Aytaç Ünsal’dan Mektup Var

Avukat Aytaç Ünsal, tutulduğu Kanuni Sultan Süleyman Eğitim Araştırma Hastanesi’nden bianet’e mektup yazdı. Zorla müdahale tehditlerini anlatan Ünsal, şunları kaydetti:

“Karşısındaki erkek sesi ‘İçişleri Bakanımızın talimatı var, müdahale edilecek’ diyor.  ‘Asla kabul etmiyorum, çocuğuma işkence yapmanıza izin vermeyeceğim’ diye cevap veriyor annem. Polis olduğunu anladığım kişi ‘Devlete güvenmiyor musunuz?’ diye soruyor. ‘Bu kadar yaşadığım şeyden sonra güvenmiyorum. Ne polisine ne askerine ne mahkemesine güveniyorum’ cevabını alıyor.”

Ve annem bir solukta konuşmaya başlıyor, ‘Tek oğlum. Ben onu sokakta bulmadım. Zorla müdahale etmeyeceksiniz. Onun iradesine saygı duyacaksınız. Ölümse ölüm. İradesi dışında hiçbir şeye izin vermeyeceğim.’ Hararetleniyor, heyecanlanıyor. Karşısında kalabalık olan ‘küçük adamlar’ daha da küçülüyor.”
“Tartışma devam ediyor, bir yandan da beni görmek istiyorlar. Soğuk bir ‘olmaz’ cevabıyla karşılaşıyorlar. Konuşmalar sürerken bir anda gök gürlüyor sanki, ‘Lanet olsun, hepinize lanet olsun’ haykırışı inletiyor ortalığı. Babam bu ve o da çok öfkeli.

Adli Tıp Kurumu’nun ‘hapishanede kalamazlar’ raporundan sonra doğal olarak tahliye olacağımı düşünmüşlerdi. Hayaller kurdular, bayramı yanımda geçireceklerini düşündüler. Hayalleri karartıldı. Bayramı zehir ettiler onlara. Bundandır ki taşıyor öfkeleri. Kapının önünde yavruları için çarpışıyorlar. İkisi de benim kahramanım. Çocuklarını sevdiklerini gösteriyorlar, onurlarına sahip çıkıyorlar. Koşulsuz mücadele ediyorlar. Öyle lafta kalmaz, evladını Emniyet Müdürünün karşısında çatır çatır savunur bu sevgi.”

Tartışmalar devam ederken sedyemi hareket ettiriyorlar, annemin babamın önünden jet hızıyla kaçırılıyorum. Onlara sesleniyorum, ‘Sizi çok seviyorum, beni merak etmeyin. Ben bağırdıkça sedye hızlanıyor. O kadar korkaklar ki panikliyorlar, sedye sağa sola çarpıyor. Sonunda geldik. Yine bir demir kapı açılıyor. Ve beni bembeyaz duvarları olan, içinde sadece yatak bulunan bir odaya koyuyorlar. Üç tarafı duvarlarla çevrili. Sadece köşesinde iç koridora bakan dikdörtgen iki küçük pencere var. Bu pencerelerden jandarmalar beni izliyor. Koridorda kapımın önünde 10 jandarma bekliyor. Pencereden bakıyorlar. Telefonla konuşan üstüne bilgi veriyor, ‘Ayağa kalkabiliyor komutanım, kötü görünmüyor.’ Onların gözleri 5 kilo kalmış birini görüyor. Bu küçük adamlar yanılıyorlar, çok iyiyim, azimle doluyum…”

Exit mobile version