ANKARA – Sermaye devleti, ‘terör’ kavramı üzerinde yarattığı muğlaklık, ayrıştırıcı politikaları ve resmi ideolojisine uyarladığı yasal zeminle her muhalifini rahatlıkla ‘terörist’, her muhalif örgütlenmeyi ‘terör örgütü’ olarak tanımlayıp ‘terörle mücadele yasaları’ kapsamında yargılıyor. Bu yeni bir durum olmasa da AKP hükümeti ile dozajı giderek artan, burjuva muhalif ve liberal kesimler dahil tüm AKP dışı unsurları kapsayan bir baskılama politikasının aracı haline geldi ‘terör yasaları’.
İşkenceye Karşı Dünya Örgütü (OMCT), “Türkiye’deki Terörle Mücadele Kanunu ve İnsan Hakları Savunucuları” başlıklı bir brifing yayınladı.
Brifingi bir basın açıklamasıyla kamuoyuna duyuran OMCT, Türkiye’nin Terörle Mücadele Kanunu’nu (TMK) “hak ve özgürlükleri kısıtlamak ve insan hakları savunucularını susturmak” için kullandığını söyledi.
“Türkiye, terörle mücadele yasasını hak savunucularına karşı nasıl silah olarak kullanıyor” başlıklı yazılı açıklamada paylaşılan verilere göre, yalnızca 2021’in son üç ayında Türkiye’de en az bin 220 insan hakları savunucusu “adli tacize” veya baskıya maruz bırakıldı.
‘İRONİK’
Brifingde paylaşılan bulguları değerlendiren OMCT Genel Sekreteri Gerald Staberock da “İnsan hakları savunucularının aynı zamanda haklara ve özgürlüklere ne kadar saygı gösterildiğini gözlemleyen insanlar olduğunu” söyledi ve “bu kişilerin aynı zamanda toplumları terör eylemlerinden korumada da çok önemli bir rol oynadıklarının” altını çizdi:
“Bu kişilerin, aslında Türkiyeli yetkililerin insan haklarının savunulması da dahil olmak üzere her türlü muhalefeti bastırmak için kullandığı terörle mücadele yasasının hedef aldığı kişiler olması ironik.
“Türkiye mahkemelerinin devlet politikasının gönüllü uygulayıcıları haline gelmesiyle, insan hakları aktivistlerinin keyfi cezalarında bir artış görüyoruz.”
‘OHAL, KALICI HALE GELDİ’
Türkiye’nin 2016 yılından bu yana Olağanüstü Hal (OHAL) rejimi ile yönetildiğinin ifade edildiği açıklamada özetle şu ifadelere yer verildi:
“19 Temmuz 2018’de resmi olarak kaldırılmış olmasına rağmen, bu rejim aslında bir dizi yönetmelikle kalıcı hale getirildi.
“Hükümetin stratejisinin anahtarı, hak ve özgürlükleri tamamen kısıtlamak ve insan hakları savunucularının seslerini susturmak için kullanılan 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasasıdır.
“Yasadaki aşırı derecede belirsiz ve geniş terör tanımı, barışçıl insan hakları savunucularının ‘terörist suçlular’ olarak etiketlenmesine izin veriyor.”
İHD ve TİHV HEDEF HALİNE GETİRİLDİ
OMCT, açıklamasında ayrıca sadece resmi verilere göre 2020’de 6 bin 551 kişinin Terörle Mücadele Kanunu kapsamında yargılandığını, binlerce hak savunucusu da dahil olmak üzere 208 bin 833 kişinin “silahlı örgüt üyeliği” nedeniyle soruşturulduğunu kaydetti.
Hedef alınanlar arasında, İnsan Hakları Derneği (İHD) ve yönetiminin de olduğuna dikkat çeken OMCT, Türkiye İnsan Hakları Vakfı’na (TİHV) yönelik de en az 30 soruşturma ve kovuşturma bulunduğunu hatırlattı: “OMCT, İHD Eş Başkanları Eren Keskin ve Öztürk Türkdoğan’a yönelik devam eden sindirme ve suçlu muamelelerini birçok kez belgeledi.”
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ve Güvenlik Konseyi’nin, Türkiye’nin insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne saygı göstermediği konusunda kararlar aldığını hatırlatan OMCT, Avrupa Konseyi’nin de yakın zamanda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararlarına uymayı reddetmesinin ardından Türkiye aleyhine dava açtığına vurgu yaptı.
İşkenceye Karşı Dünya Örgütü (OMCT), dünya çapında işkenceye aktif olarak karşı çıkan ve insan hakları savunucularını koruyan küresel bir hak örgütüdür. 90 ülkede 200’den fazla üyesi olan OMCT’nin Uluslararası Sekreterliği, İsviçre’nin Cenevre kentinde bulunuyor.