “Şu anda bana karşı yapılan açıklamalar yüzünden silahlı İHA’ları konuşmak çok zor” dedi.

Mağdurların yakınlarını ziyaret eden ve bir rapor hazırlayan avukat grubu, saldırıyı belgelemeleri ve hükümeti eleştiren diğer benzer eylemler nedeniyle Türkiye’de suç olan Türk milletine hakaret davasıyla karşı karşıya. Heyete başkanlık eden Diyarbakır Barosu eski başkanı Ahmet Özmen, Intercept’e, “Sivillerin yaralandığını duyduktan sonra, bu raporu sadece görevimiz olduğu için hazırladık. Şu anda ekleyebileceğim başka bir şey yok,” dedi.

Geçmişte sivil kayıplar konusunda da açık sözlü olan Halkların Demokratik Partisi milletvekilleri, bugün savcıların PKK’ye destek teşkil ettiğini söylediği ifadeleri nedeniyle bir dizi davayla karşı karşıya. 2016’da Erdoğan’a yönelik başarısız darbe girişiminden bu yana, ifadeleri için yüzlerce avukat, gazeteci, milletvekili ve diğerleri de dahil olmak üzere yaklaşık 60.000 kişi terör suçlamasına maruz kaldı.

Türkiye İnsan Hakları Derneği Başkanı Öztürk Türkdoğan, Intercept’e verdiği demeçte, “Adlarına ne derseniz deyin – Predator, SİHA – uluslararası hukuka göre, tüm dünyada yasaklanmaları gerekiyor,” dedi.

Örgütü, Türkiye’de PKK’ye karşı savaşta kayıpları takip eden birkaç gruptan biri. 2016’da SİHA’ların kullanımını raporlamaya başladı ama İHD sivil kayıpların raporlarını takip etmekte zorlanıyor ve onlara bilgi vermeleri için mağdurlara ya da onların ailelerine bel bağlamak zorunda.

İHD, Hakkâri saldırısının yanı sıra 2017’de sivilleri öldürmüş olabilecek üç başka saldırı daha belgeledi. Örneğin 13 Haziran 2017’de bir SİHA ile birlikte saldırı helikopterleri Dersim’deki hedeflere ateş açtı. Altı kişi yaralandı ama onlardan sadece iki ismin adları – yerel bir lokanta işleten Özdal Dönmez ve iletişim yüksek lisans öğrencisi olan Pınar Aydın – kamuoyuna açıklandı. İl yetkililerinin resmi raporuna göre, bir SİHA altı kişilik “terörist” grubuna ateş açtı, ikisini yaraladı, ardından güvenlik güçleri bir erkek ve bir kadın “terörist”in öldürüldüğü bir operasyon gerçekleştirdi. Dönmez ve Aydın hastane yataklarından gözaltına alındı ancak daha sonra serbest bırakıldı.

Bunların ve diğer yüzlerce saldırının resmi raporları, programı Washington’ınkinden çok daha şeffaf hale getiren ve çok sayıda hukuki soruyu gündeme getiren kışkırtıcı miktarda ayrıntı sunuyor. Örneğin, Dersim’de 19 Temmuz 2017’de düzenlenen bir saldırıyla ilgili bir raporda, “bir grup terör örgütü mensubu, SİHA’lar tarafından tespit edildi ve ateş açıldı. … Terör örgütünün 6 üyesi ölü bulundu.” Ardından açıklamaya göre kara harekâtı başlatıldı ve güvenlik güçleri cesetleri, “1 M-16 tüfek, 4 Kalaşnikof tüfek, 1 tabanca, 200 gr C4, 5 sırt çantası … ile birlikte ele geçirdi.”

Saldırıların gerçekleştiği bazı illerde ara sıra sokağa çıkma yasağı uygulanmakta; bunlar Hakkâri, Dersim veya Şırnak gibi PKK’nin en aktif olduğu iller. Ancak Ankara, güneydoğuda açıktan savaş ilan etmiş değil, bu yüzden de Hakkâri’deki Mehmet Temel ve üç arkadaşı gibi siviller, kendi köylerinde piknik yapmak istediklerinde, yukarıdan ölüm riskini göze almak zorunda kalıyor.

Türkdoğan, Türkiye’nin mevcut terörle mücadele kanununun sadece son çare olarak ölümcül güç kullanımına izin verdiğini söylüyor. Ankara İHA’ları sivil kayıplardan kaçınmak için yasal olarak kullanmak istiyorsa, bu mümkün. “Oradaki insanları belirleyebilirler ve yakındaki bir askeri birliği arayabilirler ve gidip teslim olmalarını söylerler ve eğer olmazlarsa, o zaman ateş açabilirler” diyor. “Ama pratikte yapılan şey, İHA’nın insanları tanımlaması ve onlara ateş etmesi veya F-16’lar veya topçuları göndermeleri ve onları öldürmeleri ve bu tamamen bu kanuna aykırı.”

Bayraktar TB2 İHA’ları, 20 Mart 2019’da Ukrayna’nın Hmelnitski Kenti’ndeki askeri üssünde test uçuşu öncesi. Fotoğraf: Ukrayna Cumhurbaşkanı Basın Bürosu/Mykola Lararenko/Getty Images aracılığıyla

Devlet Dışı Gruplara Yayılma

İkinci İHA çağı Türkiye’de kendini başka şekillerde de gösteriyor.

ABD’den Türkiye’ye sızan İHA teknolojisi artık diğer ülkelere de yayılıyor. Ocak ayında, Ukrayna Cumhurbaşkanı Petro Poroshenko, 69 milyon dolar olarak tahmin edilen bir anlaşmayla ülkesinin 12 TB2 satın alacağını duyurdu. Pakistan ve Katar da dahil olmak üzere diğer birçok ülke, Türk İHA’ları satın almak için sıraya girdi.

Ancak düşmanlarına insansız uçaklarla saldırmak için teknolojiden yararlananlar sadece yerleşik hükümetler değil.

10 Kasım 2018’de Türkiye’nin dört bir yanında insanlar ülkenin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıldönümünü anıyordu. Pek çok şehirde, tam ölüm zamanı olan 9:05’te, saygı duruşu yapılır, sürücüler yollarda kenara çekilir ve yayalar sanki zamanın kendisi durmuş gibi hareketsiz kalır. Güneydoğudaki Şırnak’ta anma saatine, PKK’nin eşgüdümlü bir İHA saldırısı damgasını vurdu.

C4 patlayıcı ve çivilerle dolu ve önceden yüklenmiş bir GPS rotası tarafından yönlendirilen on hazır İHA, eşzamanlı olarak bölgedeki hükümet ve askeri hedeflere doğru yola çıktı. Şehir merkezindeki CCTV kameraları, yayaların başlarının üzerinden yavaşça uçarak valilik binasının girişine doğru ilerleyen bir İHA’yı filme aldı. Diğer yedi İHA, patlamaksızın yakınlardaki beş farklı askeri hedefe düştü. Son ikisi sınırın Irak tarafına çakılmadan önce, sınır karakollarının yakınına iki el yapımı bomba attı.

PKK’nin İHA’ları henüz herhangi bir can kaybına yol açmamış olsa da, Türk medyası artık güvenlik güçlerinin ülke içinde, Irak ve Suriye sınırı yakınlarında onları vurduğunu düzenli olarak haberleştiriyor.

Bölgedeki devlet dışı gruplar tarafından İHA’ların kullanımını izleyen Bellingcat araştırma grubundan araştırmacı Nick Waters, “PKK bir süredir SİHA kullanıyor ve bu giderek daha sıklaşıyor ve aslında şaşırtıcı da değil” diyor.

“İHA’lar giderek bir prestij silahı haline geldi. … Onların kullanımı da devletlerinkine benziyor. Tıpkı ABD’nin SİHA saldırıları yaptığı zamanki gibi, bu bir güç gösterisiydi ve benzer biçimde, bu güce erişme kabiliyetine sahip olmak, PKK’ye göre prestijinize katkıda bulunuyor.”

PKK’nin Kasım 2018 saldırısında kullandığı uçağı elde etmek kolaydı; onları Amazon’dan çevrimiçi olarak bile satın alabilirsiniz. 100 km’ye kadar menzile sahip olan Skywalker X8’in maliyeti 300 doların altında ve GPS kullanarak bir rotada uçacak şekilde önceden programlanabilir. Talon X-UAV daha küçük ve daha ucuz; görünüşe göre saldırganlar onu önceden programlanmış bir rotada uçacak şekilde ayarladılar.

Aslında PKK, savaş için İHA’ları kullanma konusunda geriden bile geliyor. İslam Devleti [IŞİD], 2016 yılında değiştirilmiş ticari İHA’larla saldırılar düzenlemeye başladı ve Bellingcat’in raporuna göre, sadece 2017 yılında 200’den fazla İHA saldırısı gerçekleştirdi. Zaman zaman kurnaz propaganda videoları için kaydedilen operasyonlarda, ticari olarak satışta olan İHA’lardan, düşüşlerini dengelemek için el yapımı kanatçıklara sahip el bombaları atıldı.

Düzenli olarak intihar bombacıları kullanan bir grubun uzaktan öldürme konusunda kendine güvenini duyurmak istemesi garip görünebilir. Ancak en temel insan içgüdüsünün, kendini korumanın, savaşı nasıl etkilemeye devam ettiğini gösteriyor bu durum. SİHA’lar, savaşa karşı önemli bir caydırıcı unsuru ortadan kaldırıyor gibi görünüyor: kendi halkınızın zarar görme olasılığı.

ABD teknolojiye öncülük etti ve dünyaya nasıl kullanılabileceğini gösterdi. Onu başkaları izledi ve öğrendi. Ne Türkiye kendi İHA’larını üreten son ülke olacak ne de halkı bunları gurur kaynağı olarak gören son ülke.

14 Mayıs 2019

Kaynak

Çeviri: Mestan Dilbilmez

Exit mobile version