Çorum’da Asgari Ücret Kararına Tepki

asgariucretprotesto

ÇORUM – Çorum Emek ve Demokrasi Platformu, 2026 yılı için açıklanan 28 bin 75 liralık asgari ücret miktarının belirlenmesine tepki gösterdi. Kadeş Barış Meydanı’nda toplanan platform üyeleri yaptıkları basın açıklamasında, “Kapitalin talepleri doğrultusunda, Saray iktidarının kararıyla, temel geçim standardı olan açlık sınırının dahi altında bir asgari ücret tespit edildi” ifadelerini kullandı.

Etkinliğe Cumhuriyet Halk Partisi İl Başkanı Dinçer Solmaz, Emek Partisi İl Başkanı Muharrem Özünel, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi İl Başkanı Hasan Satılmış, SOL Parti’nin önde gelen isimleri, Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Uğur Demirer ile KESK’e bağlı sendika şubelerinin başkanları ve temsilcileri iştirak etti. Müşterek bildiri, Çorum Emek ve Demokrasi Platformu’nu temsilen DİSK Sosyal İş Sendikası Temsilcisi Ergül Öztürk tarafından kamuoyuna duyuruldu. Öztürk, yaptığı konuşmada, “Günün şartlarında açlık eşiğinin 30 bin lira, yoksulluk sınırının ise 100 bin lira seviyesine ulaştığı bir tablo karşısında, belirlenen bu ücret, milyonlarca emekçiyi ve onların ailelerini temel gıda ve geçim ihtiyacının altında bir yaşama zorlamaktır” şeklinde konuştu.

“Dayatılan bu açlık ve sefaleti kabul etmiyoruz”

Bu zoraki yoksulluk ve perişanlığı asla kabullenmeyeceklerini vurgulayan Öztürk, sözlerine şöyle devam etti: “Saniyede binlerce lira harcayan Saray’ın, bir işçi ailesinin tüm ay boyunca 28 bin liralık bir gelirle idare etmesini beklemesi akıl dışıdır. Bir yanda asgari ücretle çalışan evinde et dahi göremezken, diğer yanda iktidar temsilcileri milyonlarca lirayı fütursuzca harcamaktadır.”

Öztürk, asgari ücretin belirlenme sürecinde, ‘İşçilerin varlığına gerek yok’ düşüncesindeki bir yaklaşımın, işveren çevreleriyle iş birliği yaparak geniş halk kitlelerinin taleplerini göz ardı ettiğini belirterek konuşmasını sürdürdü:

“Ülkenin yönetimini üstlenenler, asgari ücreti karara bağlarken bir kez daha, bu toprakların tüm zenginliğini ve değerini ortaya koyan emekçileri değil, sermayeyi tercih etmişlerdir. Biz üretirken, onlar tüketmektedir. Bizler temel geçim eşiğinin bile altında bir ücrete talim ederken, sermaye sahipleri ve onların temsilcileri varlıklarına varlık katmaktadırlar. Öte yandan sendikalar, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun işleyişini sanki yeni öğrenmişçesine ‘katılmıyoruz’ diyerek sorumluluktan kaçınmaktadırlar. Onurlu bir yaşam sürdürebilecekleri bir ücret için emekçileri bir araya getirmek ve birlikte mücadele etmek yerine, milyonlarca işçi ailesini sermaye sınıfının karşısında savunmasız ve tek başına bırakmaktadırlar. Bu durumdan istifade eden Saray idaresi ve kapitalist zümre de, sendikaların bu tavrını fırsat bilerek emekçileri, açlık sınırının altında bir asgari ücrete mecbur etmektedir.”

“İşçilerin emeğini, çocukların geleceğini çalıyorlar”

Öztürk, işçilerin alın terinin her geçen gün değer kaybettiğini, MESEM projeleri adı altında çocukların asgari ücretin yalnızca üçte biri karşılığında kölevari koşullarda çalıştırılarak ölüme sürüklendiğini, iş kazalarında arka arkaya hayatların kaybedildiğini ve emekçilerin açlık sınırının altında ücretlere mahkum edildiğini dile getirdi. “Bu denli bir yoksulluk, bu sefalet, bu akıl almaz iş cinayetleri asla kabul edilemez. İşçi sınıfı ve tüm çalışanlar olarak suskunluğumuzu sürdürdüğümüz müddetçe, bu adaletsiz sistem ve kötü yaşam şartları varlığını sürdürmeye devam edecektir” şeklinde konuştu.

“İnsanca yaşamak istiyoruz”

Emekçilerin açlığa sürüklenmesini, emeğin değerinin düşürülmesini ve sermaye sahiplerinin çıkarları uğruna halkın daha da yoksullaştırılmasını reddettiklerini ifade eden Öztürk, sözlerini şu çağrıyla tamamladı:

“İşgücünün büyük bir kısmının örgütsüz oluşu, işverenlere adeta cesaret vermektedir. Sendikal örgütlenmenin önündeki tüm kısıtlamalar derhal ortadan kaldırılmalıdır. Barajsız sendikal hak, grev yasaklarının kaldırılması ve güvenceli çalışma koşulları içeren yasa tasarısı bir an önce Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’na sunulmalı ve yasalaşmalıdır. İşçi sınıfının ve tüm emekçilerin gerçek anlamda özgürleşmesi; ancak birleşik, örgütlü ve azimli bir direnişi büyüterek gerçekleşebilir. Tüm çalışanları ve emekçileri, bu sefalet rejimine karşı yan yana durarak mücadeleye davet ediyoruz. Bütçe, sermayenin değil, emekçinin lehine düzenlenmelidir!”

Exit mobile version