Kişi başına 15 bin 51 yıl hapis cazası istendi. HDP’liler hakkında istenen toplam ceza 1 milyon 625 bin yıl. Peki 37 kişinin failleri kim? Polis, asker ve Selefi grupların sorumluluğu da HDP’lilere yüklendi.
Artı Gerçek’ten Bahar Kılıçgedik’in haberine göre, iddianamenin detayları şöyle: 2014 Ekim ayından Kobani olayları sırasında Türkiye’de kaç kişinin öldüğü ve ölümlerin faillerinin kim olduğu kesin olarak bilinmiyor.
İHD’nin aynı yıl hazırladığı rapora göre ölenlerin sayısı 46.
HDP Eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın paylaştığı bilgilere göre bu sayı 43.
Demirtaş’ın çeşitli zamanlarda yaptığı açıklamalara göre, ölen 43 kişiden 6’sı HÜDAPAR’lı, 2’si suikaste uğrayan güvenlik görevlisi, 2’si Suriyeli mülteci, 33’ü de HDP’li.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’a göre ise ölenlerin sayısı 53.
Kobani olayları ile ilgili ilk iddianame 2015 yılında hazırlandı. Yasin Börü ve 3 arkadaşının ölümüyle ilgiliydi.
İkinci iddianamede de ise ölenlerin sayısı 37 olarak geçti.
Bunlardan bazılarıyla ilgili daha önce soruşturmalar yürütüldü, yargılamalar yapıldı.
Bu süreçte ölümlerden sorumlu tutulanlar arasında asker, polis, korucu, AKP’liler, Hizbullah, IŞİD de yer aldı.
Bazı davalarda fail “karşıt grup” olarak tanımlandı.
İktidarın ölümlerden sorumlu tuttuğu HDP, ölümlerin aydınlatılması için Meclis’e ondan fazla araştırma önergesi verdi.
Bu önergeler her seferinde AKP’li vekillerin oyları ile reddedildi.
Peki bu 37 kişi kim ve nasıl öldürüldü?
Bilal Gezer ve Sinan Toprak, 10 Ekim 2014’te Mardin’in Dargeçit ilçesinde IŞİD’in Kobani kuşatması ve saldırısının protesto edildiği gösterilerde ağır silahlarla açılan ateş sonucu öldürüldü.
Görgü tanıkları aralarında kolluk kuvvetlerininde olduğu bir grubun göstericiler üzerine ateş açtığını söyledi.
Bilal Gezer’in ölümü ile ilgili 2016’da 4 kolluk görevlisi hakkında Midyat Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı.
Mahkeme, kolluk kuvvetlerinin sivillerin üzerine ateş açtığını kabul etti.
Ancak kasıt yoktu dedi.
“Olayın gelişimi bakımından yaşadıkları heyecan, korku ve panik hali ile hareket ettikleri” gerekçesi ile ceza verilmesine yer olmadığına karar verdi.
İnsan Hakları Derneği’nin Kobani olaylarına ilişkin 14 Ekim 2014 tarihinde yayınladığı raporda, Gezer ve Toprak’ın HÜDA-PAR ilçe başkanı tarafından öldürüldüklerinin iddiası da yer aldı.
Abdülkerim Seyhan 9 Ekim 2024’de Toprak ve Gezer’in cenaze töreninden dönerken Dargeçit İlçe Jandarma Komutanlığından kitleye açılan ateş sonucu yaşamını yitirdi.
O olay da bir çok kişi de yaralandı.
HDP Mardin Milletvekili Gülser Yıldırım söz konusu ölümlerle ilgili Meclis Araştırması talebinde bulundu.
Gezer ve Toprak’ın Bahçebaşı Mahallesinde Sosyal Yardımlaşma Vakfı civarında polis karakoluna 30 metre uzaklıkta açılan ateş sonucu ağır yaralanarak yaşamını yitirmesine dikkat çekti.
Söz konusu yurttaşların ne tür silahlarla yaralandığının tespit edilmediğini belirtti.
Yunus Aktaş, 9 Ekim 2014’de Van’da Kobani’ye destek amacıyla yapılan eylemde öldürüldü.
Yunus’un polisin silahından çıkan kurşunla öldürüldüğü iddia edildi.
Cenazesi HDP’li vekiller ve binlerce partilinin katılımıyla toprağa verildi.
Polis kurşunuyla öldürüldüğüne ilişkin soruşturma yürütüldü.
Savcı, polislerin, “olay yerinde ateş etmedik” beyanlarına dayanarak olayın tek delili olan mermi çekirdeğinin incelenmedi.
“Kovuşturmaya yer olmadığına” karar vererek dosyayı kapattı.
Davut Nas 19 yaşındaydı. 8 Ekim’de Siir’te öldürüldü.
Baver Şeyhanlıoğulları 18 yaşındaydı. Diyarbakır’da 9 Ekim öldürüldü.
Gündem Çocuk Derneği’nin aynı yıl açıkladığı rapora göre, her iki ölüm de polisin açtığı ateş sonucu yaşandı.
Siirt Emniyet Müdürlüğü ise Davut Nas’ın pompalı tüfek ile vurulma sonucu öldüğünü açıkladı.
Hakan Buksur 7 Ekim 2014’te Muş’un Varto ilçesinde öldürüldü.
İHD raporuna göre Hakan Buksur’un ölüm nedeni polisin açtığı ateşti.
Buksur’un ölümüne ilişkin soruşturmada gizlilik kararı verildi.
Uluslararası Af Örgütü raporuna göre gizli yürütülen soruşturmada savcı hiçbir polisin ifadesine başvurmadı.
Mert Değirmenci 18 yaşındaydı.
10 Ekim tarihinde İstanbul Esenyurt’ta, protesto eylemlerinin ardından çenesinden kurşunla vurularak öldürüldü. Emek Gençliği üyesiydi.
Kurşunun polisin mi ırkçı grupların mı silahında çıktığı bir türlü öğrenilemedi.
Esenyurt Temsilciliği, Kıraç Kültür Evi ve binada bulunan dükkanlar ateşe verildi.
Necmettin Çelik ve oğlu 17 yaşındaki Yusuf Çelik ile MEYADER Kurtalan Temsilcisi Mehdi Erdoğan Siirt’in Kurtalan ilçesinde 9 Ekim 2014’de öldürüldü.
Bu ölümlerden de HDP li siyasetçiler sorumlu tutuluyor.
İHD raporuna göre ise AKP’li Kurtalan ilçe Belediye Başkanı Nevzat K. ve korucu yakınları ile AKP’li meclis üyeleri halka uzun namlulu silahlar ile saldırması sonucunda Necmettin ve Yusuf Çelik ile Mehdi Erdoğan yaşamını yitirdi.
Ekrem Kaceroğlu, 7 Ekim 2014’te İzmir’in Bornova ilçesinde Kobani protestoları sırasında linç edilerek öldürüldü.
Kaceroğlu’nun ölümü ile ilgili dava açıldı.
Irkçı saldırgan olduğu belirtilen birine beraat, diğer üçüne “olası kastla öldürme” suçundan 17 yıl hapis cezaları verildi.
Dosya, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 4’üncü Ağır Ceza Dairesi tarafından bozuldu.
Yeniden yargılanama süreci başladı.
Yusuf Güldiren Adana’da 10 Ekim 2014’de Allah’a küfrettiği iddiasıyla öldürüldü.
Adana Cumhuriyet Savcılığı tarafından yürütülen soruşturma sonucunda IŞİD’li Servet Koç ve Taner Güler hakkında iddianame hazırlandı.
İddianamede IŞİD’lilerin Adana’da Kobani eylemlerini nasıl provoke ettiği de detayları ile yer aldı.
Ancak bu ölümden de şimdi HDP’li siyasetçiler sorumlu tutuluyor.
Süleyman Kale, 19 yaşındaydı. 7 Ekim 2014’te Diyarbakır’da öldürüldü.
Kale’nin ise Hizbullah üyeleri tarafından öldürüldüğü iddia edildi.
Çözüme giden tek yol, sınıf mücadelesinden geçmektedir
Sermaye devletinin, Kürt ulusal mücadelesine duyduğu kinin en bariz örneği olan iddianame, aynı zamanda halen anlamamış olanlar varsa onlara da devletin, ulus-devlet anlayışından vazgeçmeyeceğini en bariz göstermektedir. AKP-MHP eliyle devlet yapısında yapılan değişiklikler zaten f. olan devlet yapısındaki anti-demokratik muhtemavayı ve işleyişi derinleştirirken tarihi boyunca burjuva demokrasisini tanımamış sermaye devletinden herhangi bir konuda demokratik bir çözüm beklemek olanaksızdır.
Buna rağmen Kobani iddianamesi böylece, f. yapıdaki hakim ulus devletiyle ezilen ulus arasında burjuva demokratik temelde dahi bir uzlaşma(barış) olamayacağını bariz biçimde gösterdi. Bu gerçek, niyetlerden tamamen bağımsız olarak devletin yapısıyla, resmi ideolojisiyle, sınıfsal niteliğiyle ilgilidir. Sınıflı toplumda varolan ve devletin sınıfsal niteliği ile yapısından kaynaklanan tüm sorunlar gibi ulusal sorunlarda da gerçek çözüme giden tek yol, sınıf mücadelesinin geliştirilmesinden geçmektedir.