Nekbe 73 Yıldır Sürüyor

Filistin topraklarında süren bu durum ne salgınla sınırlı ne de 15 yıllık. Öncesinde bölüşüm savaşlarının ortasında İngiliz emperyalizmine karşı ulusal kurtuluş mücadelesi veren Filistin toprakları, 73 yıldır Siyonizmin işgali altında..

15 Mayıs haftası, Filistin halkının “Büyük Felaket” olarak andığı Nekbe’nin 73. yıldönümü.

Dünya 5 aydır olduğu gibi mayıs ayını da süregiden salgından ötürü olağanüstü koşullarda karşıladı. Filistin toprakları da bu “olağanüstü” koşullardan azade değil elbette fakat arada ciddi farklılıklar var. Koronavirüs salgınının başladığı günden beri Arap dünyasında yayımlanan bazı yazılar, salgının durdurulmasına karşı şimdiye kadar en etkili çözüm olarak kabul edilen izolasyon yöntemini, 15 yıldır işgalci İsrail rejiminin ablukası altında bulunan Gazze’yle kıyaslayarak, dünya kamuoyunun şimdi Gazze özelinde, Filistin genelinde yaşanan durumu daha iyi anlayabileceğini söylüyor. Ancak Filistin topraklarında süren bu durum ne salgınla sınırlı ne de 15 yıllık. Öncesinde bölüşüm savaşlarının ortasında İngiliz emperyalizmine karşı ulusal kurtuluş mücadelesi veren Filistin toprakları, 72 yıldır Siyonizmin işgali altında.

Bu işgal 73 yıldır azalmadı ya da durmadı. Çok sayıda insan hakları örgütü, sendika ve sivil toplum kuruluşunun da ifade ettiği üzere Filistin topraklarındaki işgal, etnik temizlik, mülksüzleştirme ve yerinden etme faaliyetleri salgın koşullarında da şiddetini artırarak sürüyor. Nekbe, bütün gerçekliğiyle, 72 yıldır olduğu gibi bugün de Filistin halkının hayatının her alanında sürüyor.

Batı Şeria’nın ilhakı planı

Irkçı İsrail rejiminin yeni hükümetinin en büyük vaadi, işgal altındaki Batı Şeria’yı ilhak etmek. Bu planı Trump yönetimindeki ABD de açıkça destekliyor. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Nekbe Günü’nden bir gün önce İsrail’i ziyaret etti ama Filistin Yönetimi’nden hiç kimseyle herhangi bir görüşme gerçekleştirmedi.

Pompeo daha önce, düzenlenecek dördüncü bir seçimin İsrail’in çıkarlarıyla uyuşmayacağını ve ABD’nin ilhaka dair fikrinin İsrail’de kurulacak yeni hükümetle paylaşılacağını söylemişti. 13 Mayıs’taki ziyaretinde de Netanyahu ve rejimin yeni ortağı Gantz ile görüşmeler gerçekleştiren Pompeo, Filistin tarafında her kesimin istisnasız karşı çıktığı sözde barış planının Filistin halklarının iyiliğine olacağını sık sık vurguladı.

İşgal rejiminin yeni ortağı: Bir savaş suçlusu

Koalisyon anlaşmasına göre 18 ay sonra da İsrail işgal rejiminin yeni başbakanı olacak olan Benny Gantz, 2014 yılında genelkurmay başkanı iken yönettiği saldırılar 2200 Filistinlinin ölümüyle sonuçlanmış, BM İnsan Hakları Komisyonu tarafından yürütülen bağımsız bir araştırma İsrail’in çok açık savaş suçları işlediğini ortaya koymuştu. Bu suçlardan biri de Gazze’de El-Bureyc mülteci kampında İsmail Ziyada’nın ailesinin yaşadığı eve düzenlenen hava saldırısıydı. Ziyada’nın 70 yaşındaki annesi Muftiya, kardeşleri Yusuf ve Ömer ile ailesinden Bayan, Şaban ve ziyarete gelen bir yakınları katledilmişti.

İsmail Ziyada’nın evrensel yargı yetkisinin kabul edildiği Hollanda’da açtığı davada, eski generalini hesap vermekten korumak için hiçbir masraftan kaçınmayan İsrail hükümetinin çabaları sonucunda mahkeme nisan ayında Gantz’ın ve eski İsrail Hava Kuvvetleri Komutanı Amir Eşel’in dokunulmazlık taşıdığına karar verdi. İsmail Ziyada, Nürnberg İlkeleri’ne aykırı olan dokunulmazlık kararını temyize götürdü.

II. Dünya Savaşı sonrası Nazi liderlerinin yargılandığı Nürnberg Mahkemesi’nin dayandığı ilkelere göre, devlet başkanı ya da hükümet yetkilisi olmak ya da bir üstün emri doğrultusunda davranmak, uluslararası hukukun suç olarak tanımladığı eylemlerdeki sorumluluğu ortadan kaldırmıyor.

Filistinli esirler

İşgalci İsrail hapishanelerinde yaklaşık 5 bin Filistinli esir tutuluyor. Esirler arasında 194 çocuk var ve 50 esir, 20 yıldan uzun süredir işgal hapishanelerinde tutulurken 700 esirin de özel tedavi gerektiren ciddi hastalıkları bulunuyor. 430 Filistinli de idari tutukluluk adı altında hiçbir dava ya da iddianame olmadan işgal hapishanelerinde kapatılmış vaziyette. Dahası işgal rejimi, Filistinli esirlerin kendilerini salgına karşı korumalarını engellemek için her yönteme başvuruyor. Esirlere test yapmayan rejim, kişisel dezenfektan da dâhil olmak üzere sağlık ekipmanlarına erişim hakkını tanımıyor. İşgal yönetimi hapishanelerde bulunan kantinlerden temizlik ve dezenfektan ürünlerini de içeren 140 çeşit malzemeyi de kaldırdı.

Mart ayında Uluslararası Filistinli Çocukların Haklarını Savunma Örgütü (DCIP), İsrail hükümetine çağrı yaparak bütün Filistinli çocuk esirlerin salgın krizinden ötürü serbest bırakılmasını istedi. Örgüt, yaptığı basın açıklamasında çocukların yaşama, gelişim ve sağlık haklarının uluslararası hukuka uygun olarak korunması için gözaltında ve hapishanelerde bulunan bütün Filistinli çocukların serbest bırakılmasını istedi. DCIP’e göre işgal kuvvetleri 2000 yılından bu yana 10 binden fazla Filistinli çocuğu tutukladı. Örgüt, tutuklanan çocukların yüzde 73’ünün şiddet gördüğünü belirtiyor.

Fransız hapishanelerinde 1984 yılından beri esir tutulan Corc İbrahim Abdallah’ın da hukuki olarak 1999’da serbest kalması gerekiyordu. Fransa Adalet Bakanlığı 25 Mart’ta binlerce tutuklunun salgın dolayısıyla serbest bırakılacağını duyursa da 69 yaşındaki Abdallah bu kararın dışında tutuldu. Bu karar, Abdallah’ın hâlâ esir tutulmasının hukuki değil politik olduğunu gözler önüne seriyor.

Gazze

İşgalci İsrail rejimi, dünyanın en yoğun nüfuslu ve savunmasız bölgelerinden biri olan Gazze’deki salgını önlemek için hiçbir önlem almıyor. İnsan hakları örgütlerinin aktardığı üzere, İsrail’in politikaları yüzünden Gazze’nin “sağlık sistemi koronavirüs salgınından çok önce yıkılmak üzereydi”. Bu politikalar 2007 senesinden beri süren zalim ablukayı da içeriyor. Bu abluka Gazze’ye mal ve insan giriş çıkışlarını sınırlarken sağlık sistemi altyapısına çok ciddi zarar veriyor ve uzman doktorların yetişmesini engelliyor.

Gisha, Adalah, Al-Mezan insan hakları örgütlerinin açıklamasına göre Gazze’deki sağlık ekipleri insan gücü ve yoğun bakım ünitesi sıkıntılarıyla da savaşıyor. 2 milyon nüfusa sahip Gazze’de 100 adet mekanik solunum cihazı bile yok. Örgütler, bu solunum cihazlarından da 10’unun “arızalı ve çalışamaz” halde olduğunu söylüyor. Örgütlerin ifade ettiği üzere “Gazze’deki diğer ekipmanlar da bozuk ve İsrail’in kısıtlayıcı politikaları yüzünden hem kullanılamıyorlar hem de tamir edilemiyorlar”. İsrail bazı tıbbi malzemeleri ve gereçleri “ikili kullanım” şeklinde tanımlayarak bunların askeri amaçlara da hizmet ettiğini söylüyor ve Gazze’ye ithalatına kısmi ya da tam bir yasak getiriyor. Tıbbi malzemelerin çalışmasını sağlayan yedek parçaların da Gazze’ye girişi engelleniyor.

Gazze’deki yetkililer salgının yayılmasını önlemek için gerekli önlemleri alıyor. İnsan hakları örgütlerinin aktardığına göre “yetkililer Gazze boyunca trafik akışının azaltılması, düğünler ve cenazeler dâhil olmak üzere kalabalık toplanmaların yasaklanması ve market, cami ve kiliselerin kapatılması kararını verdi. Gazze’ye girişler de hükümet tesislerinde karantinaya alınma şartına bağlandı.” Örgütler, bu adımların önemli olduğu ancak “yetmediği” uyarılarında bulunuyor.

Ayrıca, resmi makamlara göre Gazze’de işsizlik oranı salgından önce yüzde 43’tü. Salgının başladığı günden bu yana da 130 bin Gazzeli işini kaybetti.

Ev yıkımları

İnsan hakları örgütü B’Tselem’e göre işgal güçleri 2006 yılından 2020 yılı Mart ayına kadar Filistinlilere ait 1548 evi yıktı. Ayrıca 2012 ve 2016 yılları arasında konutdışı 1609 bina yıkıldı.

Katil İsrail rejimi, işgal altındaki Filistin topraklarındaki ırkçı etnik temizlik faaliyetlerine devam ediyor. Sadece Büyük Dönüş Yürüyüşü sırasında yüzlerce Filistinli katledildi; onlarca sağlık çalışanı ve basın çalışanı hedef gözetilerek uluslararası insan hakları hukuku hiçe sayılarak vuruldu. Ancak işgal rejimi hâlâ hesap vermiş değil. Öte yandan, işgal rejiminin meclisi Knesset her gün yeni yasadışı yerleşim birimlerinin kurulması için onay veriyor. İşgal güçleriyle beraber hareket eden yerleşimci terörü Filistin halkının evlerine ve okullarına saldırmaya, arabalarına zarar vermeye, tarım arazilerini yakmaya devam ediyor ve hatta salgın hastalığı Filistinlilerin mahallesinde yaymaya çalışıyor.

Yerleşimci-sömürgeci İsrail rejimi 73 sene önce, 15 Mayıs 1948’de 800 bin Filistinliyi yerinden ederek, 531 yerleşim birimini haritadan silerek ve Siyonist çeteler aracılığıyla binlerce Filistinliyi katlederek kuruldu ve Siyonizmin ve emperyalizmin hedefleri doğrultusunda katliamlarına, yasadışı yerleşim birimlerine, ev yıkımlarına, etnik temizliğe, ilhakı genişletmeye devam ediyor. Nekbe 73 yıldır sürüyor.

bdsturkiye.org (Gökay Demirel)

 

Exit mobile version