Çorlu Tren Faciası: Bizim Halimizi Soran Yok Bittik

Çorlu tren faciasının 6. duruşması bugün görüldü. Trenden yaralı çıkan Hediye Bülbül, ”Bizimle hiç ilgilenen, halimizi soran yok. Hastaneye gidiyoruz para, oraya gidiyoruz para. Bizim buraya gelmemiz bile para. Bittik” dedi.

Uzunköprü-Halkalı seferini gerçekleştiren trenin 8 Temmuz 2018 tarihinde seyir halindeyken Tekirdağ’ın Çorlu ilçesi Sarılar Mahallesi mevkiinde devrilmesi sonucu 25 kişi hayatını kaybetmiş, 328’de kişi de yaralanmıştı. Başından itibaren skandallarla dolu bir soruşturma ve adli sürecin işletildiği Çorlu tren faciası davasının 6. duruşması bugün Çorlu 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Bir önceki duruşmada tefrik dosyasına bilirkişi atanmış ve 7 kişilik bilirkişi heyeti oluşturulmuştu. Bugünkü duruşmada, dava dosyasına giren yeni bilirkişi raporu da gündeme alındı. Mahkemenin açıkladığı ara kararda, bilirkişi raporuna beyan için 15 günlük süre verilirken, TCDD Genel Müdürlüğü’nün katılma talebi ise reddedildi.

İlerihaber’den Tugay Candan’ın haberine göre, dava, 16 Mart’a ertelendi.

DURUŞMA ÖNCESİNDE NELER YAŞANDI

Duruşma öncesinde aileler, Çorlu Santral’de toplanarak davanın görüleceği Çorlu Halk Eğitim Merkezi’ne yürüdü. Burada duruşma salonuna alımlarda kapıda yoğunluk oluşurken, güvenliğin kontrol esnasında zaman zaman zorluk çıkartması da dikkat çekti. Duruşmayı izleyenler arasında HDP İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm ve CHP Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygün de bulundu.

BİLİRKİŞİ RAPORUNDA İHMALLER SIRALANDI

Duruşma, celse arasında gelen belgelerin okunmasıyla başlandı. Belgelerin ardından, bilirkişi raporu okundu.

Bilirkişi raporunda şu ihmaller dikkat çekti:

– Tren hızının 110 km/saat olduğu ve hız ihlali olmadığı tespit edilmiştir.

– Yağış, bulunduğu bölge itibarıyla öngörülebilir niteliktedir ancak menfez kapasitesi yetersizdir.

– TCDD ilgili birimlerinin küresel iklim değişikliği konusunda bilgili olmaları gerekmesine karşın, gerekli tedbirler alınmamıştır.

– Balast tutucu duvar tüm menfezlere yapılmış olması gerekirken, yatırım planına dahi alınmadığı tespit edilmiştir.

– TCDD’nin daha çok yol kontrol memuru istihdam etmesi şarttır.

– Özetle, vagonda eksik yoktur, hız ihlali yoktur, yağış miktarı öngörülebilirdir ancak menfez kapasitesi yetersizdir. TCDD AR-Ge Birimi, Merkez ve 1. Bölge Emniyet ve Risk Yönetimi Müdürlükleri ve ilgili diğer müdürlüklerin, altyapı ve sanat yapılarını yenilemeden sorumlu başkanlığının ve Yol Kontrol Memuru istihdam etmekle görevli birimlerin kusurlu olduğu anlaşılmıştır.

“ÜST SORUMLULAR İŞLERİNİ DOĞRU YAPMAK ZORUNDA KALACAKTI!”

Bilirkişi raporunun okunmasının ardından davaya müdahil olmak isteyen müştekiler söz aldı. Tren katliamında hayatını kaybeden Oğuz Arda Sel’in dedesi Mehmet Öz, ”Bu dava başladıktan sonra 4-5 tren kazası oldu. Burada bir kişiyi tutuklasaydınız üst sorumlular işlerini doğru yapmak zorunda kalacaktı. Yazık değil mi, insanlar öldü!” dedi.

“BİTTİK”

Trenden yaralı çıkan Hediye Bülbül şöyle konuştu:

”Bizimle hiç ilgilenen, halimizi soran yok. Hastaneye gidiyoruz para, oraya gidiyoruz para. Bizim buraya gelmemiz bile para. Bittik. Acımız büyük. Devlet memuruydum. 5 yıldır çalışmıyorum, bu hale geldim. Neden kimse bizi sormuyor, neden bizimle kimse ilgilenmiyor? Bizlerle ilgilensinler. Hastaneye gidemiyorum, para istiyorlar. Belim ağrıyor, yürüyemiyorum. Kimse bizi sormuyor.”

Kazada hayatını kaybeden Sena Köse’nin annesi Aysun Köse ise şunları söyledi:

”Bizler çok büyük acılarla buraya geliyoruz. Burada makinistleri de görmek istiyoruz.”

Tren kazasında kolunu kaybeden Nurdoğan Aktürk ise, ”Ben de makinistleri burada görmek istiyorum. Tren çok hızlıydı” dedi.

“ÜST DÜZEY SORUMLULARIN YARGILANMASINI İSTİYORUM”

Kazada oğlu Oğuz Arda Sel’i kaybeden Mısra Öz, ”Ben artık TCDD üst yönetiminden birilerini burada görmek istiyorum.  Ben burada taş taşıyan bir sanık değil, 25 kişinin ölümünden sorumlu üst düzey yöneticileri görmek istiyorum. Canımız acıyor” diye belirtti.

Çorlu’daki tren kazasında 15 yaşındaki kızını ve kız kardeşlerini kaybeden Zeliha Bilgin ise şunları söyledi:

”Ben 4 canımı ihmalsizliklere kurban vermiş bir insanım. Biz evlatlarımızın katillerinin yargılanmasını istiyoruz. Üst düzey sorumluların ceza almasını istiyoruz. Taş taşıyan bir insanın sanık sandalyesinde oturmasını utanç olarak görüyorum. Sizden tek beklentim gerçek suçluları karşımıza getirin.”

“BUNUN ADI OLASI KAST İLE ÖLDÜRMEDİR”

Duruşmada Avukat Can Atalay şunları kaydetti:

”Yargılama bu şekilde devam ettirilemez. Bilirkişi raporunun eksik hali bile o kadar önemli ki Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın şimdiye kadar harekete geçmesi gerekirdi. Bu rapor eksikliklerine rağmen kimlerin sanık olmasını gerektiğini işaret ediyor. Bilirkişi raporu mevcut sanıklarla davanın devam edemeyeceğini ve ek iddianameye ihtiyaç duyulduğunu işaret ediyor. TCDD öyle bir hale getirilmiş ki risk analizi bile yapamıyor. Bizce ulaştırma bakanı dahil sorumludur ancak rapor bunu genel müdürlük düzeyinde tutuyor. 

Asgari olarak TCDD Genel Müdürü bu dosyaya sanık olarak gelmelidir. Sadece bu menfez değil bunun gibi onlarca menfez var bunu biz değil sanık söyledi, raporda da bu saptanıyor. Mümin Karasu amirleri ile beraber olacak olanı görmüş, sadece kendini kurtaracak bir yazışmayı evrak kayda sokmuştur. Bunun derslerde gösterilmesi gerekir. Bunun adı olası kast ile öldürmedir. Daha açık bir örneği olamaz. Risk analizi dahi yaptırmamışlar. Bu dosyadaki yargılama en baştaki kişiye kadar gitmek zorundadır. TCDD’yi risk analizi dahi yapamayacak hale getirinlerin cezai sorumluluğu yok sayılamaz.”

Avukat Haşim Korkmaz, Avukat Hayrettin Çil, Avukat Mustafa Ersin, Av. Selvi Yüzbaşıoğlu ve Av. Gökmen Yeşil de söz aldı. Katılan avukatları genel olarak rapordaki eksikleri sıraladı. 

“TCDD GENEL MÜDÜRLÜĞÜ SUÇUN FAİLİDİR”

Söz alan Av. Evren İşler, “Bu dosya basit taksir dosyası değildir. TCDD, insan hayatını maliyet kalemi olarak görmüş, insanların ulaşım hakkını basit bir ticari faaliyet gibi görmüştür. Demiryolu Bakım Servis Müdürü Mümin Karasu, Genel Müdür İsa Apaydın, uzun yıllar ulaştırma bakanlığı yapan Binali Yıldırım, katliam tarihindeki Ulaştırma Bakanı Ahmet Arslan, Altyapıdan Sorumlu Servis Müdür Yardımcısı Nizamettin Aras, Demiryolu Bakım Daire Başkanı Fahrettin Yıldırım Bölge Müdürü Nihat Aslan 1. Bölge Müdürlüğünde Risk Analizinden Sorumlu Olan Müdür Cemal Yaşar Tangül bizim tespit edebildiğimiz sorumlulardır. Ayrıca TCDD Genel Müdürlüğünün suçtan zarar gören olarak katılma talebinde bulunması hakkında ne diyeceğimi bilemiyorum. Tabii ki suçtan zarar görmemişlerdir. Aksine suçun failleridir. Taleplerinin reddi gerekir.” dedi.

Savcı mütalaasını açıkladı:

”TCDD’nin katılma talebinin reddine, bilirkişi raporunda sanıklarla ilgili somut değerlendirme olmadığından ve katılan vekillerin itirazları doğrultusunda belgelerin toplanmasın ardından ek rapor alınmasına, ayrıca mevcut raporun değerlendirilmesi için soruşturma aşamasında tefrik edilen Cumhuriyet Başsavcılığı 2019/2966 soruşturma sayılı dosyasına gönderilmesi…”

Savcının mütalaasını açıklamasının ardından duruşmaya 1,5 saat ara verildi.

” DEMİRYOLU CİNAYETLERİ BİNALİ YILDIRIM DÖNEMİNDE BAŞLADI”

Saat 14.40 itibarıyla duruşma sanık beyanlarıyla devam ediyor. Sanık Çetin Yıldırım, Yozgat’a sürgün edildiğini, denetimli serbestliğinin kaldırılmasını ve mahkemelerden muaf olmayı talep etti.

Sivas’ın Divriği ilçesine sürülen sanık Turgut Kurt ise duruşmaya katılmadı. Kurt’un avukatı Ersin Albuz, ”Bu demiryolu cinayetleri AKP iktidarında, Binali Yıldırım’ın Ulaştırma Bakanlığı döneminde örgütlü olarak başlamıştır” dedi.

NE OLMUŞTU

8 Temmuz 2018 günü 25 kişinin hayatını kaybetmesine neden olan ihmaller zinciriyle tren kazası gerçekleşmişti.

Katliam sonrası atanan bilirkişiler Mustafa Karaşahin ile Bekir Sıddık Binboğa Yarman’ın Ulaştırma Bakanlığı ve TCDD ile iş ilişkilerinin bulunduğu ortaya çıkmış, hazırlanan raporda ise tüm ihmallere rağmen üst düzey sorumlular yer almamıştı.

Ardından savcı Galip Özkurşun tarafından TCDD’nin 4 alt düzey çalışanı hakkında kovuşturma kararı verilmişti.

Ulaştırma Bakanlığı ve TCDD’deki üst düzey sorumlular için ‘kovuşturmaya yer yoktur’ kararı vermişti.

Bunların üzerine acılı aileler adalet nöbetine başlamış, Anayasa Mahkemesi (AYM) önündeki nöbete ise polis saldırmıştı.

3 Temmuz’da gerçekleşen duruşmanın ardından ailelere saldıran polisler hakkında değil, acılı aileler, avukatları ve basın emekçileri hakkında soruşturma açılmıştı.

Exit mobile version